Suriye’de geri adım atmak yok
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki hafta Afrika ziyareti dönüşünde uçakta bulunan gazetecilere, “Rusya Soçi mutabakatına uymuyor. Kendi göbeğimizi kendimiz keseriz… Bundan sonra ne gerekiyorsa biz de onu yapacağız" şeklindeki açıklamasına Kremlin Sözcüsü Petkov, "Rusya, İdlib'deki gerginliği azaltma bölgesine dair yükümlülüklerine tümüyle uyuyor ancak oradaki durum arzu edilenin uzağında…" diyerek cevaplamıştı.
Bu açıklamalardan anlaşılıyordu ki Suriye’de işler istediğimiz gibi gitmiyor. Son iki hafta içinde İdlib üzerinden gerçekleşen tartışmaları okuduğumuzda Suriye’de işlerin Astana-Soçi mutabakatından uzaklaşmaya başladığını görüyorduk, ama yine de rejimin askerlerimize saldırma ihtimali oldukça uzaktı.
Biz “rejim askerleri” desek de Rusya olmadan Esed/rejim kılını kıpırdatamaz. Bu yüzden 3 gün önce İdlib’de 5 askerimizin şehid edilmesini Rusya’dan bağımsız düşünmemiz mümkün değil.
Ne olmuştu?
5 gün önce 4 Rus istihbarat görevlisi İdlib’e yakın bölgelerde öldürüldü. Ruslar, istihbarat görevlilerine yönelik saldırıları İdlib Çatışmasızlık Bölgesi’ndeki muhalif güçlere bağlıyor ve muhaliflerin kontrol ettiği İdlib bölgesine saldırmayı planlıyordu. Zaten her fırsatta İdlib’e saldıran rejim ve Rus askerleri, Şam ile Hama’ya giden stratejik iki yolun kontrolünü sağlamak için Suriye Milli Ordusu ve diğer muhalif güçleri bu bölgeden uzaklaştırmak istiyordu. Lakin bölgede bulunan TSK’nin bu bahanelerle İdlib ve çevresine yönelik saldırıya izin vermeyeceğini Suriye-Rusya çok iyi biliyordu. Bu Bir.
***
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 4 Aralık 2019’da Almanya Başbakanı Angela Merkel, İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron ile çok iyi geçen bir görüşme, gerçekleştirdi. Ana teması Suriye olan toplantıda Türkiye’nin meramının eksiksiz anlaşılması için Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından 4 dilde hazırlanan,“Stratejik ittifakın Güçlü Üyesi Türkiye” kitapçığı dağıtıldı. Zirve sonrası liderler, “Toplantı çok iyi geçti, Türkiye büyük ülke” diyerek Türkiye’nin çalışmalarından memnuniyetlerini dile getirdiler.
Ve o toplantıda alınan kararlarda şöyle bir madde vardı:
“…Liderler, görüşmede ülkeleri arasındaki geniş stratejik, ekonomik ve savunma ortaklıklarını ele alırken, bu ilişkilerin NATO üzerinden de olmak üzere daha da derinleştirilmesinin önemini kabul etti.” Bu maddedeki “NATO üzerinden de…” kısmının Rusya tarafından nasıl anlaşıldığını merak etmiyor değilim. Bu İki.
***
Türkiye, Rusya’nın Libya’da darbeci Hafter’e verdiği destekten rahatsız olduğunu her fırsatta dile getiriyor. Zira Rus paralı askerleri Hafter güçleri saflarında yer alıp meşru hükümete karşı savaşıyor. Bu durum Libya’daki durumu içinden çıkılamaz hale sokuyor ve Libya’daki milli menfaatlerimize büyük zarar veriyor. Bu Üç.
Türkiye’nin, Erdoğan-Trump ikilisi sayesinde ABD ile iyi ilişkiler geliştirdiği, Obama döneminde oluşan soğuk rüzgarların kaybolmaya doğru seyrettiği bilinen bir gerçek. Türkiye’nin başını ağartacağı düşünülen Halk Bankası davası buna örnek gösterilebilir. Daha 3 gün önce ABD’de görülen Halk Bankası davasında Banka’nın temyiz başvurusu kabul edildi. Bu durum Rusya’yı rahatsız etmiyor değil. Bu Dört.
İki hafta önce Almanya Başbakanı Merkel’in Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaret ve bu ziyaretin sonuçlarını da hesaba katarsak, Türkiye’nin ABD ve AB ile ilişkilerinin düzelmeye başladığını görebiliyoruz. Yeterli mi değil mi ayrı bir tartışma, ama Türkiye’nin ABD-AB ile iyi ilişkilere sahip olmasının Rusya’nın hoşlanacağı bir durum olmadığını biliyoruz ki Rusya, Suriye’de Türkiye’yi rahatsız eden gelişmelere yol veriyor.
***
Ne olacak ve Türkiye ne yapmalı?
Esed elinde tuttuğu terör kartını daha çok kullanacak. Esed, PKK ve hatta DEAŞ ve HTŞ gibi unsurları mobilize ederek Türkiye’yi sınayacaktır. Rusya, “İdlib’de teröristler var” diyerek Türkiye’ye doğru bir göç ile bize gözdağı verebilir. Yakın gelecekte Çatışmasızlık Bölgesi olan İdlib’in yanısıra El-Bab, Afrin ve Barış Pınarı bölgelerinde sabrımızı zorlayıcı gelişmelere yol açabilirler.
Türkiye olarak serinkanlılığımızı koruyarak;
Astana-Soçi mutabakatlarına güvenmemeliyiz. Süreci bozan taraf biz olmamalıyız lakin Rusya ve İran’ın Suriye’de çözüm istemediğini unutmamalıyız.
Adana Anlaşmasını geliştirip Suriye’de hem daha fazla alana hakim olmalıyız hem de alandaki silahlı ve istihbari gücümüzü arttırmalıyız.
Suriye muhalefetinin güçlü kalmasını sağlamalıyız ve sahada bunu göstermeliyiz.
İdlib çevresinde tampon bölge oluşturmalı ve bu bölgenin kontrolünün bizde olmasını sağlanmalıyız.
Ve,
Çeşitli vesilelerle Misak-ı Millî hassasiyetimizi daha çok dile getirilmeliyiz.