Suriye Lübnan olmayacak
2011’de Suriye’de başlayan ayaklanma hiçbirimizin istemediği, temenni etmediği bir seyir aldı. Bu süreçte Türkiye’nin bütün çağrılarına kulak tıkayan Esad ne sivil dinledi ne çocuk. Beşar Esad halkına kurşun ve bombalar yağdırınca iş çığırından çıktı ve Türkiye aşırı uçta yer almayan muhalefeti sahiplenmek durumunda kaldı.
Muhalifler ayaklandıktan kısa bir süre sonra yaklaşık yüz ülkenin içinde yer aldığı Suriye Dostları, Suriye’de Esad rejimi tam da gitti-gidecek durumda iken bir bir yan çizerek muhalif Suriyelileri yüzüstü bıraktı. Esad’ın acımasız katliamlarına kulaklarını tıkayan modern dünya, ürettikleri DEAŞ’a da Suriye topraklarında “katliam şov” yaptırarak asıl niyetlerini gösterdi.
Neydi niyetleri?
.İslamı kötülemek,
.İsrail’in çevresini boşaltmak,
.İsrail’e tehdit olan devletleri parçalamak (ki buna Türkiye de dahil),
.Petrol yataklarını tamamen kontrol altına almak,
.Doğu Akdeniz’de Türkiye’siz bir denetim sağlamak… Bunlar niyetlerini oluşturan önemli birkaç başlıktı.
Dünya barışı, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi kavramlar, Batılıların hizaya getirmek istedikleri devletlere karşı kullandıkları bir silahtı.
ABD’nin hala en iyi dostları Arap Şeyhlikleri değil mi?
İngilizlerin, Fransızların en samimi oldukları ülkeler Suriye, Suudi Arabistan, Ürdün gibi antidemokratik devletler değil mi?
Batı deyip geçmeyin;
Söz konusu kendi menfaatleri olunca hiçbir anlaşmanın, hiçbir dostluğun, hak ve hukukun tanınmadığı bir Batı’dan bahsediyoruz. Cumhurbaşkanımız Sayın R. Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi, “Bir damla petrolü bir damla kandan daha değerli görüyor Batı.”
Söz konusu Türkiye düşmanları olunca teröriste kahraman, kahramana terörist diyebiliyor bu Batı.
NATO üyesi olan Türkiye’ye bir saldırı olduğunda, bu saldırının bütün NATO üyesi ülkelere yapılmış gibi kabul edilmesi gerekirken, Türkiye’ye saldıranların kullandığı bütün silah ve mühimmatın NATO envanterine kayıtlı olması ABD ve Batı dünyasının yeri geldiğinde ne kadar sahtekâr, sinsi ne kadar alçak ve hukuk tanımaz bir dünya olduğunu gösteriyor.
NATO üyesi bütün ülkeler, Türkiye’nin 40 yıllık terörle mücadelesinde Türkiye’nin yanında yer alacağına, Türkiye ile savaşta olan Türkiye’nin düşmanları örgütler ve devletler gibi davrandılar, yüzümüze gülerek.
Söz konusu Türkiye’nin düşmanları teröristler olunca NATO üyeliği, suçluların iadesi anlaşması, kırmızı bülten, interpol batı tarafından adeta literatürden çıkarılıyor.
Neden biliyor musunuz?
Dünya çoktan medeniyetler savaşı başlatmış da haberimiz yokmuş!
Aslında “Medeni Batı!” “Barbar Doğu!” ile çoktan savaş başlatmış da biz bunu anlamak istemiyoruz.
Dikkat ediyorsanız, Medeniyetler Savaşı tezine göbeği çatlarcasına gülenler, şimdi avuçları patlarcasına bu tezi alkışlıyorlar.
Bakınız Almanya’ya;
Almanya’nın Suriye’de ne işi var?
Alman ordusu, “Suriye'nin kuzeyinde oluşturulması öngörülen güvenli bölge için 2500 asker göndermeye hazırız” diyor. Ayrıca Suriye’ye “keşif birlikleri, özel hareket birlikleri, Boxer isimli tekerli tanklar, ağır silahlar, obüsler, istihkam birlikleri ve mayın temizleme birlikleri” gönderecekmiş. Halbuki Esad katliamlara başlarken de DEAŞ katliamlarını batı televizyonlarında canlı yayınlarken de Türkiye Batılı devletlere, “Gelin Suriye’de güvenli bölge oluşturalım” çağrısında bulunduğu halde batı her seferinde bu çağrımıza kulak tıkadı. Bugün ne oldu da Almanya, Fransa “Güvenli Bölge” diyerek Suriye’ye asker gönderiyor? Gönderdikleri askerlerle ülkeyi Lübnan gibi daha da istikrarsızlaştırmak ve her türlü dış müdahaleye açık hale getirmek istiyorlar.
Çünkü onlara rağmen Türkiye Suriye’de istediğini yaptı. Tehdit ve tehlikeleri savuşturdu. Batı için Truva atı olan YPG gibi DEAŞ gibi terör örgütlerini saf dışı bıraktı. Bunun için sahaya kendileri gelmek istiyor.
Hedefleri; Suriye’yi Lübnanlaştırarak Türkiye’yi durdurmaktır.