Suriye kimin umurunda?
Suriye'de durum gittikçe netleşiyor. İsyanın ayak seslerinin Şam'dan bile duyulması önemli bir kırılma noktasıdır.
İnsanlık tarihi, zulümle abad olunamayacağının örnekleriyle doludur. Ortadoğu'da 1979 İran devrimiyle başlayan süreç bize şunu öğretmiştir; kitlelerin sokağa dökülüp isyan çığlıkları atması karşısında hiçbir diktatör veyaoligark ayakta kalamaz. İster arkasında Amerika olsun isterse Rusya!
Mısır ve Libya'da millet 40 sene dayanabildi. Suriye'de de mühlet doldu artık.
Önemli olan bir halkın ayağa kalkması. Tunus, Mısır ve Libya'daki gibi Suriye halkı da ayağa kalkmıştır. Aylarca silaha sarılmadılar. Ama Esed rejimi hem kışkırtıcı katliamlarla hem de mezhep savaşı zeminine çekerek muhaliflere silaha sarılmaktan başka seçenek bırakmadı.
***
Bahreyn, Yemen, Katar, Suudi Arabistan'da da nihayetinde "bahar" yaşanacak. Sadece o ülkelerin diktatörleri kendi halkına karşı Esed kadar acımasız olmadığından şimdilik süreç yavaş işliyor. Oralarda da yönetimler halka Esed'inŞebbihaları gibi saldırırsa muhalefet silaha sarılacaktır. Katliama başladıklarında ise alayı gider.
Tabi Suriye'de süre vermek zor. Perde arkasındaki büyük güçlerin verdiği desteği geri çekmesine bakar her şey.
***
Akdeniz'in doğusunda birçok ülke donanması birbirine teğet geçerek tatbikatlar yapıyor şimdilerde.Rusya onlarca savaş gemisini Suriye'ye, ABD ise Hürmüz Körfezi'ne gönderdi. İsrail de Rumlarla tatbikatta Ege'de.
Libya'ya iştah kabartan batılı ülkelerin ve ABD'nin Suriye konusunda Türkiye'yi nasıl da yalnızlaştırdığını görmüyor musunuz? ABD derin devletinin sözcüsü sayılan gazetelerin Uludere olayından bu yana jet krizi de dahil her olayda Türkiye'yi hedefe alan yayınları dikkate değer.
Rusya Akdeniz'deki üssünün garantisini aldığı anda Suriye'de bir Nusayri Devleti kurulmasına onay verir. Şu anda konuyla ilgili emperyalist pazarlıklar devam ediyor.
Akdeniz'de yeri tespit edildiği söylenen devasa doğalgaz rezervi, bu manevraların başat sebebi.Yoksa küresel emperyalistlerin Suriye filan çok da derdinde değil.
***
Emperyalistlerin oyun alanına dönen Akdeniz'de Suriyeli mazlumların sesini Türkiye'den başka dert edinen yok maalesef!
Türkiye, küresel güçler tarafından yıllardır olduğu gibi bölgede efektif bir ülke olarak değil bağımlı değişken bir ülke konumunda tutulmak isteniyor. Türkiye'den hem yanı başındaki zulme sessiz kalması hem de ancak kendileri istediği zaman savaşa girmesini istiyorlar.
Türkiye ise hem zulme sessiz kalmayıp hem de onlar istedi diye savaşa girmediği için saldırıya uğruyor.
***
Dengeler Mavi Marmara ve Davos krizinde değişti. O günden bu yana Türkiye onlar için soft kapıkulu değil artık.
Batılı veya Doğulu emperyalistlerin safında olmaları fark etmiyor. İki cenahın uzantısı kalemler de, İsrail ve ABD'nin düşman olduğu ortak hedeflere saldırıyorlar.
Bu nedenle sık sık dezenformasyona başvuruyorlar. Sosyal ve uluslararası medyada sözde analiz yapan birçok ismin manipülasyon amaçlı makalelerinde alttan alta Türkiye'ye ve hükümete aba altından sopa göstermeye çalıştıkları açık.
***
Bir lafım da artık usandırıcı şekilde "Daha bir sene önce Esed'le çok iyiydik şimdi n'oldu?" diyenlere: Esed kendi halkına katliam yapmasaydı inanın şimdi de çok iyi olacaktık. Türkiye şu anda diplomatik ve barışçı yollarla muhaliflerle rejim arasında arabuluculuk yapan bir ülke olacaktı. İşi bozan Türkiye değil Esed oldu.
Boynundaki kementi görmeyen Esed, ayağının altındaki tabureyi kendisi ittirdi. Ama Beşşar'ın fark etmediği bir şey daha var; idam sehpasına son tekmeyi, ne NATO ne başkası sadece Suriyeliler vuracak!