Dolar (USD)
35.42
Euro (EUR)
36.42
Gram Altın
3045.93
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
10 Ocak 2025

Suriye İkinci Bir Afganistan Olmamalı-II-

Geçmişte olduğu gibi bugün de bölgemiz ve Türkiye; tarihten gelen bölgesel, coğrafi ve jeopolitik konumu gereği, istese de istemese de Orta Doğu’da yazılıp çizilen tüm küresel projelerin merkezinde oluyor.

Bölgemiz, coğrafi ve jeopolitik konumundan dolayı, küresel masanın odak noktasında bulunduğu sürece, ABD ve Batı eksenli emperyal hesaplar kaçınılmaz olacaktır.

Son yüzyılımız, Orta Doğu ve İsrail (vaat edilmiş topraklar)’in bir arada anılır olduğu bir yüzyıl oldu.

20. yüzyılda, küresel akıl tarafından orta ve uzun vadede kullanılmak üzere kurulan ‘’Oldu da bitti maşallah’’ bir devlet, bir kutsal idea, bir felsefe…

Hedef ve politikaları, aynı kaynaktan çıkmışçasına geçmişten gelen tarihî ve kültürel asabiyet üzerine kurulu, yüksek ideallere inandırılarak devletleşmeleri karşılığında, bugüne kadar ABD ve Batı’nın küresel hesaplarında kullanılan, daha doğrusu tetikçilik payesi ile payelendirilmiş bir devlet…

Bu devlet tarafından bugün Gazze’de ve akabinde Orta Doğu bölgesinde işlenen ve işlenecek olan soykırım, aslında 21. yüzyıla etki edecek, büyük ve küresel güç olmaya aday bölge coğrafyasına karşı yapılmış bir operasyondur.

Operasyonu başlatan sebep her ne olursa olsun ne hazindir ki bu küresel programa hizmet etmiştir maalesef.

Saldırının yapıldığı yer, sınır çatışmalarının yaşandığı yerlerden çok, artık, Filistin ve işgal altındaki diğer yerlerdeki çatışmalardan biraz daha farklı görünüyor.

Saldırı; Gazze, Batı Şeria, Beyrut ve bundan sonra muhtemelen Suriye’de gerçekleşecek. Bu da gösteriyor ki; mesele sadece Hamas İsrail arasındaki bir sorun değil çok daha ötesinde bölgesel hesaplar barındıran bir meseledir.

İsrail yönetimi burada, ülkeler diplomasisinde, gayriresmî hukukun geçerli olduğu ilişkiler içerisinde, yıkıcı ve vurucu güç konumunda. Sözde kutsal hedefler için harekete geçilmiş, tüm dünyaya bir mesaj vermek istiyor.

Bölgedeki son durum aynı akla ve hedefe hizmet edilip edilmemesi meselesidir.

Barış ve düzenin bölgede kararlı bir şekilde var olması, Batı ve küresel güçlerin bir türlü kabullenememesidir İsrail saldırıları.

Batı, bütün terör göçünü bu yönde seferber etmiş görünüyor.

Nihai ihale İsrail’de bu sefer.

Amerika’nın yıllardır koruyucu aile olarak hamilik yaptığı İsrail’e yaktığı bir yeşil ışıktır bu saldırı.

Bu amaçla Doğu ve bölge coğrafyasına karşı bir Batı-ABD cephesi kurulmuştur. Projenin bölge coğrafyasındaki başını Tel Aviv çekmektedir.

ABD, Çin ile kaybettiği ekonomik savaşı Akdeniz ve Filistin topraklarına taşıyarak, hem İslam coğrafyalarını hizaya çekmeye çalışıyor hem de İran, Türkiye vb. gibi ülkeleri vekâlet güçleri aracılığı ile olsa da birden fazla cephede meşgul ederek bölge haritası ile ilgili bazı şeylere mecbur edeceğini sanıyor.

Anlayacağınız, 1940’ların veya 2. Dünya Savaşı sonrasında yapılagelmiş siyasi hamlelerin bugün son rötuşları yapılıyor.

Bu rötuşların bölgeden ne götüreceği ve bölgeye ne getireceğini tahmin etmek zor olmasa gerek. Çok basit bir matematik aslında. Nihai hedef İsrail’in güvenliği. İsrail’in güvenliği demek Türkiye, İran başta olmak üzere bölge ülkelerinin güvensizliği demek.

Düne kadar Gazze’den çıkamayan bir İsrail bugün Nil’den Fırat’a uzanan bir bölgede terör estiriyor. Bir önceki yazımızda şunu belirtmiştik: Oluşabilecek iç çatışmalar hem Suriye’yi hem de tüm bölgeyi uçtan uca bir güvensizlik hattına dönüştürebilir.

Gazze-Lübnan-Suriye ve neredeyse İran’ın kapısına kadar gidecek olan mevcut proje ile ABD-İsrail ortaklığı, çatışma merkezini tekrar Orta Doğu’ya getirmiş oldu.

Savaşın Suriye üzerinden İran’ın burnunun dibine kadar gelmesi bölgenin Irak ve Lübnan gibi yeniden bir muharebe sahasına dönüşüp bölgede ikinci bir Afganistan’ın oluşması kaçınılmaz olacaktır.