Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Temmuz 2022

Sürekli imtihan ediliyoruz

İnsanoğlu başı sıkışınca Allah’a yalvarıp yakarmaya başlar, yardım ister. Hz. Peygamber böyle bir olayın hikâyesini anlatır:

“Sizden önce yaşayanlardan üç kişi bir yolculuğa çıktılar. Akşam olunca, yatıp uyumak üzere bir mağaraya girdiler. Fakat dağdan kopan bir kaya mağaranın ağzını kapattı. Bunun üzerine birbirlerine:

- "Yaptığınız iyilikleri anlatarak Allah’a dua etmekten başka bizi bu kayadan hiçbir şey kurtaramaz" dediler.

Birinci kişi söze başladı:

- "Allah’ım! Benim çok yaşlı bir annemle babam vardı. Onlar yemeklerini yemeden çoluk çocuğuma ve hizmetçilerime bir şey yedirip içirmezdim. Bir gün hayvanlara yem bulmak üzere evden ayrıldım. Onlar uyumadan önce de dönemedim. Eve gelir gelmez hayvanları sağıp sütlerini annemle babama götürdüğümde, baktım ki ikisi de uyumuş. Onları uyandırmak istemediğim gibi, onlardan önce ev halkının ve hizmetkârların bir şey yiyip içmesini de uygun görmedim. Süt kabı elimde bütün gece şafak atana kadar başlarında uyanmalarını bekledim. Çocuklar etrafımda açlıktan sızlanıp duruyorlardı. Nihayet uyanıp sütlerini içtiler. Rabbim! Şayet ben bunu senin rızanı kazanmak için yapmışsam, şu kaya sıkıntısını başımızdan al!" diye yalvardı.

Kaya biraz aralandı; fakat çıkılacak gibi değildi.

İkinci kişi söze başlar:

- "Allah’ım! Amcamın bir kızı vardı. Onu herkesten çok seviyordum. Ona sahip olmak istedim. Fakat o arzu etmedi. Bir yıl kıtlık olmuştu. Amcamın kızı çıkıp geldi. Kendisini bana teslim etmek şartıyla ona yüz yirmi altın verdim. Kabul etti. Ona sahip olacağım zaman bana dedi ki:

"Allah’tan kork! Dinin uygun görmediği bir yolla beni elde etme!"

En çok sevip arzu ettiğim o olduğu halde kendisinden uzaklaştım. Verdiğim altınları da geri almadım. Allah'ım! Eğer ben bu işi senin rızanı kazanmak için yapmışsam, başımızdaki sıkıntıyı uzaklaştır", diye yalvardı ve kaya biraz daha açıldı; fakat yine çıkılacak gibi değildi.

Üçüncü adam da:

- Allah’ım! Vaktiyle ben birçok işçi tuttum. Parasını almadan giden biri dışında hepsinin ücretini verdim. Ücretini almadan giden adamın parasını çalıştırdım. Bu paradan büyük bir servet türedi. Bir gün bu adam çıkageldi.

Bana:

- "Ey Allah kulu! Ücretimi ver", dedi.

Ben de ona:

- "Şu gördüğün develer, sığırlar, koyunlar ve köleler senin ücretinden türedi", dedim.

Adamcağız:

- "Ey Allah kulu! Benimle alay etme, deyince, seninle alay etmiyorum", diye cevap verdim.

Bunun üzerine o, geride bir tek şey bırakmadan hepsini önüne katıp götürdü.

"Rabbim! Eğer bu işi sırf senin rızanı kazanmak için yapmışsam, içinde bulunduğumuz sıkıntıdan bizi kurtar" diye yalvardı. (Buhârî, Büyû` 98, Müslim, Zikir 100)

Mal mülk, mevki makam, şan şöhret, hepsi geçicidir. Diyeceksiniz ki dünyaya imtihan için gönderilmedik mi, evet ama Allah insana sakınma, kanaat ve yetinme duygusu da vermiş. Kötülükten sakınmak isteyeni Allah koruyor. Bizden çıkan her iyiliğin bir karşılığı var ve zamanı gelince bereketiyle geri dönüyor.

Bu çağ öyle bir çağ ki; Âdem’in cennetten çıkarılması yetmiyormuş gibi şeytanın yarım bıraktığı işi daha ileriye götürmeye çalışıyor. İnsanı, anadan üryan, çıplak bırakıyor!

Evet, edepsizlerin edepsizlikleriyle ünlü olduğu, rağbet ve itibar gördüğü bir çağa şahitlik ediyoruz. Ahlakın, edebin, hayânın ve namusun ayaklar altına alındığı bu kirli çağı temizlemek, haya kazandırmak edepli insanların görevidir.

Gelelim emanet bahsine. Emanet, kiminde heba olur, kiminde vefa. Vefa iyiliktir. Allah’ın emridir. Vefa imandandır.