Dolar (USD)
34.64
Euro (EUR)
36.48
Gram Altın
2928.68
BIST 100
9667.43
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
28 Temmuz 2013

Süreç ve Suriye

24 Temmuz 2013 Çarşamba günü iftarda patronuyla, yazarlarıyla, çalışanlarıyla beraber İstanbul'da Milat gazetemize misafirdik. Kısa sürede büyük haberlere imza atan Gazetemize teşekkür ediyoruz, emeği geçen herkesten Allah razı olsun. Güzel bir iiftardı ve bir o kadar güzel dostlarla iyi sohbet imkanımız oldu.

Bizim yemekten sonra oturduğumuz masada konu Diyarbekir'den katılan biri olmam hasebiyle süreç ve Suriye Kürtleriydi. Sohbete katılan dostlara bölgedeki olumlu havayı kimsenin bozamayacağını ve bölge halkının barış ve kardeşliğe verdiği değeri anlattım.

Şöyle son sekiz aylık sürece bakalım:

Otuz yılda üzüm çekirdeği kadar aklı olanların kabul etmeyeceği kirli bir savaşın içinde geçen ülkemizde kayıplarla beraber altmış bine yakın insanımız hayatını kaybetti. Yani altmış bin anne, altmış bin baba en az üç katı kardeş, amca, dayı, hala, teyze, dede-nine, kayınlar, akraba, yakın, dost, arkadaş, komşu... Milyonları bulan acılı, kederli, yaralı gönül. Buna dul ve yetimlerin dayanılmaz acısını ekleyin, çıldırmanın eşiğinden dönmüş bir ülkede yaşamışız.

Hiç bir aklın, vicdanın, yüreğin kabul etmeyeceği, kaldıramayacağı bu ağır yükü bizler omuzlamışız birilerinin keyfi için. Bu yaşanmışlığa rağmen bir iki istisna dışında yönetici olan hiç kimse çıkıp "ya hu ne oluyoruz, 'hiç mi düşünmüyorsunuz' bu ne hal?' demedi. Bu saçmalığa son vermek isteyenler de acı şekilde hayatlarından oldu.

İşte şimdi de bu perişan halimize 'zehir içerek' DUR diyen başbakan Tayyip Erdoğan'a düzenlenen komplolara hepimiz tanık oluyoruz. 'Biz istemediğimiz sürece ülkenizde kan durmayacak' diyen güçler çeşitli entrikalarla pkknin sınır ötesine çekilmesine karşı çıkıyor.

Bu süreçlerin sancılı olduğunu biliyoruz, çözüme karar verildiği andan itibaren çözüme karşı olan iç ve dış güçlerin boş durmayacaklarını da biliyoruz. Bu ilk baharda İngiltere-İrlanda arasında barış görüşmelerinin arabulucusu Jonathan Powell'la bir programda beraberdik. Powell İrlanda örneğini anlattıktan sonra bizim 'çözümden karşıyana' olanlar ağızları beş karış açık dinlediler. Sunumu bittikten sonra konuşmacıya 'bakın işler ne güzel yürümüş, bizde adım atılmıyor' diye hükümeti 'şikayet' edip durdular çözümseverlerimiz.

Ben de konuşmacıya Türkiye'deki mevcut süreçle ilgisini sordum. Baştan beri çok yakından takip ettiğini söyleyince, 'İngiltere-İrlanda süreci ile bizim süreci mukayese ettiğinizde geçen süre itibariyle alınan mesafeyi nasıl buluyorsunuz' dedim. Jonathan Powell, 'doğrusu Türkiye'nin birkaçayda aldığımesafeyi biz ingilterede 3-4 yılda ancak alabilmiştik' deyince bizim barışseverler! renktenrenge girdiler.

Anlayacağınız malum barış ve çözümseverlerimiz! gölge etmeseler bu iş Allah'ın izniyle sağlıklı bir şekilde hitama erecek.

Bu tür süreçler sancılı olur, provokasyonlarla süreç bitirilmeye çalışılır.

Bu arada haftaya damgasını vuran bir açıklama da Öcalan'dan geldi. Öcalan önce Cizre, sonra da Diyarbakır'da yüzü gözü maskeli birilerinin 'yol kontrolü' için 'vazife üstlenmesi'ne sert çıktı. Ve artık bu tür istenmeyen durumlarla karşılaşmamak için her kesin azami gayret göstermesi gerek. Taraflar, kendileri gibi düşünmeyenlerin de isabetli tespitler yapabileceğini ve yapacaklarını unutmamalı.

Allah var,

Yani biz sürecin bu şekilde yara alacağını söylediğimizde 'kaş çatanlara' ne diyeyim şimdi? Bunun yanlış olduğunu bilmek, söylemek ve bu yanlışa dur demek için hep bu kadar zaman mı kaybedeceğiz?

Demek ki 'tutsak' olmak sağduyuya engel değilmiş. Bu kadar özgür siyasetçinin düşünemediğini, düşünüp de çözemediğini çözen yine Öcalan oldu.


Haftanın diğer gündemi olan Suriye konusunda da çok şey söylemek mümkün. Suriye uluslararası güçlerin haysiyet alanına döndü. ABD ve Avrupa hiçbir insani özelliğe sığmayan 'kanlı' duruşunu sürdürüyor.

Üstelik PKK ile çözüm sürecini sekteye uğratamayanlar bu sefer PYD üzerinden Türkiye'deki süreci tıkamak için harekete geçti. Hiçbir temeli olmayan asparagas haberlerle 'PYD'nin özerklik ilan ettiğini, bunun kutlamalarına hazırlık yapıldığını' duyurdular. Tam da bu haberlere denk gelen Nusra'nın PYD ile gereksiz ve provokatif amaçlı çatışma 'birilerini' tahrik etmeye matuftu. Buna rağmen feraset ağır bastı ve olay büyümeden Müslim Salih'in 'bu haberleri kim yayıyor, bizim böyle açıklamamız olmadı?' diyerek tansiyonu düşürdü.

Türkiye'nin güvenli sınır bölgesinin kendilerinin kontrolündeki bölge olduğunu vurgulayan Salih "... Suriye'nin bir parçasıolarak geçici sivil bir yönetim istiyoruz. Yarın Suriye'de başka bir çözüm olursa ona katılacağız... Biz, Suriye'de halkın haklarınıarayacağıdemokratik bir ortam bekliyorduk, maalesef bu olmadı. Şimdiye kadar çatışmaların yaşanmadığıveya daha az yaşandığıbir Kürt bölgesini muhafaza etmeye çalıştık. Burayıhalk demokrasisi olarak yönetmeye başladık. Ancak birileri, bunu beğenmiyor. En çok da Arabizm sentezli şovenist hareketler, Kürtlerin bu planlarına karşıçıkıyorlar. Bu saldırılar, şimdi değil başından beri var. En fazla Nusra ve onların yandaşıradikal gruplar Arabizm duygusuyla saldırıyorlar" diyor.

Şimdi şunu da söylemeden geçemeyeceğim:

Türkiye, Irak ve Suriye Kürtleri Türkiye'yi kaybederek bir şey elde etmenin arayışında değil.

Son olarak Kürtlerin insani bütün kazanımları Türk kardeşlerini sevindirmeli, bütün ırkçı kışkırtmalara rağmen bu unutulmamalı.

Keza Kürtler de sürecin kabusu olabilecek olaylardan uzak durmalı, çözüm sanıldığından da zordur. Bizler için daha daha zordur.

Twitter: @ahmetay_