SÜRDÜRÜLEBİLİR İNSANLIK İÇİN SÜRDÜRÜLEBİLİR BM
BM, yetmişinci kuruluş yıldönümünde önemli konuların konuşulduğu toplantılar düzenleyerek kutlamaktadır. Dünya liderleri, New York'ta BM toplantılarında dünyanın ve insanlığın geleceğine dair görüşlerini dünya kamuoyuna sunmaktadırlar. Dünyaya verilen mesajlar daha çok Suriye'nin geleceği Esad'lı mı olacak, Esad'sız mı olacak sorusuyla ilgili olmasına rağmen, Birleşmiş Milletler'in yeniden yapılandırılması ve insanlığın geleceğine dair önemli tartışmaların ıskalanmaması gerekmektedir.
Birleşmiş Milletler, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra tekrar yeni bir dünya savaşı çıkmaması için kurulan bir küresel yapıdır. BM'nin varoluş gerekçesi barışı korumaktır. Barışı korumakla kastedilen şey, bütün insanlığın kolektif barışıdır.
BM, İkinci Dünya Savaşından sonra meydana gelen birçok savaş ve çatışmaya engel olamamasına rağmen, insanlığın daha yoğun çatışmalar yaşamasına engel olmuştur. İnsanlığın kolektif barışını korumak için elimizde BM'den daha iyi bir enstrüman ve yapı bulunmamaktadır. BM, dünya barışının sahici anlamda korunması için barışı koruyan sözde bir yapı olmaktan çıkarılıp özde barışı koruyan sahici bir insani yapıya dönüştürülmelidir.
Güvenlik Konseyi'nde beş daimi üyenin veto hakkına sahip oluşu, beş daimi üyenin tercihlerine göre politikaların belirlenmesi, BM'nin varoluş gerekçesi olan barışı koruma misyonunu yerine getirip getirmediğinin sorgulanmasına neden olmuştur. Beş büyük devletin politikalarının aracı olarak görülmesi, BM'ye olan güveni sarsmıştır. BM, büyük güçlerin politikalarının aracı olmaktan çıkarılmalı, insanlığın topyekun barış talebini esas alan yeni bir anlayışla dizayn edilmelidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Dünya beşten büyüktür" ifadesi, BM'nin günümüzün dünyasına ve insanlığına hitap edecek şekilde yapılandırılması ihtiyacını özlü bir şekilde ifade etmektedir.
İnsanlığın ekonomik, sosyal ve siyasal durumunu büyük krizler ve bunalımlar tablosu olarak ifade edebiliriz. Kadın erkeğin birbiriyle kavga ettiği, yoksulluğun arttığı, insanlığın büyük bölümünün açlık, susuzluk, hastalık, eğitimsizlik ve evsizlikle boğuştuğu bir dünyada çok küçük bir kesim kalkınırken, insanlığın büyük bölümü derin bir sefalet içindedir. İnsanlığın önündeki en büyük meydan okumalardan biri kalkınmanın topyekun insani nitelikte nasıl geliştirileceğine ciddi politikaların üretilmesidir. BM, sürdürülebilir kalkınma üzerine ciddi tartışmalar yürütmektedir. Kalkınma zirvesine Papa'ın katılırken Müslüman dünyadan bu konuya katkı sunacak isimlerin olmaması büyük bir eksikliktir. Başbakan Davutoğlu'nun "birlikte kalkınma" konsepti çerçevesinde birisinin gelişiminin diğerinin sefaleti pahasına olmaması gerektiği şeklindeki vurgusu bu bağlamda önemli bir katkıdır. Sürdürülebilir insani kalkınma tartışmasına, Müslüman dünyanın lokal ve küresel düzeyde katkı sunması gerekmektedir. Sürdürülebilir bir kalkınma için insanlığın manevi, ahlaki kültürel, ekonomik, siyasi ve sosyal anlayışlarının sahih fıtri değerler çerçevesinde transformasyon geçirmesi gerekmektedir. İnsanın, fıtratını keşfetmesi, onu sürdürülebilir kalkınmanın mimarı haline getirecektir. İslam düşüncesinde sürdürülebilir kalkınma tartışmasının ciddi bir teolojik perspektifle yapılması gerekmektedir.
BM'nin 'Birleşmiş Devletler mi' veya "Birleşmiş Milletler mi" olduğuna dair ciddi bir tartışma vardır. Her ne kadar BM'nin adı Birleşmiş Milletler olsa da, BM'ye devletler hükmetmektedir. İnsanın ve halkın sesi ve talepleri BM'de yankı bulmamaktadır. BM, tahakküm eden ve buyuran devlet algısını değiştirmeli, hukukla sınırlı, insanın onuruna ve özgürlüğüne saygılı demokratik hukuk devleti anlayışını esas almalıdır. Devletlerin özgürlüğe tehdit olduğu gerçeğinden hareketle, devlete karşı özgürlüğü koruyan yeni mekanizmalar oluşturulmalıdır. Devletler, insan haklarını ihlal ettiklerinde, BM, bunu devletlerin içişleri olarak görmemeli ve ulusal egemenlik tabusu sorgulanmalıdır. İnsan haklarının ihlal edildiği bir yerde, devletler ulusal egemenliği dokunulmazlık gerekçesi olarak kullanamazlar.BM organlarında sadece devletlerin resmi temsilcileri olmamalı, milletler, sivil kimlikleriyle kurumlara ve süreçlere aktif olarak katılmalıdırlar. Bugün insanlığın devletlere açık, milletlere kapalı bir BM'ye ihtiyaç yoktur. Bugün insanlığın ihtiyaç duyduğu BM, milletlere açık, devletlerin tahakkümün kapalı bir BM'dir. Özgürlük ve hukuk lehine devlet algısını değiştiren bir BM'nin sürdürülebilir bir özgürlüğün oluşumuna çok ciddi katkıları olacaktır.
BM, sürdürülebilir insanlık için barışın, güvenliğin, özgürlüğün ve refahın küresel düzeyde sürdürülebilmesi için pasif bir seyirci gibi yerinde oturmamalı, aktif bir güç olarak davranmalıdır. Dünyada olup biteni dışarıdan izlemekle oyalanmak BM'yi itibarsızlaştırmakta ve etkisizleştirmektedir. BM, beş daimi üyenin vetolarıyla paralize olabilen bir yapı olmaktan çıkarılmalıdır. Beş daimi üyenin gücü sınırlanmalı, bütün milletler BM'de eşit olarak temsil edilmelidirler. İnsanlığın üstünde konumlanan beş devlet, artık insanlığın düzeyinde eşit olma fikrini benimsemelidirler.