Sürdürülebilir cehaletle sürdürülebilir kalkınma olmaz!
Tarih boyunca insanları sömürmek, kullanmak va manipüle etmek için bilgiyi saklamak, insanların farkındalıklarını önlemek ve insanları düşünmeden alıkoymak için sayısız toplum mühendisliği ve ve cehalet mühendisliği projeleri uygulamaya konulmuştur. Cehalet ve toplum mühendisliklerinin ortak amacı insanları sömürmek ve köleleştirmektir. Cehalet mühendisliğinin olduğu yerde özgürlük, kalkınma ve refah olmaz. Cehalet mühendisliğinin en tehlikeli meyveleri, yoksulluk, yolsuzluk ve adaletsizliklerdir.
Demokrasinin, barışın, hukukun,
hürriyetin ve kalkınmanın yeşermesi ve gelişmesi için eğitime, bilime,
felsefeye ve eleştirel düşünceye ihtiyaç vardır. Platon, demokrasinin sahici
anlamda gerçekleştirilmesi için toplumun çok iyi bir eğitim tecrübesine sahip
olması gerektiğini söylemektedir: “Demokrasinin esas prensibi, halkın
egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için,
yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Eğer bu sağlanamazsa demokrasi,
otokrasiye geçebilir. Halk övülmeyi sever. Onun için, güzel sözlü demagoglar,
kötü de olsalar, başa geçebilirler. Oy toplamasını bilen herkesin, devleti
idare edebileceği zannedilir. Demokrasi, bir eğitim işidir. Eğitimsiz
kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam edilirse demagoglar
türer. Demagoglardan da diktatörler çıkar."Demokrasi, özgürlük, barış ve
refah, iyi eğitim almış, sahte kurtarıcılara prim vermeyen, övgü
yerine eleştiriyi esas alan, insan avcılığı yerine insanlarla birlikte çözüm
yollarının arandığı ve tartışıldığı sosyal ve kültürel kontekslerde var olabilir.
İnsanları sömürmek ve kullanmak
için din, ahlak ve kültür kullanılarak topluma her türlü yalan söylenebilir.
Ahlak, Tanrı, milliyet, kültür, tarih, aile ve kimlik başta olmak üzere her
türlü aidiyet ve bağlılık kullanılarak üretilen yalanlar ve korkular yoluyla
insanların düşünme, akletme ve iletişim yetenekleri köreltilebilir ve
sıfırlanabilir. Hitler’in Propaganda Bakanı Joseph Goebbles, toplumun okumamış
ve cahil yığınlarının yalanlarla ve sahte inançlarla nasıl kandırılabileceğini
çarpıcı bir şekilde ifade etmektedir: ‘Önemli olan halkın aydın kesimini
kandırmak değildir. Onları fazla önemsemeyin. Onları kandırmak zordur ve zamanı
boşa harcamış olursunuz. Sizin asıl hedefiniz cahil ve okumamış kitlelerdir.
Onları kandırmak çok daha kolaydır. Eğer belli bir konuda hedefinizde dindar
kesimler varsa, onlara tanrıdan ve peygamberden söz edip inançları
doğrultusunda kolayca kandırabilirsiniz. Bu amaçla kilise cemaatini kullanmakta
yarar vardır.’Dinle, kimlikle, tarihle ve kültürle aldatılmamak ve
kandırılmamak için insanların aktif bir akla ve diri bir bilince ihtiyaçları
vardır.
Eğitim, diplomalı sayısının milyonları bulması ve her
yere okulların açılması demek değildir. Eğitimin amacı, kalitesiz insan
yetiştirmek değildir. Eğitimin amacı, anlayan, arayan, akleden, soran,
soruşturan, sorgulayan, dinleyen, açık
fikirli ve çoğulculuğu esas alan özgür bireyler yetiştirmektir. Cehaletin amacı,
diploma sahibi kalitesiz cahil yığınlar yetiştirmektir. Diplomalı kalitesiz
yığınlar, hiçbir şekilde bilimin, felsefenin, sanatın, kalkınmanın ve ahlakın
gelişmesi anlamına gelmemektedir. Cehalet, kalitesizliktir, sığlıktır,
sığırlıktır, yapaylıktır, yalakalıktır, yalamalıktır ve yıkıcılıktır. Diplomalı
kalitesiz cahillerin artması, aslında yoksulluğun, keyfiliğin, kuksuzluğun,
çatışmanın, düşmanlığın ve ataletin artması ve kalıcılaşması anlamına
gelmektedir. Cehaleti sürdürülebilir hale getiren ana dinamik, kalitesiz
eğitimdir.
Bir kişinin, grubun veya odağın
bütün toplumun sorunlarını çözeceği ve onları daha iyi bir geleceğe
götüreceğini sanmak, bir akıl tutulmasıdır. İnsanlar ve toplumlar, kurtarıcı
bekleme yanılgısından ve ahmaklığından kendilerini kurtararak olgunlaşmak için
çaba sarfetmelidirler. Toplumlar, kişileri tanrısal güçlerle donanmış
kurtarıcılar olarak görmek yerine verimli ve işlevsel kurumlar ve sistemler
kurmalıdırlar. Kişilerin hukuk, demokrasi ve barış dışı uygulamaları, insanları
cehalete, sefalete ve şiddete götürür. Sistemler ve kurumların sağlıklı bir
şekilde oturması ve işlemesi, cehaleti sürdürülebilir olmaktan çıkararark
özgürlüğü, refahı, barışı ve demokrasiyi sürdürülebilir hale getirebilmektedir.