Dolar (USD)
34.50
Euro (EUR)
36.45
Gram Altın
2956.81
BIST 100
9291.86
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
25 Kasım 2020

Sur kenti hikâyeleri

Sur Kenti Hikâyeleri, daha çok şiirleri ve deneme yazılarıyla tanıdığımız, Ali Ayçil tarafından kaleme alınmıştır. Farklı yayınevlerinden çıkan eserin son baskısı Dergâh Yayınlarından yapılmıştır.

Sevinç, hüzün, dram gibi birçok duyguyu içinde barındırıyor Sur Kenti Hikâyeleri. Hikâye türündeki eserde hemen hemen aynı dönemde, bir kentte yaşamış insanların anıları, özellikleri anlatılmakta. Hikâye ders kitabımızda şu şekilde tanımlanıyor: “Olmuş veya olma ihtimali bulunan olay ya da durumları belli bir kurgu içinde kişi, yer ve zaman belirterek anlatan edebî metinlerdir”. Anlatmaya bağlı olan hikâyenin etkili ve akıcı bir anlatım tarzı ile yazılması gerekir. Ayrıca gerçek yaşamla da bağlantılı olaylar etrafında gelişmesi hikâyenin etki düzeyini ve inandırıcılığını arttırır.

Üzüm Salkımı Gibi Birbirine Bağlı

Sur Kenti Hikâyeleri, birbiriyle bağlantılı 20 hikâyeden oluşan ilgi çekici ve farklı okumalara açık bir eser. Ancak kitap, edebiyat ilgisinin başındaki bir okuyucuya çok karmaşık, hikâyeleri ise birbiriyle bağlantısız gelebilir. Çünkü bildiğimiz öykülerden farklı. Her ne kadar karmaşıklık ileriki sayfalarda çözülse de bazı bölümler anlaşılmaz. Yahut özellikle okurum hayal gücüne bırakılmış.

Ali Ayçil, birbiri ardına gelen hikâyelerin bağlantılı olup olmadığı ile ilgili kitabın başında açıklama yapıyor. İki sayfalık bir önsöz bu… Genelde hikâye, roman ve şiir türlerine ait eserlerin başında böylesi yazılar yer almaz. Şunları söylüyor: “Benim niyetim, Sur Kenti’nde yaşanmış birbirinden bağımsız hikâyeler yazmaktı. (…) Dilber Makbule, hikâyelerin sandığım gibi birbirinden bağımsız olmadığını, bunları üzüm salkımı halinde düşünmem gerektiğini öğütledi.” (s.7)

Hikâyelerin temelinde insanın bulunduğu ve okurların anlatılanları anlamlandırabileceği bilinir. Bu düşünceyle kitabı okurken benim merak ettiğim ilk nokta şu oldu: Acaba Sur Kenti nerede? Yazarımızın 1969’da Erzincan’da doğduğunu öğrendiğimde “oralarda bir yer mi” diye içimden geçirmedim değil. Ayrıca Ali Ayçil’in tarih bölümü mezunu olduğunu hatırlarsak İstanbul’daki Suriçi’nden hareketle de hikâyelerini birbiri ardına yazmış olması muhtemeldir. Ardından Sur Kenti ile ilgili araştırmalar da yaptım, bu sefer karşıma Lübnan’da bir antik kent çıktı. Ancak hiç birinden emin olamadım. O yüzden hayali olarak yaratılsa da 1969 yıllık (s.20) Sur Kenti ile ilgili soru hâlâ kafamı kurcalıyor.

Seyyah İbn Battuta ve Dilber Makbule

Sur Kenti Hikâyeleri’nde değişik anlatım biçimleri ve teknikleri kullanılmış. Örneğin Seyyah İbn Battuta’nın Sur Kenti’ne gelişine kadarki hayatıyla ilgili bilgiler verilirken özetleme tekniği kullanılmış. Seyyahın duygu ve düşünceleri ise iç çözümlemeyle anlatılmış. Tüm bunlar eseri güzelleştiriyor ve tabi ki okurun kitaptan daha çok etkilenmesini sağlıyor. Sur Kenti içerisinde çok fazla acı yaşanmışlık ve daha fazlasını barındıran bir yer. Seyyahın İbn Cüzeyy’e yolladığı mektubu sayesinde Sur Kenti’nde yaşananlar gözünüzün önünde canlanıyor. “Aradan tam 21 yıl geçmesine rağmen, bugün bile şehri ilk gördüğüm o anda dilimden ardı ardına dökülen şu üç kelimeyi hatırlayabiliyorum: Kasvet, hatıra ve ölüm...” (s.21)

Kitabın dikkat çeken ve en çok merak edilen karakteri ise şüphesiz Dilber Makbule’dir. O, karakterlerin bahsedilmemiş yanlarını ve kendi görüşlerini aktarıyor bizlere. Ayrıca bazı karmaşıklıklara da son veriyor. Makbule yazar hakkında düşündüklerini bile dile getiriyor. Makbule’nin bir sözü benim çok dikkatimi çekti: “Yordu beni bu yazar. Kendisinin altı ayda yazdıklarını altı saatte anlattırdı bana. Gerçi iyi de oldu; böylece maharetlerinin mahareti gün yüzüne çıktı.” (s.141)

Bizi kentin sırrına ortak ederek merak ve heyecan içinde dolaştıran Sur Kenti Hikâyeleri’nin tümünü anladığımı söyleyemem. Çünkü yazarın anlatmak istediğini biz tam anlamıyla bilemeyiz. Sonuçta yazarın 6 ayda yazdığını, Makbule’nin 6 saatte anlattığını benim kısa bir yazıda anlatmam imkânsız.

YENİLERDEN.....

Italo Calvino, Görünmez Kentler, YKY, İstanbul.

Modern dünyanın masal anlatıcısı Italo Calvino Görünmez Kentler kitabında bir yanda Kubilay Han'ın atlasında yolculuk eden Marco Polo var. Batının doğuyu gören gözünün kurduğu hayaller bir yanda, modern kentin içinden çıkılmazlığı ve geleceği öte yanda...

Metin Önal Mengüşoğlu, Şehir Yollarında Bir Gezgin, Okur Kitaplığı Yayınları.

Şehir, sokak ve mahalleden itibaren büyür, dağılır ve sizi cazibesine davet eder. Şehrin dili kelime hazinesi bakımından çok daha gelişkindir; bu sebeple kendisine bir karakter vadisi edinmektedir.

Cihan Aktaş, Şehir Tutulması, İz Yayıncılık, İstanbul.

Şehirler tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de yeniden yapılanmalar bağlamında toplumsal hareketlerin faaliyet alanı hâline geldi. Kalkınma odaklı şehir telakkisinin adaletsizliği, yıkıcılığı ve sürdürülemezliği konusunda herkes hemfikir.