Dolar (USD)
34.60
Euro (EUR)
36.31
Gram Altın
2987.40
BIST 100
9641.93
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 Ocak 2016

SUR AİLELERİ

Yıl: 1970 Ağustos.

Yer: Diyarbakır- Sur, aslında Diyarbekir Sur içidir, diğeri asırlarca mücavir alandı.

10 yaşındayım, rahmetli babamla amcamın düğün hazırlıkları için Bingöl'den Diyarbakır'a gelmiş, halı mağazasından halı bakıyoruz. Babamın müderris olduğunu öğrenen (ya da bilen) mağaza sahibi Milli Nizam Partisi ile ilgili sorular sordu. Babam MNP için olumlu şeyler söyledi. Bu arada halı beğenilmiş, parası ödenmiş ve sohbet devam ederken orada sohbeti dinleyen başka bir şahıs dışarı çıkmıştı.

Az sonra o şahıs iki polisle mağazaya döndü ve babama "bizimle karakola geleceksiniz" dediler. Sorulara cevap vermeyen polisler babamı 20 metre ötede bulunan karakola götürdüler. Uzatmayayım, babamı "sahte 50 TL bulundurduğu için" nezarete, oradan da cezaevine götürdüler.

Olay duyuldu, Diyarbakır'da hatırı sayılır şahsiyet olan rahmetli Hacı Şevket Bingöllü Amcamız birkaç gün içinde babamın cezaevinden çıkmasını sağladı. Olayın hukuki boyutu yoktu biliyorum, babamın mağaza sahibiyle sohbetini laikliğe aykırılıkta cezalandırmak için yürürlükte olan 163. maddeye sığdırmaya çalıştılar.

Diyarbakır ile tanışıklığım bu üzücü olayla başlamış olsa da sonraları Diyarbakır'da yaşamayı tercih etmiştim. Bu yüzden yasaklı yıllarım kalktıktan sonra kendi isteğimle ve ısrarla uzun yıllar eğitimci, idareci olarak yakılan Sur ilçesi Süleyman Nazif İlköğretim Okulunda çalıştım.

1990'a girerken köy yakmalar başlamış, kurtulabilen vatandaşlar yaşayabilmek için Sur gibi maliyeti düşük yerleşim alanlarına sığınmışlardı. O yıllarda devlet vatandaşına sahip çıkmamış, derdiyle ilgilenmemişti. Yakılan köyünden çorapsız kaçıp kurtulabilen köylüler şehirlerde çaresiz aç, biilaç kalınca kimileri hırsızlık, gasp, uyuşturucu, fuhuş çetelerinin ağına düşmüştü. O yıllarda devletin yetkililerine ahvalini anlatmaya çalışan vatandaş ya azarlanarak geri gönderilir ya da o meşhur "bugün git, yarın gel" zihniyetiyle canından bezdiriliyordu.

Anlayacağınız devlet bölgede iyi iz bırakmadı. Devlet 80 yıl boyunca burada sadece kolluk kuvveti ve hantal, bölücü bürokrasi olarak boy gösterdi. Söylemesem rahat etmem; devlet burada kısa aralıklar dışında hep CEBERRUT VE DERİN DEVLET idi. Vatandaşını anlamayan, vatandaşıyla ortak duygular taşımayan, vatandaşının değerlerini hiçe sayan, vatandaşına zulm etmek için bahane arayan devlet idi bu bölgede devlet. Gerçi bütün Türkiye benzer uygulamalara tabiydi. Dindarı, Kürdü, Alevisi başta olmak üzere tüm ötekiler için zor yıllardı.

Demem o ki, Diyarbakır 80 yıl boyunca devletin sıcak yüzüyle tanışmadı. Diyarbakır devletin sıcak yüzünü Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile gördü, lakin karşısında artık o sıcaklığı fark edemeyecek hale gelen ya da o sıcaklığın emin bir sıcaklık olup olmadığından şüphe duyan bir Diyarbakır ve bölge buldu. Bu, toplum bilimcilerin üzerinde kafa yormaları gereken ciddi bir konu.

Şimdi Sur ilçesi savaş alanı gibi, 20 bin göç var. Hendekleri kapılarında bulanca göçen bu ailelere 300 TL'lik yardım veriliyor. Bu para neye ilaç olabilir ki? Hastanelerde yıkanan, hastane bankları üstünde sabahlayan onlarca aile var.

Diyarbakır valisi iyi niyetli, lakin bu işte görev alan vali yardımcılarının vurdumduymazlığı had safhada olduğunu duyuyoruz. Sorumlu olduğu halde sık sık izne ayrılan görevli vali yardımcılarından ne hayır beklersiniz? Bölge savaş alanına dönmüşken, ailelerin başvuru yerindeki görevlilerin bu izni neyin nesi? Kurumlar arası anlaşmazlıklar had safhada. Bu kadar sorumsuzluk nelere yol açıyor farkında mıyız?

Ak Parti Diyarbakır Milletvekili Sayın Galip Ensarioğlu ile konuşuyorum, koşturuyor, çabalıyor, lakin bu çabalarına diğer siyasiler de destek vermeli. Sur ilçesinden göç etmek zorunda kalan ailelerle ilgili toplu konut, prefabrik kent kurma, sağlık ve diğer hizmetler aksatılmadan sunulmalı. Kışın kötü koşulları dikkate alınmalı. Ailelere ayda en az asgari ücret verilmeli ki bu kışı atlatabilsin.

Çocuklar, gençler eğitimden mahrum, okullara "misafir öğrenci" yollayarak bunu telafi etmek mümkün değil. Yarın lise ve üniversite sınavları olacak, binlerce öğrenci mağdur. Bütün bu yükü valinin taşıması beklenmemeli. Ailelerde büyük huzursuzluk var, böyle devam ederse huzursuzluk sosyal hareketliliğe yol açabilir.

Facia kapıda lakin gören göz gereku2026