Süper Kupa Krizi'nin sorumluları hesap vermeli!
Sayın Cumhurbaşkanı’nın da ifade ettikleri üzere “üzücü” bir hadise.
Canlı Yayında “Türkiye
golü yedi!” demiştim.
Maalesef durum bu…
Onun için de, hepimiz çok üzgünüz!..
Golü atan Türkiye olsaydı, hepimiz çok sevinçli olurduk.
Yiyen Türkiye olduğu için çok üzgünüz.
Süper Kupa krizi, operasyonu, tezgâhı…
Birçok şey söyleniyor.
Olan oldu, kalemiz golü gördü.
Söylenenler bu gerçeği maalesef değiştirmiyor!
Olan olduktan sonra söylemek kıymetsiz değil ama “testi kırılmadan” yapılan ikazların
yeri elbette farklı.
Biz “Suudi Arabistan’da süper kupa işinin sıkıntılara gebe olduğunu”
söylediğimizde, muhtelif itirazlarla karşılaşmıştık.
“Yöneticilerin bir
bildikleri vardır elbette!” klâsik itirazı.
“Sen de muhalif
oluyorsun galiba!” yollu sataşmalar, sanki politikanın bir yerinde
konumlanmışız gibi!..
“Maç Suudi
Arabistan’da değil de, İngiltere’de oynanacak olsaydı, aynı itirazı yapar
mıydın!” yollu “saçma sapan
kıyaslar-kıyaslamalar”!..
Bizim, “batıcılık”
ile kavgamızın farkında olmamaktan ve Türkiye'ye zarar veren tartışmalarda “hangi sembollerin” kullanıldığını bilmemekten
kaynaklanan zırvalar!..
Meseleye dair "temel soru" şu:
Federasyon yetkililerinin ve diğer yetkililerin,
“Suudi Arabistan’da Süper Kupa oynama işinin ülkemizdeki gerilimi,
semboller üzerinden kavgayı tırmandırma ihtimalin büyük olduğunu” vakt-i
zamanında hesaba katmaları gerekmez miydi?
Sayın Cumhurbaşkanı, Süper Kupa meselesinde yaşananlardan
dolayı üzüntülü olduğunu ifade
ediyor.
“Bu konuda yapılması
gereken ne varsa, hangi adımın atılması gerekiyorsa atmaktan çekinmedik,
çekinmeyiz!” diye de ekliyor.
Evet, ortada çok
üzücü bir durum var.
Sosyal medyadan kışkırtıcı paylaşımlarda bulunanlar
hakkında, bir takım adli işlemler tesis edildi.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın “atmaktan çekinmedik” dediği adımlar
bunlar olmalı…
Bir de kamuoyunun beklediği adımlar var.
Yazının başlığında ifade ettiğimiz gibi:
“Süper Kupa Krizi’nin
Sorumluları Hesap Vermeli!”
Ve buradaki ilâvemiz:
“Hesap sorulmazsa,
işler çok daha, çok çok daha sıkıntılı yerlere varabilir!”
Öncelikle…
Kamuoyu,
Suudi Arabistan’ın, kulüp yönetimlerinin, Federasyon’un, bu
süreci yönetmekten sorumlu diğer kamu görevlilerinin bu süreçteki tutumlarının
ayrıntılı olarak ortaya dökülmesini istiyor.
“VAR” odalarında
neler yaşandı, bunların tamamını bilmek istiyor.
Ortada Sayın Cumhurbaşkanı gibi, hepimizin çok üzgün olduğu
bir durum varsa…
Lig ve Kupa Şampiyonu iki “Türkiye ölçeklerinde büyük” kulübümüze ait futbol takımlarının, “derbi” mücadelesinin yorgunluğuyla gittikleri
Suudi Arabistan’dan “iptal” kararıyla geri dönmeleri gibi gerçekten de çok
üzücü bir tablo varsa, elbette bu durumun sorumluları da olmalıdır.
Muhalefetin bir kısmı ya da bir kısım muhalefet, milli
meselelerde hangi tutumları takınıyor bunu görüyoruz.
Türkiye’nin sınır ötesi terörle mücadele operasyonlarına
karşı çıkanların, 12 Şehidimizin olduğu bir günde Meclis’teki “Teröre Karşı Ortak Bildiri”ye, en koyu
yandaşlarını bile ikna etmeyen “bahaneler” üreterek imza atmayanların bu güzel ortaya kafa çakmamaları beklenmezdi herhalde!..
Evet, golü yedik.
Hata olmazsa, gol de olmaz!..
Peki hata kimlerde?
Yufkacılar Odası Başkanı'nda mı? Züccaciyeciler Odası Başkanı’da mı?
Perşembe’nin gelişi…
Orada bir olay çıktığında, istenmeyen bir durum oluştuğunda,
bunun ne gibi tartışmalar yol açabileceğini, kimlerin durumdan istifade etmek
için neler yapabileceklerini hesap etmek gerekirdi.
Gezi olaylarında ve sonrasında yaşananları hepimiz
biliyoruz.
Ateşli taraftarların heyecanlarının nasıl yönlendirildiğini,
istismar edildiğini hatırlamayan kaç kişi var?
Suriyeliler üzerinden
yürütülen son derece “tahrik edici”
kampanyalarda kullanılan “semboller” malûm, olay bu yönden de kaşınmaya devam
ediliyor.
Suriyeliler-Sığınmacılar konusunda, özellikle ilk birkaç
yılda bırakılan boşluklar, izlenen politikalardaki “sıkıntılar” başka…
Bu konunun istismar edilmesi, kesimler arasında takışma,
çatışma ortamının hazırlanması başka!
Mesele “Suriyeliler” meselesi değil, Türkiye’yi karıştırma
meselesi!..
Süper Kupa Maçı’ndaki “mekân”
tercihinin, niyeti bozuk “sosyal medya unsurlarının” ellerine malzeme verme ihtimalinin ne kadar
büyük olduğu önceden görülmeli, “ilgililer”
tarafından gerekli ikazlar yapılmalıydı.
Üstelik, dünya gündeminin birinci sırasında Gazze’deki
Siyonist Soykırım varken…
Bu zulme karşı çıkan Anadolu insanları, “Filistin’den bana ne, Arap’ın derdi beni mi gerdi!” ekibi
tarafından hedef alınıyor, tahkir ediliyorken…
Soykırım’ın sona ermesi için büyük gayret gösteren
Türkiye’nin Yönetimi, gayretlerinden dolayı böylesine hedef alınıyorken…
Araplar Türk Düşmanlığına, Türkler de Arap Düşmanlığına
itilmek isteniyorken…
Türkiye’nin sınır ötesi terörle mücadele operasyonlarına
bile karşı çıkan “bir kısım” muhalefet çevreleri, bu konuları iyice kaşıyorken…
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde, bazı tribünlerde malûm
sloganların atılması organize edilmişken…
Sadece İsrail ve ABD’’nin değil;
Suudi Arabistan, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki “niyeti
bozuk” yönetimlerin, Türkiye’nin “etkinliği”nden
ne denli rahatsızlık duydukları çok iyi biliyorken…
“Vefat etmişler” ve
özellikle de “Cumhuriyetimizin Bânisi”
üzerinden yürütülen meşhur tartışma ve
çekişmeler hızlanarak devam ediyorken…
Sadece Gezi olaylarından değil, 28 Şubat günlerinden de
kalan acı hatıralar belleklerdeyken…
Hem 28 Şubat hem de Gezi Operasyonları’nın arkasında hangi
dahili ve harici (medya) çevrelerinin olduğu, siyasi iktidar önde gelenleri
tarafından da defalarca dile getirilmişken..
Ve dahası…
Futbol dünyamız alt üst haldeyken…
Süper Lig’de, yani memleketin bir numaları liginde, sahada
hakem linçleme, sahadan takım çekme olayları, “Var tartışmaları!” gündemin ön sıralarından hiç inmiyorken…
X
Bana sorulsaydı,
kamuya açık ortamlarda söylediklerimin daha fazlasını söyler ve..
Nihayetinde de…
“Böylesine hassas bir
süreçte, Suud işine hiç girmemek en
iyisi. Yok şu kadar para gelecekmiş, yok ülke tanıtımına şu kadar katkıda
bulunacakmış… Alınan risklerin yanında böyle hesapların lâfı bile olmaz!”
derdim.
Neyse…
Olan oldu…
Şimdi, bundan sonrasına bakmak lâzım…
Ben öncelikle, Futbol Federasyonu Başkanı’nın “serbest sorulu” bir basın toplantısı
düzenlenmesini ve olup bitenleri taaa en başından başlayarak, dakika dakika,
kişi kişi, kurum kurum, kulüp kulüp açıklamasını bekliyorum.
Olan bitenlerden, işlerin Sayın Cumhurbaşkanı gibi bizleri
de çok üzen bir noktaya gelmesinden
kim ne kadar sorumludur, orasını ben
tayin edemem.
Lâkin, böyle bir olayın hesabını kamuoyuna, Yufkacılar Odası Başkanı verecek değil
herhalde!
Lâfı daha da uzatmadan ifade edeyim:
Birçok okuyucum, Sayın Federasyon Başkanı’nın istifa etmesinin çok uygun olacağını
ifade ediyor.
Bu çağrı, “hatanın tamamının kendisinde olduğunu”
düşünmelerinden kaynaklanmıyor elbette.
Sadece…
Bir adım…
Olumlu bir adım talebi!..
Önce, kamuoyuna ayrıntılı açıklama…
Kafalarda hiçbir soru işareti bırakmayan bir açıklama…
Ardından da…
Okuyucularımın diğer beklentisi!
İstifa!
Futbol dünyamızın hali ortada.
Sahalarda, saha dışında yaşananlar ortada.
Hepimizi üzen Süper Kupa krizi ortada!..
Olan bitenin bütün sorumlusu Türkiye Futbol Fedarasyonu
Başkanı olmasa da, “istifa etmesi” kendisine bir şey kaybettirmez.
Aksine, etmemesi tartışmaları uzatır…
Avrupa Şampiyonası süreci de bu durumdan olumsuz etkilenir.
X
Bilemiyorum;
Belki de, bu yazıyı MİLAT
Gazetemiz’deki yerini almak üzere göndermemden kısa bir süre sonra istifa eder
Sayın Başkan..
İstifa eder ve yazının bu son bölümünü boşa düşürür!
Hadi bakalım!