Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
04 Mart 2024

​Süper güç

Filistin, Gazze kan ağlarken, çözümü batıda arıyoruz. İsrail’e Filistinlileri daha kolay öldürsün diye yüzlerce uçak dolusu silah ve mühimmat gönderenlerin ben soykırıma ortak olmayacağım diyerek kendini yakan ABD’li asker Aaron Bushnell’in eyleminin ardından insafa gelerek Gazze’ye havadan yardım yapacaklarını açıklamaları yeni bir oyalama taktiği olarak değerlendiriliyor.

Gazze’de yaşanan vahşeti dünya sisteminin yetersizliğine yoranlara, sistemin Kuzey-Güney kavgasında Kuzey’in, Doğu batı çatışmasında batının çıkarlarını korumak üzere kurulduğu gerçeğini haykırmak gerekir. Yani sistem kuruluş amaçlarına göre çalışıyor. Kör olan ise, milletlerin eşit olduğu, batı medeniyetinin demokrasi ve hukukun üstünlüğü üzerine kurulduğu mavallarını bize dayatanlar.

Devletler arası ilişkilerde, devletlerin veya milletlerin eşitliğinin sadece bir ütopyadan ibaret olduğunu, hakim gücün geri kalanları ya kendilerine benzeterek yok ettiklerini, benzetemediklerini ise düşmanlaştırarak her türlü zulme müstahak gördüklerini anlamak lazım. İnsanlık tarihine bakanlar barbar batılıların kendileri dışında kalanları ötekileştirerek barbar adını taktıkları, bugün doğu olarak algılanan Çin, Rusya’nın batı ile ancak rekabet halinde olabileceği, insanlığın kurtuluş reçetesini sunan İslam medeniyetinin ise bugün doğu ile batı arasında adım adım yok edildiği gerçeği ile karşı karşıyayız. Batının karanlık çağ dediği İslam dininin insanlığa indirilişinin ardından 18. Yüzyıla kadar Hindistan’dan Balkanlara, Fas’tan Sibirya kıyılarına kadar bölgenin ise medeniyetin sıklet merkezini oluşturduğunu biliyoruz. İslam medeniyeti, bugünkü gibi sömürünün, baskının, zulmün, insan onuruna yakışmayan vahşetlerin olmadığı insanlığın altın çağını oluşturuyor.

Gazze soykırımının müsebbibi olan ABD (NATO) günümüzün süper gücü olarak kabul ediliyor. 17. Yüzyılda Babür Saltanatı, Safavi İmparatorluğu ve Osmanlı Hilafeti’nin merkezi güç olduğu İslamın dünyayı nizam verdiği (süper güç olduğu) dönemdeki toplumsal kodlarımızı kaybettiğimiz için bugün batının şımarık çocuğu 16 milyonluk bir İsrail’e karşı elimiz kolumuz bağlı oturuyoruz. O günün barbar batısı ‘Portekiz, İspanyol, Hollanda, İngiliz’ Amerika’yı paylaştıktan, Afrika’yı sömürü ağına aldıktan sonra 18. Yüzyıl boyunca Müslümanların temsilcisi bu üç devleti yok etti. Babür Sultanlığı İngiliz sömürüsü altına girerek bugün ondan kala kala Pakistan diye bir devlet kaldı. Safaviler ise Rusya-İngiltere mengenesinde İslam dünyasının ayrık otu, Müslüman dünyanın birleşmesine engel bir İran olarak hayatını devam ettiriyor. Osmanlı ise parçalana parçalana, 3 Şubat 1924’de halifeliğe son verilerek tarihi misyonunu kaybetmiştir.

Osmanlının kaybetmeye başlaması ise, ordusunu, devlet kurumlarını düşmana (batıya) benzetmesiyle başladı. Yani Yeni çeri ocağını kaldırarak, nizamı cedidin kurulması, askere pantolonun giydirilmesi, kendi hukuk sistemin yerine batı hukuk sisteminin topluma dayatılması batının üstünlüğünün kabulü ile batıya teslimiyetimizi ilan ettik. Bunlar yetmiyormuş gibi sözde kurtuluş için düşmanla aynileşme çabaları bizleri celladımıza aşık etti.

Geçtiğimiz haftalarda yapılan Münih Güvenlik Konferansı’na Dışişleri Bakanımızdan, MİT başkanımıza, STK’lardan, bazı siyasi parti temsilcilerine kadar koşa koşa katılırken, Türkiye’nin bölgesel oyun kurma çabasını gösteren Antalya Diplomasi Forumu’na ise batının dışladığı batıdan, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Macaristan Orban dışında batıdan nezaketen de olsa katılan olmadı. Eski bakanlar ve STK temsilcilerini ise gözlemci olarak sayabiliriz. Antalya Diplomasi Forumunda Batı’nın barbarlığından bıkan, Afrika’daki, Asya’daki devletlerin temsilcileri katıldılar. Diplomasi ve toplanmalar tabiki Gazze’de ve dünyadaki batı eksenli zulümlerin bitmesine yetmiyor. İsrail’i ve batıyı barbarlıktan vazgeçirmek için Askeri, ekonomik, ticari, teknolojik olarak üstünlüğünü tescillemen gerekiyor. Bunun için de toplumun kafa karışıklığının giderilmesi, bir medeniyet mefkuresi peşinde insanlığın kurtuluşu için koşulması gerekiyor. Tıpkı 18. Yüzyıla kadar Osmanlının nizamı alem mefkuresi için Devet-i Aliye olarak dünyaya nizam verdiği gibi. Bugün Great Britain’in kurduğu ikinci dünya savaşı sonrasında ABD’ye devrettiği süper gücün arkasındaki güçleri, mesela ortaçağ boyunca haçlı seferlerinin finansörü Papalığı, ikinci dünya savaşı sonrasında dünyaya nizam verdiğini iddia eden siyon imparatorluğunun devletleri yönetme yönlendirme kabiliyetlerini görmeden, demokrasi, insan hakları mavallarıyla açlıktan ölmemek için atılan unları almak için toplanan insanların kafalarına yağdırılan bombalara dur diyemeyiz.

Şayet Gazze’de zulmün bitmesini istiyorsak, Türkiye’de ekonomik kargaşanın sona ermesini istiyorsak, tarihin bize yüklediği süper güç olma misyonu doğrultusunda çalışmalıyız. Batı emperyalizminin Özel aparatı Selanikli Özgür’ün, koca CHP teşkilatlarında bir kez bile 5 aydır katliam, açlık, ilaçsızlık içinde ölüm kalım savaşı veren Gazze-Filistin için yürüyüşü, mitingi bir tarafa bırakın basit bir kermes düzenleme zahmetine katlanmadan, Filistin’e Erdoğan yardım göndermiyor söylemiyle, derenin taşıyla derenin kuşunu vurma uyanıklığını seyreder kalırız. Milletin Mastercard protestosunu toplu ulaşım araçlarına indirimli ilk beş biniş bedava kampanyalarıyla kırmaya çalışan İmamoğlu’nun tarafına aldırmadan vatan millet söylemlerine inanırız. Kurtuluş süper güç olmak için Nizam-ı Alem ülküsünde. Vesselam…..