Süper güç
Filistin, Gazze kan ağlarken, çözümü batıda arıyoruz. İsrail’e Filistinlileri daha kolay öldürsün diye yüzlerce uçak dolusu silah ve mühimmat gönderenlerin ben soykırıma ortak olmayacağım diyerek kendini yakan ABD’li asker Aaron Bushnell’in eyleminin ardından insafa gelerek Gazze’ye havadan yardım yapacaklarını açıklamaları yeni bir oyalama taktiği olarak değerlendiriliyor.
Gazze’de yaşanan vahşeti dünya sisteminin yetersizliğine
yoranlara, sistemin Kuzey-Güney kavgasında Kuzey’in, Doğu batı çatışmasında
batının çıkarlarını korumak üzere kurulduğu gerçeğini haykırmak gerekir. Yani
sistem kuruluş amaçlarına göre çalışıyor. Kör olan ise, milletlerin eşit
olduğu, batı medeniyetinin demokrasi ve hukukun üstünlüğü üzerine kurulduğu mavallarını
bize dayatanlar.
Devletler arası ilişkilerde, devletlerin veya milletlerin
eşitliğinin sadece bir ütopyadan ibaret olduğunu, hakim gücün geri kalanları ya
kendilerine benzeterek yok ettiklerini, benzetemediklerini ise düşmanlaştırarak
her türlü zulme müstahak gördüklerini anlamak lazım. İnsanlık tarihine bakanlar
barbar batılıların kendileri dışında kalanları ötekileştirerek barbar adını
taktıkları, bugün doğu olarak algılanan Çin, Rusya’nın batı ile ancak rekabet
halinde olabileceği, insanlığın kurtuluş reçetesini sunan İslam medeniyetinin
ise bugün doğu ile batı arasında adım adım yok edildiği gerçeği ile karşı
karşıyayız. Batının karanlık çağ dediği İslam dininin insanlığa indirilişinin
ardından 18. Yüzyıla kadar Hindistan’dan Balkanlara, Fas’tan Sibirya kıyılarına
kadar bölgenin ise medeniyetin sıklet merkezini oluşturduğunu biliyoruz. İslam
medeniyeti, bugünkü gibi sömürünün, baskının, zulmün, insan onuruna yakışmayan
vahşetlerin olmadığı insanlığın altın çağını oluşturuyor.
Gazze soykırımının müsebbibi olan ABD (NATO) günümüzün süper
gücü olarak kabul ediliyor. 17. Yüzyılda Babür Saltanatı, Safavi İmparatorluğu
ve Osmanlı Hilafeti’nin merkezi güç olduğu İslamın dünyayı nizam verdiği (süper
güç olduğu) dönemdeki toplumsal kodlarımızı kaybettiğimiz için bugün batının
şımarık çocuğu 16 milyonluk bir İsrail’e karşı elimiz kolumuz bağlı oturuyoruz.
O günün barbar batısı ‘Portekiz, İspanyol, Hollanda, İngiliz’ Amerika’yı
paylaştıktan, Afrika’yı sömürü ağına aldıktan sonra 18. Yüzyıl boyunca
Müslümanların temsilcisi bu üç devleti yok etti. Babür Sultanlığı İngiliz
sömürüsü altına girerek bugün ondan kala kala Pakistan diye bir devlet kaldı.
Safaviler ise Rusya-İngiltere mengenesinde İslam dünyasının ayrık otu, Müslüman
dünyanın birleşmesine engel bir İran olarak hayatını devam ettiriyor. Osmanlı
ise parçalana parçalana, 3 Şubat 1924’de halifeliğe son verilerek tarihi
misyonunu kaybetmiştir.
Osmanlının kaybetmeye başlaması ise, ordusunu, devlet
kurumlarını düşmana (batıya) benzetmesiyle başladı. Yani Yeni çeri ocağını
kaldırarak, nizamı cedidin kurulması, askere pantolonun giydirilmesi, kendi
hukuk sistemin yerine batı hukuk sisteminin topluma dayatılması batının
üstünlüğünün kabulü ile batıya teslimiyetimizi ilan ettik. Bunlar yetmiyormuş
gibi sözde kurtuluş için düşmanla aynileşme çabaları bizleri celladımıza aşık
etti.
Geçtiğimiz haftalarda yapılan Münih Güvenlik Konferansı’na
Dışişleri Bakanımızdan, MİT başkanımıza, STK’lardan, bazı siyasi parti
temsilcilerine kadar koşa koşa katılırken, Türkiye’nin bölgesel oyun kurma
çabasını gösteren Antalya Diplomasi Forumu’na ise batının dışladığı batıdan,
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Macaristan Orban dışında batıdan nezaketen de
olsa katılan olmadı. Eski bakanlar ve STK temsilcilerini ise gözlemci olarak
sayabiliriz. Antalya Diplomasi Forumunda Batı’nın barbarlığından bıkan,
Afrika’daki, Asya’daki devletlerin temsilcileri katıldılar. Diplomasi ve
toplanmalar tabiki Gazze’de ve dünyadaki batı eksenli zulümlerin bitmesine
yetmiyor. İsrail’i ve batıyı barbarlıktan vazgeçirmek için Askeri, ekonomik,
ticari, teknolojik olarak üstünlüğünü tescillemen gerekiyor. Bunun için de
toplumun kafa karışıklığının giderilmesi, bir medeniyet mefkuresi peşinde
insanlığın kurtuluşu için koşulması gerekiyor. Tıpkı 18. Yüzyıla kadar Osmanlının
nizamı alem mefkuresi için Devet-i Aliye olarak dünyaya nizam verdiği gibi.
Bugün Great Britain’in kurduğu ikinci dünya savaşı sonrasında ABD’ye devrettiği
süper gücün arkasındaki güçleri, mesela ortaçağ boyunca haçlı seferlerinin
finansörü Papalığı, ikinci dünya savaşı sonrasında dünyaya nizam verdiğini
iddia eden siyon imparatorluğunun devletleri yönetme yönlendirme
kabiliyetlerini görmeden, demokrasi, insan hakları mavallarıyla açlıktan
ölmemek için atılan unları almak için toplanan insanların kafalarına yağdırılan
bombalara dur diyemeyiz.
Şayet Gazze’de zulmün bitmesini istiyorsak, Türkiye’de
ekonomik kargaşanın sona ermesini istiyorsak, tarihin bize yüklediği süper güç
olma misyonu doğrultusunda çalışmalıyız. Batı emperyalizminin Özel aparatı
Selanikli Özgür’ün, koca CHP teşkilatlarında bir kez bile 5 aydır katliam,
açlık, ilaçsızlık içinde ölüm kalım savaşı veren Gazze-Filistin için yürüyüşü,
mitingi bir tarafa bırakın basit bir kermes düzenleme zahmetine katlanmadan,
Filistin’e Erdoğan yardım göndermiyor söylemiyle, derenin taşıyla derenin
kuşunu vurma uyanıklığını seyreder kalırız. Milletin Mastercard protestosunu
toplu ulaşım araçlarına indirimli ilk beş biniş bedava kampanyalarıyla kırmaya
çalışan İmamoğlu’nun tarafına aldırmadan vatan millet söylemlerine inanırız. Kurtuluş
süper güç olmak için Nizam-ı Alem ülküsünde. Vesselam…..