Sünnetullah
Sığ, dağınık yani bir sisteme, bir disipline uymadan yapılan
okumaların kat be kat zararları olabilmektedir. Bunu dini konularda
görmek artık rutin hale geldi. Gün yoktur ki bir makalede, bir programda ya da
sohbette bu minvalde yanlışlarla karşılaşmayalım.
Kimi hataların ise vebali ağır olur. Cihad, şeriat, emr bil ma’ruf…
gibi dini kavramlarla ilgili düşülen hataların vebali böyle olsa gerek, çünkü
bu kavramlar üzerinden geliştirilen anlayışla, yaşanılan dini tecrübede
başkasının canını da tehdit etmek mümkün olabilmektedir. Oysa dinde en
dokunulmaz alan başkasının yaşam hakkıdır.
Her kavram için bu tür ağır veballer oluşmayabiliyor. Mesela sünnetullah
gibi ya da takva gibi kavramlarda düşülen yanlış ve hatalarımızın telafisi
pekâlâ mümkündür zira takva ya da sünnetullah üzerinden oluşturulacak dini
yaklaşım ile başkasının canına, malına ya da ırzına müdahil olmak gerekmiyor.
Gerçi dileyen grupçu oluşumlar her meseleyi bahane ederek başkasının özgürlük
alanını daraltabiliyor.
Bu tür mağduriyetlerin önüne geçmek için Kur’an’î kavramların neliği de önem arz eder. Bu sebeple bu nevi kavramlara dair bilgi kitabi
olmak zorundadır. Çünkü toplumda uysa da uymasa da anlayışıyla serdedilen dünya
kadar Kur’an-ı Kerim’e özgü kurallar vardır. Bunun önüne geçilir ise hem Allah
Subhanehu Teâla’nın son kitabı daha iyi anlaşılıp kavranır hem de insanların
hayatlarına verecekleri yön bu kavramlarla daha müstakim olur.
Ben de Sünnetullah kavramı ve dolayısıyla bu kavram üzerinden
kurulan düşüncelerle ilgili hala yanlışlıkta ısrar edenleri görünce bugün bu
kavramı yazmayı gerekli gördüm. Çünkü en olmaz yerde, “Sünnetullah böyledir
ve değiştirilemez!” ya da “Bu sünnetullaha aykırıdır” diye verilen
hükümler doğru olmadığı gibi, söz konusu yaklaşım Kur’an’î hikmete de
mugayirdir.
Pek çok platformda dinlediğimiz Hocaların, eserlerinden okuduğumuz
alimlerin ve ilahiyat alanında titr sahibi akademisyenin sünnetullah kavramını
gelişi güzel kullandıklarını görmek üzüntü verici bir durumdur.
Bunun dışında kimi “Kur’an
Müslümanları” ya da “Bize Kur’an yeter!”
gibi büyük büyük iddia sahiplerinin de sünnetullahı gelişi güzel ve Kur’an-ı
Mubin’in yüklediği anlamın dışında kullanmaları üzüntü vericidir. Anladım ki
pek çok konuda olduğu gibi bu kavramın da böyle hoyratça istimalinin sebebi
ezberciliktir. Ki bizim de kimi konularda düştüğümüz hatalı bu durum oldukça
sorunlu bir yaklaşımdır.
İşin daha üzüntü verici bir yönü,
Geçtiğimiz günlerde Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı bir profesör
sünnetullahı anlatırken erozyon dedi,
iklim dedi, deprem, fay hattı dediama
bir türlü Kur’an-ı Kerim’de Âlemlerin Yegâne Sahibi’nin anlattığı şekliyle
sünnetullahtan bahsetmemesidir. Anlaşılan o ki bu ilahiyatçı hocamız bir tek
kereliğine bile olsun sünnetullahın ne olduğunu merak etmiş değil, kendisine
ortaokul ya da lisede anlatıldığı bilgiyle sünnetullahı anlattı durdu. Elbette
uzmanı olduğu alanı iyi biliyordur hocamız, hakkını teslim etmek lazım. Gönül,
sunucu sünnetullahı sorarken, bu konuyu
bilmiyorum demesini arzu ederdi, demedi. İlm(in)e yakışan, “bilmiyorum” idi, bilmezliği
yakıştırmadı kendisine ki diyemedi. Belki de konuyu bildiğini zannettiği için
bilmiyorum demedi ve soruya cevap verdi, lakin verdiği cevap doğrudan uzaktı
hocamızın.
Cemaatlerde, televizyonlarda, vaaz kürsülerinde, sohbetlerde
hocalar anlamını bilmeden sünnetullahı böyle mesnetsiz kullanırken adeta Âlemlerin
Rabbi Allah’a cc sınır biçtiklerini de fark etmiyorlar. Bunun için, mesela
ateşin yakma özelliği için hiç düşünmeden ve büyük bir marifetmiş gibi “Allah kendisini sünnetullah ile
bağlamış(!)” diyebiliyorlar. Bu yaklaşımla hocalar pek tabii bizim “mucize” dediğimiz ama Kur’an-ı Mubin’in
“ayet” diye isimlendirdiği “tabiatın olağan akışını bozan” İlahi
uygulamaları “ama öyle değil…” diyerek
tebdil, tahrif ediyorlar.
Nedir, Ne
Değildir Sünnetullah?
Sizi;
Sünnet nedir?
Resulullah’ın Sünneti nedir?
Öncekilerin, ashabın vs sünneti nedir?..
Gibi soru ve cevaplarıyla yormayı düşünmüyorum. Neticede
yazdıklarımız yüksek lisans ya da doktora tezi değil. Hem bu tür açıklamalardan
bıktığınızı kendimden biliyorum.
Sünnetullah,
ciddi çalışma ürünü olan İbn Manzur’a ait “Lisanu’l
Arab” ya da Ragıp İsfehani’nin “MÜFREDAT”ı
gibi sözlüklerde birbirine yakın anlamlarla, “bir şeyi açıklığa kavuşturmak, (iyi ya da kötü) yeni bir yöntem ortaya
koymak” anlamındaki “senn” kökünden türeyen sünnet ile
Allah lafzından oluşan sünnetullah terkibi
“Allah’ın belirlemiş olduğu yasa/kanun
ve nizam” anlamına gelmektedir.
Sünnetullah
Kur’an-ı Mecid’e has bir tabirdir. İslam öncesi Arap toplumunda “sünnet” sözcüğü kullanılmasına rağmen
bir kavram olarak sünnetullah ilk defa Kur’an-ı Mubin’de yer almıştır.
Devam
edeceğiz, İnşaAllah…