Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

​Sünepe Rejimler

Sünepelik bir ruh hali değil, huydur. Daha da ötesi o huy kolektif hale geldiğinde, hele hele bir de kurumlaştığında artık karaktere dönüşür ve ölene kadar insanın içinden çıkmaz, hayatını zehirler. Sünepe uyuşuktur, pısırıktır, korkaktır,inisiyatif almayı bilmez, inisiyatif almaktan yüreği ağzına gelir. Kendine göre vasat bir iç dünya kurmuştur. Çevresini ve argümanlarını o vasatlık üzerine inşa eder, kozasından, yalancı varoluş alanından asla dışarı çıkmak istemez, dışarı çıktığında buharlaşacağını bilir. Risk sevmez çünkü öngörüsüzdür, cahildir. Yapmakta olduğu her şeye belli bir mesafeden baktığı, eyleyişinin cahili olduğu için önüne seçenekler geldiği an, onu bir titreme alır, karar veremez, her an, her saniye elindekileri kaybedebileceğine dair ikirciğe kapılır ve ne yapar eder, konumunu koruma adına en kolay yolu seçer. Durduğu yere, baktığı yere, ait olduğu yere en yakın seçeneği işaretler ve hayata kaldığı yerden devam eder. Sünepe için hayat rutinin kölesi olmanın dışında hiçbir anlam ifade etmez.

Sünepeliğin kaynağı kötülük değildir ama eninde sonunda kötülük üretir. Sünepe enerjisizdir, sarsaktır, hayata sersem sepelek bağlıdır. Bu yüzden de her karşılaştığında gözünden enerji saçılan, bulunduğu yere ışık salan insanlardan hazzetmez. Geriden geriye onlara karşı bir kin ve nefret besler, kinini de kıskançlık olarak ortaya koyar. Sünepeliğin kötülük alanı bundan sonra başlar. Elinde güç varsa kendi gibilere yönlendirir, daha niteliklilerin, daha iş bilirlerin, daha yaratıcıların eylem alanlarını dondurmak için elinden geleni yapar. Bunlar eliyle idare-i maslahatın gerçek icraata dönüşebileceğini sezdiği için mümkün mertebe onları güçten uzak tutmaya çabalar, dedikodusunu yapar, kötüler, hatta yer yer jurnaller. Yukarıya yağ çeker, aşağıya katran akıtır. Hayatın insana ve insanlığa bahşettiği ne kadar değer varsa konumunu, sadece konumunu korumak için her an harcamaya hazırdır. Sünepenin hayatı gölgelerden ibarettir, hayatın kendisini de gölgelemek için elinden geleni yapar.

Sünepe bireylerin yansıması olarak sünepe toplumlar da böyledir. Üzerlerine serpilmiş olan ölü toprağını aralamak, olduğundan daha net bir varoluş alanı inşa etmek için yekinmezler. Geçmişten geleceğe durgun su gibi akar sünepe toplumlar. Dışarıdan bakıldığında alabildiğine pürüzsüz, alabildiğine sorunsuz görünürler. Biraz yakına gelindiğinde dipteki fokurtuların şiddetinden ruhunuz paramparça olur. İyilik ile kötülük, doğruluk ile yanlışlık, tevazu ile kibir, hak ile hak gasbı, liyakat ile kayırmacılık öylesine birbirine karışmış, o kertede tanınmaz hale gelmiştir ki sünepe toplumlarda bir değeri diğerinden ayırmak neredeyse imkansızdır. Daha da ötesi çoğunlukla kötülük iyilik, yanlışlık doğruluk, kibir tevazu, hak gasbı hak, kayırmacılık liyakat elbisesi giyer ve toplum baştan aşağı ölümcül bir ataletin kucağına sürüklenir. Sünepe toplumlar tam da bu yüzden üretmez tüketirler, yol almaz, yoldan çıkarlar, mesafe katetmez, etraflarında daire çizerler, yorulurlar iş üretemezler. Sadece aldıklarını, aldıkları gibi, ne eksik ne fazla, aldıkları biçimiyle geleceğe devretmeyi maharet bilirler. Geçmişleriyle, kitlesel gururlarıylao kadar böbürlenirler ki şişindikleri göğüslerinin hacminden gelmekte olan karanlığı göremezler.

Sünepe toplumların tabi olduğu rejimlerin karakteristik özellikleri sünepe toplumdan farklı değildir. Hangisi olursa olsun, ister monarşi ister oligarşi ister demokrasi ister otarşi, birinin diğerine üstünlüğü ve zaafları bir tarafa bırakılarak denebilir ki sünepe rejimlerin ortak özelliği en tepeden en aşağıya gücü uyuşuk mayışık, ufuksuz bireylere vermiş olmalarıdır. Uyuşuğun bir özelliği vardır, yapmaz, yapar görünür. Sünepe rejimlerde en tepeden en aşağıya kadar bütün işler yapıyor görünmekten, zevahiri kurtarmaktan ibarettir. Sünepe rejimlerde biçim içeriği katleder. İçerik tamtakır olduğu için biçimin gürültüsü rahatsız edici üsluplar yaratır ve her cümle, her söz diriltici işlevini bırakıp bir meydan okumaya, ötekileştirmeye, kine davete kapı aralar. Pısırığın bir özelliği vardır, karşısındakini sindirmek için eser, gürler, dağları devirecek gibi davranır, karşısındaki sopayı gösterince girecek delik arar. Sözleri kasırga, eylemleri süt dökmüş kedi bakışıdır.

Her rejim eğitim sisteminden kültürel dokusuna, medyasından dedikodusuna kendine uygun vatandaşlar imal eder. Sünepe rejimlerin ürettiği insan tipleri de pısırıktır. Amaç sadece, her ne pahasına olursa olsun elindeki avucundakini korumaktır. Sünepe rejim eleştiri kabul etmez çünkü her eleştiri içinde bulunduğu bataklığa tutulmuş bir aynadır. Sisteme monte edilmiş, sistemin hatalarını görmeye gözleri kapatılmış, mutlak itaat üzerine inşa edilmiş bu bireysel doku sistemi elinde tutmanın ve korumanın yegane yolu olarak görülür. Bu sebepten sünepe rejimler sünepelik dışı ne kadar kültürel öz varsa hepsini budamaya, ona yönelik ne denli yaratıcı eyleyiş varsa dondurmaya gayret gösterir ve hayatın her alanına sayısız yasak levhaları yerleştirir.

Sünepe rejimde çok söz, az icraat vardır. Her gün, herkes, onlarca iş halleder, ortaya dişe dokunur hiçbir şey çıkmaz. Bakanlar, müsteşarlar, bürokratlar, genel müdürler, müdürler çok çalıştıklarından, dağ gibi meseleleri çözdüklerinden bahseder, yorgunluktan şikayetçi olur, kendilerine zamanın yetmediğinden dem vurur. Gelin görün ki ortada bırakın çağın ötesine sıçramayı, çağı yakalamanın, hatta onun ucundan tutmanın bile emaresi yoktur. Karıncanın gözleri sonuna kadar açılsa ne ki? Sünepe rejimlerin göğsünde sayısız madalya vardır fakat gelin görün ki o madalyaların hayatta hiçbir karşılığı yoktur. Sünepeliğin hayattaki tek karşılığı yaşıyormuş gibi görünmektir ve hayatın en uzak olduğu yer tam da burasıdır. Çünkü yaşıyormuş gibi görünmek, doğmamış ya da ölmüş olmaktan çok daha dramatiktir.