Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.15
Gram Altın
2998.59
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Sultan Şair

Üstad Necip Fazıl Kısakürek, Cumhuriyet devri Türk şiirinin yıldızlaşan simasıdır. O, dost-düşman herkesin ittifak ettiği güçlü şairliğinin dışında hikayeleri, makaleleri, piyesleri ve konferanslarıyla bütün ömrünü, milletimizin doğru bir şekilde eğitilmesine, yanlış bilgilerin tashih edilmesine adamıştı. Bir çok büyük şahsiyet gibi Necip Fazıl da ilk dinu00ee telkinlerini, ilk hayat dersini dedesinden alır. Hatıralarında anlatılan büyük baba, ideal ve mükemmel bir insan olmanın yanısıra güzel sanatlara da ilgi duyan bir hassasiyete sahiptir. Şairimizi dinleyelim: "Büyük babam kitap odasında ve bir sedirde... Sedire çömelmiş, gözlüğü önünde, dırıldılı bir şarkı söyler gibi Fuzu00fblu00ee Divanı'nı okuyor. Ben de odaya girip yanına sakılıyorum. Beni kürkünün içine alıp öpüyor ve sonra bir kağıt çıkarıp üstüne birtakım yazılar yazdırıyor ve:

- Yaz bakalım şuraya; diyor, büyük babanın ismini yaz!...

Özene bezene, kağıda bir 'Hilmi' konduruyorum. Fakat sonundaki 'ye' harfi biraz çarpık kaçıyor; bunu beğenmiyorum, büyük babam duruşumdaki tereddütü anlıyor ve gülümseyerek ne yapacağıma bakıyor, 'ye' harfinin kuyruğundan imza çizgisi gibi bir şey çekip düzeltiyorum ve kağıdı uzatıyorum. Çirkinliği sezişim ve düzeltişim o kadar hoşuna gidiyor ki, beni göğsüne basıyor ve iftihar gözyaşları döküyor. Yatakta da büyük babamla beraberim ve hep kürkünün içindeyim... ilk dinu00ee telkinlerimi ondan aldım. Yatakta ondan dinu00ee menkıbeleri dinliyorum. işte, üçüncü katta, bizim yatak odamızın karşısındaki büyük yatak odasında, kocaman bir ceviz karyolada büyük babamın yanında ve kürkünün içindeyim. Hazret-i Ali'ye, onun misilsiz kuvvet ve şecaatine dair bir menkıbe dinlemiş bulunuyorum.

Soruyorum:

- Büyük baba, Hazret-i Peygamber mi daha kuvvetliydi, Hazret Ali mi?...

Beş-altı yaşındaki çocuk saffetinin içinden fışkıran bu sual, büyük babama hem çocuklara, hem de büyüklere verilebilecek cevapların en güzelini verdiriyor: - O kimseyle ölçülmez, O'nda Peygamber kuvveti vardı.

Büyük babamın 'O'nda Peygamber kuvveti vardı.' sözünü, hecesi hecesine hiçbir an unutmadım. Allah büyük babama rahmet eylesin..."

Konakta büyüdükçe 'haşarı'lıkları artan Necip Fazıl 'müthiş bir (narkoz) uyutucu' keşfedilerek romana alıştırılır. ilk roman hevesi, daha sonra hararetli ve devamlı gece okumalarına terkeder yerini. Şairlik ise küçük yaşlarda ve annesinin arzusu üzerine başlar. 12 yaşında yazmaya başladığı şiirlerini 18 yaşındayken yayınlar. Bir hastahane odasında filizlenen bu şiir sevdası, onun şairler sultanı olmasına ve bu şerefli tacı giymesine vesile olur. Yüreğinde ilk edebiyat heyecanını uyandıran ve onu şair yapan bu ibretli hatırayı Çile'den okuyalım: "Şairliğim 12 yaşında başladı. Bahanesi tuhaftır:

Annem hastahanedeydi. Ziyaretine gitmiştim... Beyaz yatak örtüsünde, siyah kaplı, küçük ve eski bir defter... Bitişikte yatan veremli genç kızın şiirleri varmış defterde... Haberi veren annem, bir an gözlerimin içini tarayıp:

- Senin, dedi: şair olmanı ne kadar isterdim!

Annemin dileği bana, içimde besleyip de oniki yaşıma kadar farkında olmadığım bir şey gibi göründü. Varlık hikmetimin ta kendisi... Gözlerim, hastahane odasının penceresinde, savrulan kar ve uluyan rüzgara karşı içimden kararımı verdim: - Şair olacağım! Ve oldum."

Bu azim, irade ve gayretli çalışma ile çocukluktan başlayan kitap ve mecmua okumaları Necip Fazıl'ı kütüphanelere bağlar. Devamlı olarak okumaya ve yazmaya başlar. Bütün hayatını meşgul eden şiir, hikaye, roman, piyes, hatıra, araştırma, inceleme, fikir kitabı ve yüzlerce eser... Binlerce, onbinlerce makale... Mecmuacılık ve gazetecilik.. Yöneticilik... Büyük Doğu Kulübü... Yurt sathına yayılan konferanslar... Milletimizin yetiştirdiği bir büyük zeka, efendisiyle de buluşunca büyük bir davanın önderliğini yürütmek durumunda kalır. Artık Necip Fazıl bir bayrak şahsiyettir... Din düşmanlarının din adına hücumda bulunduğu, dindarların ise sarılıp hürmet ettiği bir sembol kişi olur. Cumhuriyet Türkiyesi'nde manevu00ee değerleri koruyan ve savunan adam... Ve yetişen nesiller... Necip Fazıl Büyük Doğu Mektebi'nin kurucusu, yaşatıcısı ve yürütücüsü... Bu mektepte okuyan daha sonra yeni okullar tesis eden kültür ve sanat semamızın parlak yıldızları Sezai Karakoç, Nuri Pakdil, Erdem Bayazıt, Cahit Zarifoğlu, Rasim Özdenören, Mehmet Akif inan ve diğerleri...

Tarih, yakın tarih, siyaset, edebiyat, tiyatro, basın, din, cemiyet, aydınlar, gençlik kısacası bir çok belli başlı temel mevzu, Necip Fazıl'ın eserlerinin muhtevasını teşkil eder. Ne var ki eğitim üzerinde ayrıca ve özellikle durur. Milletimizin son bir asırda yaşadığı sıkıntıların kökünde eğitimsizliğin ve yanlış maarifin yattığını ifade eder. Zaten onun eserlerine bir bütün olarak baktığımızda, karşımızda milletinin karşısına geçmiş bir öğretmenin bitmek bilmeyen konuşmalarına ve aralıksız olarak verdiği derslere şahit oluruz. Hız kesmeyen, aman demeyen bir kutlu, bir mukaddes koşudur bu...

Necip Fazıl, muhteşem eseri Tanrıkulundan Dinlediklerim'de "Maarif Meselemiz"i esaslı bir şekilde masaya yatırır. Ona göre bugün Doğu ve İslam medeniyet kaynağıyla ilgimizi zayıflatıp, Yunan ve Hıristiyan medeniyet kaynağından doğma Batı dünyasına alaka duymaya başladığımız günden beri "haşmetli bir maarif meselemiz" vardır. Okulların fikir ve terbiye bakımından görülmemiş bir derinliğe ve inceliğe sahip olması hususu, Kısakürek'in altını çizdiği bir konu. Hayatına nizam veren temel düşüncenin ne zaman tohumlandığını ve ne gibi yemişler verdiğini hülasa eden "Ezan" beyti ise, şairimizin küçük, kısa ve anlamlı bir portresidir aynı zamanda: "Ölürken aynı ahenk, sala sesinden sızan: / Kulağıma doğduğum gün okunan ezan."

26 Mayıs 1904'te İstanbul'da doğmuştu. 25 Mayıs 1983 tarihinde Hakka yürüdü. Eyüp Sultan'da yatıyor. Kutlu davayı elinden bırakmayan bu bayrak şahsiyeti hep hatırlıyor, inşallah hiç unutmuyoruz. Allah'ın rahmeti, mağfireti, merhameti üzerine olsun. Kabri nur, mekanı cennet, makamı ali olsun.