''Süleymani: ABD önce büyüttü, sonra öldürdü!''
Süleymani’nin öldürülmesinin ABD açısından ne kadar “verimli bir hamle” olduğunu geçen yazımızda anlatmaya çalışmıştık.
Özetle, müthiş bir “iç politika hamlesi” yaptı, oylarını hiç şüphesiz arttırdı Trump, seçim hazırlığındaki bir Başkan için müthiş bir kazanım.
İkincisi, “Ben öyle kuru sıkı tehditte bulunmam. Ben dediğini yaparım!” mesajını yerli yerine oturttu.
“Bir yapanı bin pişman ederim, çünkü ben dünyanın tek süper gücü Amerika Birleşik Devletleri’yim.”
Bunu mesajı verdi, kim ne derse desin!
Hep böyle olmuyor mu?
Misal:
Bizler, cami avlularında ne kadar protesto etsek, ne kadar “kabul edilemez” bulsak da, Kudüs’e Büyükelçiliğini getirip, “Başkent” ilân etti mi, etti.
Bizim vicdanımızda, uluslararası hukuk nazarında “yok” hükmünde olsa da, Trump’ın hamlesi İsrail için koca bir kazanımdır.
“İç politika” hesapları açısından da Trump için.
Bunun gibi, “Süleymani” hamlesi de, Büyük Şeytan için büyük “kazanım”, şu an itibarı ile.
Birçok yönden.
Mesela, Süleymani’nin öldürülmesinin ardından, “maktül”ün ne büyük zulümlere imza attığına ilişkin hatırlatmalar yükseldi İslâm Dünyası’ndan.
Bizim medyaya bakın.
Medyanın “İktidara destek veren” unsurlarına bakın; ABD’nin “şiddet kullanmakla çok da doğru bir şey yapmadığı”nı, ancak ABD yaptı diye Süleymani’nin “büyük kötülüklerini” görmezden gelmenin de mümkün olmadığını yazdı, çizdi, söyledi çoğu.
Bunlar Türkiye’deki milyonluk, dünyadaki milyarlık “ehl-i sünnet”in tepkilerinin yansıması olan yayınlar.
Hatta ve hatta, iktidara en yakın think-tank kuruluşu SETA’nın Ortadoğu Araştırmaları’nda çalışmalar yürüten Can Ucun, Sabah’tan İsa Tatlıcan’ın sorularını cevaplandırırken, “ABD, Süleymani’yi önce büyüttü, sonra öldürdü!” dedi.
ABD, büyüttüğünü ortadan kaldırıyor, böyle geleneği.
Bunu söyleyen SETA’nın önemli mensuplarından biri ve söylendiği gazete de Sabah.
Şimdiki durumda…
Yüzyıllar öncesinden bugünlere taşınan “mezhep” bağlamlı tartışmaların iyice alevleneceğini söyleyebiliriz.
İran ile Irak’ı uzun yıllar boyunca savaştıran, bir yandan Müslümanlara birbirlerinin kanını döktürürken, diğer yandan da “büyük vurgunlara” imza atan Siyonizm’in kontrolündeki ABD emperyalizmi, bu süreçten de kârlı çıkacaktır!..
Ne olacak ki;
Suud ve benzerlerini “haraca” bağlamış zaten, İslâm dünyasının kaynaklarına “beyinlere” kadar çökmüş, İran’ın yasını tuttuğu Süleymani’yi ve nicelerini günü geldiğinde yok etmek üzere büyütmüş ABD, İran’ın tehditlerine boyun mu eğecek?
İran’ın bugüne kadar yaptıkları İsrail’e zarar mı verdi, yoksa alanını genişletmesine hizmet mi etti?
Dün, hatırı sayılır bir dış politika yorumcusu, “Türkiye, ABD-İran çekişmesinden kârlı çıkacaktır.” dedi.
Umarım.
Amma velâkin, ben böyle olacağını sanmıyorum maalesef.
Türkiye, etrafındaki ateşin daha da büyümesinden kârlı çıkacak değildir.
Bu Türkiye’nin ne siyasi ne de ekonomik istikrarına yarar.
En büyük endişemiz, dökülen Müslüman kanı daha da artar.
Müslümanların dökülen kanları bir yerde toplansa, orta büyüklükteki bir gölü doldurur herhalde.
Bizler…
Milyonlarca, milyarlarca Müslüman…
Dönüp dönüp, “ABD önce büyütüyor, sonra yok ediyor!” tespitinde bulunmaktan öteye gidemiyoruz.
Büyük Şeytan, “Milyar Müslüman”ın “Büyük Zâlim” dediği birini öldürüyor.
Karşılıklı tehditler havada uçuşuyor.
Bizler, “fillerin tepişmesinden mümkün olduğunca az zararla çıkabilmenin” gayretinde.
İran’ın tehditlerinden ABD- İsrail’in zerre korkmadığına, aksine bunları “açılım imkânları” olarak gördüğüne inanıyor Milyar Müslüman.
Trump, işte böyle bir yere füze atmış bulunuyor!..