Dolar (USD)
34.60
Euro (EUR)
36.25
Gram Altın
2927.70
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
28 Aralık 2021

Süleyman Soylu, Ekrem İmamoğlu, adaylık meselesi…

İçişleri Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde işbaşı yaptırılan 500 civarındaki personelin, “terör örgütleriyle bağlantılı” oldukları yönündeki ihbar, şikâyet ve tespitler üzerine teftiş başlatınca neler oldu?

İzliyorsunuzdur, Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile kurmaylarından“çok ilginç” tepkiler geldi.

Sayın İmamoğlu ve kurmayları, hep bir ağızdan, “Verilemeyecek hesabımız yoktur! Hukuk kurallarına uygun şekilde yapılacak teftiş bizi memnun eder!..

İstediğiniz bilgi ve belgeleri size verelim. Sonuna kadar araştırın, bünyemize gerçekten de böyleleri sızmışsa bunların ayıklanmasını biz de isteriz! ” deseydiler, demekle yetinseydiler…

Ne iyi olacaktı!

Hayır!..

Çoğu vakit rahat hallerine şahitlik ettiğimiz…

Bu tavrının “siyasette kendisine avantaj sağladığını” vurguladığımız Ekrem İmamoğlu, yine öyle bir görüntü sergilemek yerine konuyu başka alanlara taşımayı tercih etti!..

Konuyu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya bağlamayı…

“Psikolojisi bozulmuş, tedaviye ihtiyacı var!” yollu lâflarla konuyu “basit”leştirmeyi –nedense- uygun gördü!..

Sayın İmamoğlu’nun her bir kelimesi üzerinde ayrı ayrı durulması gereken şu sözlerine de bakın lütfen: “’Hak yemem ve hakkımı da yedirmem’ dedim. Bugün de diyorum ki; ‘İstanbul’a hizmet eden 86 bin yol arkadaşımın yanındayım, ezdirmem’. Suçu olanla sonuna kadar birlikte mücadele edelim. Ama şu bilinsin ki; İBB Ailesi’ne saldıranlar karşılarında beklenmedik bir birliktelik ve güç görecek!

Bu açıklamanın neresinden tutarsınız?

Hem “Suçu olanla sonuna kadar birlikte mücadele edelim” demek…

Hem de, teftişi “İBB Ailesi’ne saldırı” olarak nitelendirmek!..

Ne demek?!

Öte yandan…

Sayın İmamoğlu’nun emekçi haklarına saygı düzeyini, işbaşına geldiği günlerde gördük.
Seçim kampanyasında “Kimsenin işine ve emeğine dokunmayacağız!” sözünü veren Ekrem İmamoğlu’nun iş başına geldikten çok kısa süre sonra neler yaptığını bütün kamuoyu biliyor!..

İşin bu tarafı bir yana…

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 86 bin çalışanı ile üzerinde durulan 500 küsur kişinin ne alâkası var?

Misal;

Gazeteciler arasından da, “sıkıntılı” tipler çıkabiliyor..

Nitekim,

terörle bağlantılarından dolayı ceza alan gazeteciler de oldu.

Ne bileyim, başka işler yapanlar da vardır mutlaka!

Kamu kaynaklarına musallat olanlar, fondaşlık ya da yandaşlık üzerinden türlü türlü “işler görenler” vardır.

Birisi bu duruma işaret ettiğinde…

Ben bir gazeteci olarak, “Bu, bütün meslek mensuplarını hedef alan bir söylemdir?” mi demeliyim?

Ne münasebet!

Aksine…

“Kimlerse onlar, ortaya çıkartılsın.

Böylece. bizim mesleğin zaten sıkıntıdaki itibarı biraz olsun kurtulsun!” demem gerekmez mi?

Nitekim, ben sık sık bunu söylüyorum.

At izi ile it izi birbirinden ayrılsın, diyorum!

*

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, dün, Ankara’daki bir etkinliğin ardından konu hakkında değerlendirmelerde bulundu, izlemişsinizdir.

O da şöyle bir soru yöneltti kamuoyunun dikkatine:

“İçişleri Bakanlığı’ndan çok sayıda kişi ihraç edildi.

Şimdi, İçişleri Bakanlığı (ya da Bakanlık’ta çalışan herkes) töhmet altında mı kalmış oldu?

Evet, ne alâkası var?

Külliye’den de zamanında bir dolu sıkıntılı adam çıktı...

Nerelerden kimler çıktı ve gereği yapıldı.

Geçmiş dönemlerde gördük…

Örgütlerin sızmadığı gazete, televizyon kalmamıştı neredeyse!

Bunlar zamanla ortaya çıktı.

Bu gazete ve televizyonların yönetimleri, o günlerde çıkıp da, “Bu bütün çalışanlarımızı töhmet altında bırakmak anlamına gelir! Çalışanlarımızı ezdirmeyiz!” yollu lâflar etselerdi…

Bu tuhaf kaçmaz mıydı?

Ya da, akla başka başka şeyleri getirmez miydi?

*

Bakın, Ekrem İmamoğlu’nun en yakın görevlilerinden biri, sosyal medya hesabından şöyle seslendi: “Bu saatten sonra İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu millete emanettir!”

Ekrem İmamoğlu, bu işi “Cumhurbaşkanlığı’nın yolunu açan bir fırsat olarak mı görüyor?”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hem Ekrem İmamoğlu’nu hem de Mansur Yavaş’ı işaretle “Görev sürelerini tamamlamaları gerekir!” yollu değerlendirmelerde bulunmuştu malûm.

Bir de…

“Uygun görülürse, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı olurum!” demişti.

*

Millet İttifakı’nda çok çetin “adaylık rekabeti” dikkat çekiyor.

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, çok abartılı ifadelerle Ekrem İmamoğlu’nu öne çıkartmasını ve kendisinin de “Başbakan olmayı hedeflediğini” söylemesini “ince mesajlar” olarak kaydetmiştik.

Sayın Akşener, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlığı’nın ötesindeki bir konumda olmasını istemiyor.

Eski Ak Partililer Abdullah Gül ve Ali Babacan’dan birinin “çatı adaylığına” hiç sıcak bakmıyor.

Ağırlığını Ekrem İmamoğlu’ndan ya da kendisinden yana koymuş gibi görünüyor.

*

Tabii, öbür yanda da HDP’nin hesapları var.

Bu partinin bazı ağır topları defalarca aba altından sopa gösterdi.

Bir yöneticileri, “O koltuklarda bizim sayemizde oturuyorsunuz!” diye haykırdı.

Bir başkası ise, kendileri için, Millet İttifakı’nın Cumhur İttifakı’ndan farksız olduğunu bile söyledi!

“Benzemezler İttifakı”nın elbette sıkıntıları olacaktı, oluyor..

Ve bu sıkıntılar gittikçe artacak gibi görünüyor.

*

Şöyle kendinden emin, rahat, kadrosu çok güçlü, tek başına yürüyebilen, sağduyulu bir muhalefet partimiz olsaydı…

Ne iyi olurdu!..