Süleyman Şah diplomasisi
Türkler’in Suriye coğrafyasında ne zamandan beri ve hangi şartlarda var olduğunu merak edenlere Süleyman Şah ve Yavuz Sultan Selim Han’ı okumalarını tavsiye ediyorum. DEAŞ tehdidini bahane ederek Süleymanşah Türbesini Ceber Kalesi’nden taşımamızın ABD ve taşeronu PKK terör örgütüne bölgeyi ikram etmek anlamına geldiğini maalesef çok geç anladık.
Yavuz Sultan Selim Han’ın Çaldıran’da Şah İsmail’e vurduğu amansız darbeden sonra yöneldiği Memlukluları Mercidabık (Dabık Ovası)’da yenip Ridaniye seferiyle İslam Birliğini sağladığı tarih kitaplarında yazıyor. Barış Pınarları’nın Kudüs’ün özgürlüğünün kapısını aralayacağına şahit olacağız.
DEAŞ safsatası Dabık efnanesini sonlandıran Fırat Kalkanı Harekatı sırasında, Terör örgütü, ABD, Rusya ve Rejim’in desteği ile El Bab’ın Batısında Tel Rıfat’a, Doğu’da ise Münbiç’e girdi. Amaçları El Bab’a Türk ordusundan önce gelerek Terör koridorunu tamamlamaktı. Kelimenin Türkçesi Tel Rıfat’ta da, Münbiç’te de Emperyalistlerin Türkler Kürtlere saldırıyorlar hezeyanını doğrulayacak tek bir Kürt yaşamıyordu. Zeytindalı Harekatı’nda ise Ruslar, ÖSO’nun elini kuvvetlendirmemek için Minnig havalimanını ellerinde tutarak Tel Rıfat’taki terör yapısına şemsiye oldular. Münbiç ile El Bab arasında Arima bölgesinde üss kurarak ABD’nin kanatları altındaki terör örgütüne ikinci bir kalkan sağladılar. O gün Başkan Erdoğan’ın ABD’lilere derdiniz DEAŞ’ı yenmekse Rakka’ya operasyonu beraber yapalım, terör örgütü ile iş tutmayın teklifinin reddedilmesi, Emperyalistlerin asıl hedefinin Irak’ta olduğu gibi bölgedeki Sunni Müslüman nüfusu yok ederek nihayetinde Türkiye’yi bölmek olduğunun en önemli göstergesi idi.
PKK’nın paravan örgütü DSG’nin kuruluş yıldönümü olan 9 Ekim’de başlatılan Barış Pınarları operasyonunun onların bekledikleri gibi Başkan Erdoğan’ın ABD’ye davet edildiği 13 Kasım’dan çok önce neticeleneceğinin anlaşılması üzerine kirli ittifak yeniden devreye girdi. Terör örgütü yöneticileri Ruslar’ın gözetiminde Rejim ile anlaşarak, Petrol ve su bölgelerini Rejime terk ediyor, sınır bölgelerinde kendilerini korumalarını talep ediyor karşılığında varlıklarını sürdürmeyi garanti altına alıyorlardı. Bu anlaşmaya istinaden, ABD, Münbiç’teki üssünü Ruslar’a devretti. Halihazırda Aynel Arab’ın Türkiye sınırında da rejim ve Rus birlikleri konuşlandırıldı.
Mehmetçik ve Suriye Milli Ordusu’nun dünya harp tarihine altın harflerle yazılacak Barış Pınarları operasyonunu durdurmak için kılıktan kılığa giren batı emperyalizmi, bölgedeki çıkarlarını güvence altına almak için Aynel Arap, Ayn İsa, Rakka’yı teslim etmeyecek, Haseke, Kamışlı ve Malika için kendilerine göre yeni formüller üreteceklerdir. Onların kafalarındaki plan Türkiye Resulayn ile Tel Abyad arasında 110 km’lik bölgede istediğini yapsın, diğer bölgeleri ise Rejim ve PKK terör örgütünün insiyatifine bıraksın yaklaşımı kabul edilirse, başımızın belası olan teröre tıpkı Çekiç Güç’te olduğu gibi yeni bir meşruiyet alanı açacağımızı herkesin bilmesi lazım. ABD’nin Askerlerini çektikten sonra hedefi Türkiye ile Rejim ve Rusya’yı tokuşturmak, PKK ve batılıların çıkarlarını bu karşamada sürdürmektir.
Suriye’nin enerji kaynaklarının bulunduğu Fırat’ın doğusunda 11 büyük gaz ve perol yatağının 2 tanesi Kamışlı, 3 tanesi Haseke, 6 tanesi Rakka’da bulunuyor. Ayrıca, Suriye’ye hayat veren Fırat Nehri etrafındaki en verimli topraklar Münbiç ve Aynel Arap bölgeleri. Üstüne üstlük bölgenin elektrik enerjisinin ve sulama ihtiyacının sağlandığı barajlar da bu bölgede. Bölgede bulunan 7 Fransız üssünün Aynel Arap, Ayn İsa, Rakka hattında olduğu gerçeği Suriyelilerin kanını emerek çıkar sağlamak isteyen emperyalistlerin hedeflerini bize gösteriyor.
Batı medyasının tek bir yerden emir alırcasına Türkiye Kürtleri katlediyor hezeyanının arkasında tek bir Kürdün bile yaşamadığı Rakka’daki enerji kaynakları, Münbiç’teki tarım, sulama ve elektrik santrallerindeki hakimiyetlerini sürdürme gayretleri bulunmaktadır. Bugün Rakka’daki yaşayanlar da, Münbiç’te yaşayanlar da, Aynel Arap’da yaşayanlar da katil Esed’i bölgelerinde görmek istemediklerini, PKK terör örgütünün de bir an önce topraklarından defolup gitmesi gerektiğini haykırıyorlar. Haseke, Kamışlı ve Malikiya bölgelerinde de durum farklı değil. Şayet, bu bölgelerdeki ekonomik değeri olan petrol, gaz, elektrik ve su kaynakları terör örgütünün işgalinden kurtarılırsa Suriye’ye huzur gelir. Başkan Erdoğan’ın Soçi görüşmesinde Putin’den, Aynel Arap, Tel Rıfat, Münbiç, Rakka, Haseke, Kamışlı ve Malikiya’da teröre şemsiye olmaması gerektiğini olduğu takdirde ABD’lilerin akıbetine uğrayacağını peşinen söylemesi gerekiyor. Her ne kadar Rusya ile Nükleer Santral, S-400, Turizm, Meyve-Sebze ihracatı gibi stratejik işbirliklerimiz olsa da sahada terör ve terörizme karşı ortak tavır alınabilmesi bölgeye ve dünyaya huzur getireceği anlatılmalıdır.
Yazımızı, Yavuz Sultan Selim Han ile Şah İsmail arasında geçen elçi gönderme hadisesiyle Trump’ın terbiyesiz mektubuna atıfta bulunarak bitirelim. Şah İsmail Çaldıran savaşı öncesi İstanbul’a elçi gönderir, Yavuz Sultan Selim elçiyi kabul eder. Elçi hediye olarak süslü bir sandık getirmiştir. Sandık Huzurda açılır, içinden insan dışkısı çıkar. Elçiye iyi davranılır ve gönderilir. Ardından Yavuz da bir elçi gönderir. Kendisine mukabale edilmesini bekleyen Şah İsmail gönderilen sandığı açar, içinden lokumlar, lezzetli baklavalar çıkar. Dibinde de ufacak bir not. ‘Herkes yediğinden ikram eder.” Ardından Çaldıran savaşı ve mağlup olan İsmail kaçacak delik arar. Trump bu bölgede çok halt yediğini çok iyi biliyor. 13 Kasım’da yediği bu haltların hatırlatılacağı bir cevabın verilmesini bekliyoruz. Sahada da en ufak taviz verilmeden PKK’lı teröristleri güden Brunson’un ihanet çetelerinin kafalarına çuval geçirilerek memleketlerine gönderilmesini istiyoruz…