Dolar (USD)
34.92
Euro (EUR)
36.39
Gram Altın
2942.93
BIST 100
10025.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Süleyman Efendi ve Kur’an Talebeleri

Din muamelattır din muamelattır din muamelattır diyor efendimiz (a.s.v.). Muamelat ise Kur’an-ı Kerim’in dört esası olan tevhit, haşir, nübüvvet, adalet ve ibadetin son kısmının uygulanmasıdır. Yani adalet ve ibadetin ideal manada yaşam şekli oluşudur. Bilhassa bireyin diğer fertler ve cemiyetle münasebetlerini tanzim eden fıkhi kaidelerdir de diyebiliriz.

İslam tarihinin başlangıcından cumhuriyetin ilanına kadar dinin hem iman ve İslam hem de muamelat tarafı teoride meşihat daireleri pratikte de tarikatlar ve cemaatler vesilesiyle hayata uygulanarak ehli sünnet çizgisinde yaşanmıştır.

Milli mücadelenin kazanılması bütün imkansızlıklara rağmen dinin hayata verdiği mücadele azmiyle olur. Ne yazık ki bu muzafferiyetten sonra dinin hayattaki varlığı tartışılır. Cumhuriyetin içinde dine ne kadar boşluk açılacağı tereddütsüz konuşulmaya başlanır. Hatta bir taraftan modern çağın sapmaları ve batıya yaşattığı ıstırapların aşırı bir şekilde bizde yaşanması istenirken diğer taraftan da batının dini yok ederek insana ve özgürlüğüne çok büyük bir yer açtığı ve dinden uzaklaşarak insana gerçek özgürlüğünü kazandırdığı söylemi cesurca dillendirilir.

Postmodern çağın batı uygarlığı için geçerli öznesi olan insanı nesneleştiren bu zihniyet deformasyonu sadece insanı merkeze alarak ve bir nevi ona ilahlık vasfı tanıyarak bütün değerleri yok ederken bocalayıp durmuş ve bunun üzerine iki büyük paylaşım savaşıyla insanlığa en büyük acıyı yaşatmıştır.

Cumhuriyet, imparatorluk kurumlarının ıslah ve ibkasını yapmak yerine onları kökten yok sayar ve yerine de yenilerini bir müddet koyamaz. Bu kurumların en önemlilerinin başında da dinin teorik ve pratik kurumları gelir. Lakin din hayatın hayatıdır ve ruhudur. Hiçbir millet dinsiz yaşayamaz. Mutlaka ibadet edeceği bir dini alan bulur. Anadolu coğrafyasının toprağı ise asırlarca İslam dininin mayasıyla yoğrulduğu için yine din hakim olacaktır ve dine olan ihtiyaç mutlaka karşılık bulacaktır buradaki insanlar tarafından.

İşte bu karşılık hiç gecikmeden gelir bu topraklarda yaşayan alimler tarafından. Fakat işleri çok zordur. Sanki asrı saadetin başındaki gibi hem imanın muhafazası hem İslam’ın yaşanması hem de muamelatın bütün topluma uygulanması gibi çetin bir görev beklemektedir bu topraklardaki Allah rızası için çalışan alimleri. Büyük bir meşakkatle ve her türlü zulme ve eziyete katlanarak Kur’an ve sünnetin yaşanması için mücadele ederler.

Amellerinde Allah rızası vardır. Tek önder ve lider Hazreti Muhammed Mustafa’dır (a.s.v.). Hedefleri bu toprakta yaşayan bütün Müslümanların ve insanların ahiret ve dünya saadetidir.

Ömrü bu çile ile geçen ve sadece Allah rızası için dine hizmet eden son devir İslam alimlerinden biri de Silistreli Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleridir. Hayatını, dine olan hizmetini ve dindeki samimiyetini şu ifadeleri hülasa eder. Biz hayatta olduğumuz müddetçe Resulullahın (s.a.v.) ashabına iftira ve yalan isnat edilebileceğinizi mi zannediyorsunuz? Çünkü biz hayattayız.

Hakikatte bir fazilet olan cumhuriyet, uygulamada bu fazileti yok sayan 1923 sonrası laiklikle Anadolu topraklarında hüküm süren anlayış, dine hizmet eden her alim gibi Süleyman Hilmi Efendiye de zulmü ve eziyeti reva görmüştür. Lakin o büyük zat bütün bunlara göğüs germiştir. Amelde Hanefî, itikatta Matüridî mezhebine mensup olmayı meşreben de Nakşî kalmayı iftiharla hayatına uygulamıştır. Kendisi ile bu çileli yolda gitmek isteyenlere de hep bunu tavsiye etmiştir.

Ehl-i sünnet velcemaate bağlılık hayatının olmazsa olmazlarındandır.

Sohbetinde olan müminlere, daima abı hayatı akıtmaya çalıştığı berrak Kur’an ve sünnet çeşmesinden kana kana içmek isteyenlere, vaaz ve sohbetlerine devam eden kardeşlerine yegane tavsiyesi ehl-i sünnet velcemaat akidesi çizgisinde kalmaları olmuştur.

Dindeki samimiyetin ve Allah’ın rızasının ihlasta olduğunun asla unutulmaması İslami hizmetinin ruhudur.

1888’de Silistre’de hayatı teşrif ve tebşir eden Süleyman Efendi Hazretleri tarihi tekerrür ettirerek bir çok İslam alimi gibi İstanbul’a gelecektir. Anadolu’da İslam’ın yaşanması için her türlü eziyete ve töhmete katlanacaktır. Ve şöyle diyecektir: Bu dünyanın cefasından sefasına sıra gelmez; gafil olmayın, ilme çalışın, geçen günler geri gelmez.

Süleyman Efendi Hazretleri bir taraftan dinin esasatını yaşarken diğer taraftan da muamelatını Anadolu’nun her tarafında talebeleri ile uygulamaya başlayacaktır. Esasatta olduğu gibi muamelatta da Kur’an ve sünnet temel kaynağıdır. Siyasi otoriteye yakınlaşmadan lakin uzaklaşmadan da dini önce temsil edecek sonra da tebliğ edecektir. Ve o mübarek ömrünü ve ilmini Kur’an’ın hıfzı için geçirirken kendisi ve onunla beraber olan asrı saadet Müslümanları gibi nezih müminler de Kur’an’ın o mukaddes kalesinde korunacaklardır.

İslam’ın bu nezih ve nazik hareketi Anadolu’nun dine muhtaç en ücra köşesinde dahi makes bulmuştur. Gönlü Allah ve peygamber sevgisiyle dolup taşan bu asil millet, onca zahmet ve eziyete katlanarak gece gündüz demeden onların imdadına koşan bu gönül dostlarını ve Kur’an talebelerini ellerinden gelen her türlü imkanı sarf ederek bağırlarına basar.

Süleyman Efendi Hazretleri hayattayken, yeşerip filizlenen kök salıp gövdeleşen bu iman ve Kur’an hizmeti o öldükten sonra da devam eder. O muhterem zatın ısrarla Kur’an ve sünnete hizmet eden talebelerine tavsiyesi şu hikmetli gerçekliktir. Dini dünyaya âlet eden hocalar, halkı kendilerinden soğuttular. Bir şeyler alır da vermez diye. Esnaf bunlara yüz vermez ve kaçar hale geldi. Siz öyle olmayın. Maddeyi mâneviyata karıştırmayın.

Maatteessüf son zamanlarda, güzellikler içinde Anadolu’nun her yerinde Muhammedi ve Kur’ani çiçekler açan ve Süleyman Efendi Hazretlerinin mirasına sadakat gösteren o Kur’an ve sünnet talebelerini bekleyen tehlike tüm cemaatlerin olduğu gibi bu cemaatin de kapılarını aşındırmış ve hatta bulundukları mekanların içine kadar girmiştir. Bir anda dünyevileşmenin sistematik duyarsızlaştırmasıyla ve daha çok dine hizmet edeceğimin yanılgısıyla ihlas muhafaza edilemez olmuş ve bir örtüşmenin uçurumuna gelinmiş gibi bir hal var ortada. Asrın da fitnesiyle büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalarak Müslümanların gönlünde büyük bir yara açmanın eşiğindeler gibi. Bu durumun ıstırabını bütün benliğinde yaşayan, imanının nuruyla ve ilminin ferasetiyle yıllar önce olabilecekleri hisseden Süleyman Efendi Hazretleri müminleri uyarmış ve veciz bir şekilde bu elim vaziyeti ifade etmiştir. Bizim para, pul, mevki, makam, siyaset, politika, kavga ve gürültüyle işimiz yok. İstisnasız her Müslümanın çocuğunu da okuturuz. Bir tek fert geri dönmüşse haber versinler.

Evet bu asırda dine hizmet etmek isteyenler ve bu uğurda ömrünü dine adayanlar her şeyden evvel siyaset ve ticaretten zinhar uzak durmalıdırlar. Aynı şekilde dışarıdan dost gibi gözüküp aslında kötü niyetli ve fitnenin kaynağı kişilerin cemaatin içine dahil olmaları konusunda çok dikkatli olmalıdırlar. Daha da önemlisi alınan kararların hata yapabilme veya hata yaptırılabilme imkanı olan tek kişi ile değil, Kur’an’ın emrettiği meşveret esası üzerine alınması hayati önem arz etmektedir.

Zararın neresinden dönülse kardır kaidesince İslam dinine ihlas ve samimiyetle ve bu asrın en zor demlerinde gönülden hizmet eden tüm İslam hareketleri de dahil olmak üzere bu İslami hareketin de tekrar aslına dönerek beklenen ve özlenen o Kur’ani ve Muhammedi hizmetleri yapmaları gerekir. Bunun için bütün İslami hareketler ve Süleyman Efendi hazretlerinin hizmet ettiği yolda giden kardeşlerimiz O zatın bizim yolumuz iman, İslâm ve ahlak-ı Muhammedîyi aşılamaktan ibarettir. Gaye, rıza-i İlahîdir. Vasiyetim olsun; tefrikaya düşmeyiniz. Kavmiyet gütmeyiniz. Ehl-i sünnetin gayri olan yanlış yollara sapmayınız ideal tavsiyesini yeniden yaşama tarzı yapmalıdırlar. Bütün İslam coğrafyasının beklediği bu samimi ve hikmetli müminler beklenen hizmetlere koşmalıdırlar.

Her İslami hareket gibi bu hareketin de alan ihlali yapmaması gerekir. Musırrane diyoruz ki siyaset ve ticarete en hikmetli mesafeyi koyarak sadece gönülleri kazanmaktan ibaret olan iman ve İslam esaslarını şefkat ve muhabbetle sergilemeleri gerekir. Ve bulundukları yerlerde örnek şahsiyetler olarak kabul gören dinin muamelat kısmını uygulamalarını vicdanı olan herkesin beklediğini hatta özlediğini bilmelidirler.

Haydi hep beraber iman kardeşliğimizle, Efendimize olan hürmetimizle ve hayattaki boşluğu hikmetle dolduruşumuzla Allah dostlarını sevindirelim şeytan dostlarına da elemin en kahredici kısmında çile çektirtelim.

Söz az ve öz gerektir vesselam...