Şule yüksel şenler’in ardından
Yazıyı Şule ablamızın cenaze namazı dönüşü kaleme aldım. Eyüpsultan Camiine zorlukla ulaştım. Trafik oldukça yoğundu ve insanlar cenaze namazına yetişmek için yolları doldurmuşlardı.
Cenaze namazı çok kalabalıktı. O büyük Eyüpsultan Meydanı cemaati almadı. Devletimizin bir numarası Sayın Cumhurbaşkanımızın da camiye gelmesi güzeldi, hoştu.
İlk defa, üniversite yıllarında ismini duydum. O zamanlar üniversitelerde, sokak ve caddelerde bugünkü gibi başörtülü genç kızlara pek rastlanmazdı. Üstelik dönemin idaresi de buna ters bakardı. İşte böyle zor bir zamanda hanımlar için başörtüsünün farz olduğunu haykırdı. Konferanslara gitti, kitaplar yazdı. Günlük gazetelerde köşe yazarlığı yaptı. Geçenlerde kaybettiğimiz üstad Mehmet Şevket Eygi ona gazetelerini açtı.
Gerçekten büyük fütuhat oldu. Bir kıvılcım gibi Anadolu’yu onun görüşleri sardı ve kızlarımız dediklerine uydular. O yıllarda okuduğum Huzur Sokağı adlı romanı, beni ve okuyanları çok etkilemişti ve faydalı da oldu.
Fakat gelişmelerden rejimin etkili zatları rahatsız oldular ve Şule Yüksel ablamızı hapse attılar. Aylarca cezaevinde kaldı ama yoluna milim sapmadan devam etti.
Kapalı kızların sayısı o kadar arttı ki 28 Şubat darbesi ile önüne geçmeye çalıştılar. 28 Şubat’ın en önemli gerekçesi olarak bunu gösterdiler. Hatta zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tesettürlü kızlar için, “Türkiye’de okuyamazlar, okumak istiyorlarsa Suudi Arabistan’a gitsinler’ dedi.
Kaderin güzel olayına bakın ki Şule hanımdan etkilenip tesettüre girmiş olan Emine hanımefendi ile Sayın Cumhurbaşkanımızı tanıştırarak evlenmelerine vesile olan da o idi. Yıllar sonra Tayyip bey döneminde başörtüsüne olan yasak tamamen kalkacaktı ve Şule hanım bunu gördü. Eminiz ki mutlu bir şekilde ruhunu Rabbine teslim etti.
Onun cenazesine genç kızlarımız başta olmak üzere her yaşta hanım katıldı ve ona teşekkür ettiler.
Rabbim merhametiyle muamele eylesin.