Şule Yüksel
Bazı isimler vardır ki soyadlarını anmasanız da olur. Büyük şairimize Mehmed u00c2kif veya kısaca u00c2kif deriz. Yaşayan değerlerimizden de böyle efsaneleşenler vardır. Şule Yüksel Şenler, artık aziz milletimizin "Şule Yüksel"idir. Necip Fazıl gibi. Madem ki üstadı andık, konumuzla ilgili bir nüktesini paylaşayım: Şairler Sultanı'na sorarlar: "Üstadım Şule Yüksel Şenler Hanımı nasıl bilirsiniz?" Necip Fazıl'ın cevabı ona yakışan tarzdadır: "Bu alemde ben nasıl Necip 'Fazıl'sam, Şule Hanım da 'Fazıla'dır."
29 Mayıs 1938 tarihinde Kayseri'de doğan Şule Yüksel, edebiyatla yakından ilgilendi. Okuyup yazdı. Ağabeyi Üzeyir Şenler, Bediüzzaman'ın talebesiydi. Nur halkasından istifade etti. Yazıp durdu. Yüzbinden fazla basılan, okunan ve büyük ilgi gören Huzur Sokağı isimli romanı Birleşen Yollar adıyla beyazperdeye aktarıldı. Otobiyografik unsurlar taşıyan bir film. Şule Hanım bir röportajında "Birleşen Yollar filmindeki Feyza benim." diyordu. Hikayeler yazdı, dergilerde yayımlattı. Gazetelerde köşe yazarlığı yaptı. Kürsülerde şiirler okudu, Anadolu'nun dört bir yanında konferanslar verdi. Geniş bir okuyucu kitlesi oluştu. Eserleri: Bize Ne Oldu, Gençliğin Izdırabı, Hidayet, Huzur Sokağı, Kız ve Çiçek, Uygarlığın Gözyaşları.
Yazar, Bize Ne Oldu? isimli eserinin "Doğum Günüm" başlıklı yazısında şöyle der: "29 Mayısu2026 Bu tarihin benim için ayrı bir hususiyeti daha vardır. Çünkü merhu00fbme anneciğim, bir 29 Mayıs gününün sabahında dünyaya getirmiş beni. Ve ben, gerek çocukluk, gerekse İslam'dan gafil olarak yaşadığım cahiliye dönemimde, doğum günümün 29 Mayıs oluşunda büyük bir sevinç ve gurur duyardım. Her sene, o büyük günde yapılan tantanalı merasimler, sanki aynı zamanda benim için yapılır, mehter benim için vurulur, Boğaz'daki Hisarlar, sanki benim için ışıl ışıl ışıklarla donatılırdı. O zamanlar beni böyle şanlı bir tarihu00ee günde dünyaya getirdiği için Rabbime şükrederdim."
Şenler, doğum günü ile alakalı bu neşesinin devam etmediğini belirttiği yazısında şöyle devam eder: "Gaflet uykusundan sıyrılıp imanu00ee ve İslamu00ee hakikatlere vakıf olduğum günden bu yana, geçirdiğim her 29 Mayıs günü, benim için bir sevinç ve bayram değil, adeta bir elem ve keder günü olmuştur. Evvelce safiyane neşelenip, güldüğüm, eğlendiğim bu tarihu00ee günde, artık daha elemliyim, kederliyim. Ve bu elemimin, Ayasofya'nın esaret zincirlerinden kurtarılıp yeninde ibadete açıldığın ve cemiyetimizin kadın-erkek, genç yaşlı, fert fert Fatih'in torunları vasfına layık gerçek Müslümanlarla, hakiki müminlerle müzeyyen kılındığını görmedikçe dağılıp, izale olacağını hiç mi hiç sanmıyorumu2026" Gençlikten ümitli olduğunu belirten yazar, "Ardımızdan azimle iradeyle gelecek gençler için Allah'a şükrediyorum." der. Ümit dedik ya, Şule Yüksel Şenler, "İslam Güneşi" başlıklı bir başka yazısında da karamsarlıktan uzak, kötümserlikten ırak olduğunu ifade ederek şöyle der: "Büyük mürşit, vefatından evvel inanan gönülleri şu müjdeyle serinletmişti: 'Ümitvar olunuz! Şu istikbal inkılabatı içinde en gür seda, İslam'ın sedası olacaktır.' İnanan insan, esasen 'ümitvardır.' Allah'ın rahmet ve kudretinden ümidini kesenlerin imanlarından şüphe edilir. 'İslam' ise; zuhurundan bu yana hatta kıyamete kadar her zaman ve her an 'seda'sı 'en gür' olandır." Sibel Eraslan, "Şule Yüksel'in yazı masası gelenekle modern arasında bir köprü vazifesi kurmuştur." derken Şule Hanım da Sibel Hanım'ın nesline "Sizler, bizim neslin hayali ve rüyasısınız, unutmayınız." sözleriyle ümitsiz olmadığını gösterir.
Türkiye'nin en çok okunan romanlarından biri Şule Yüksel Şenler'in Huzur Sokağı'dır. Satış rekorları kıran, her yaştan ve kesimden binlerce kişi tarafından hala ilgi gören Huzur Sokağı, ilk olarak 1969 yılında gazeteci Mehmed Şevket Eygi'nin başında olduğu Bugün gazetesinde yayımlanır. Feyza ile dindar bir üniversite öğrencisi olan Bilal'in Huzur Sokağı adlı bir mahallede yaşadıkları aşkı anlatan kitaba ilgi hiç azalmadı, hep arttı.
Avukat Bekir Berk, Cumhuriyet Türkiye'sinde inançları dolayısıyla zindanlara tıkılmış masumların ve maznunların nasıl müdafii ise, Şule Yüksel de Hatice Babacan ile başlayan ve başörtüleri sebebiyle mağdur edilmiş hanımların yılmaz savunucusu, yazar ablaları olmuştur. O, başörtüsünü sadece takan değil, yüklediği misyonu üstünde taşıyan ve inancını samimiyetle yaşayan örnek hanımefendidir. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan eşi Emine Hanım'la birlikte hastanede yatan Şule Yüksel Şenler'i ziyareti ettiler. Çok anlamlı ve vefalı bir davranış. Bu vesile ile muhterem Şule Yüksel Şenler Hanımefendiye Allah'tan şifa diliyorum.