Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.15
Gram Altın
2977.36
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Ocak 2023

Şükür

Yüce Allah insanı en güzel surette yarattı, onu dünya üzerinde şahidi kıldı ve onu sayısız nimet ile nimetlendirdi. “O size istediğiniz her şeyi verdi. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız başa çıkamazsınız.” (İbrâhîm; 34) Bu şekilde yaratılan ve nimet verilen kullardan istenen şey ise şükürdür. “Sizler hiçbir şey bilmez bir durumdayken Allah sizi analarınızın karnından dışarı çıkardı; şükredesiniz diye size kulaklar, gözler, kalpler verdi.” (Nahl; 78)

“Yapılan iyiliği bilmek ve onu yaymak, iyilik edeni iyiliğiyle övmek; minnettarlık” anlamındaki şükür terim olarak “Allah’tan veya insanlardan gelen nimet ve iyilikten dolayı minnettarlığını ifade etme, nimete söz ve fiille mukabelede bulunma, Allah’a itaat edip günah işlemekten uzak durmak suretiyle nimetin gereğini yapma” şeklinde tanımlanır.

Şükür; nimetlerin asıl sahibini tanımak, her nimetin Allah’tan geldiğini bilmek, nimeti değil, nimeti vereni görmektir.

Şükür, nimetleri ihsan eden Rabbine yönelmektir.

Şükür, özü, sözü ve davranışlarıyla itaat halinde bir hayat yaşamaktır.

Şükür, verilen bir nimete karşı bu nimeti verene saygı göstermektir.

Şükür, Allah Teâlâ’nın verdiği nimetleri yerinde sarf etmektir.

Şükür, günahlardan kaçınmaktır.

Şükür, nimeti vereni bilip gereğiyle amel etmektir.

Şükür, Allah Teâlâ’nın verdiği nimetleri Onun sevdiği yerlerde kullanmaktır.

Şükür, yapılan iyiliği anarak ihsan edeni övmektir.

Şükür, derin bir saygıyla nimet sahibinin iyiliğini anmaktır.

Şükür ilim, hâl ve ameldir. Bütün nimetlerin Hak’tan geldiğini bilmek ilim, nimetlerin gerçek sahibine karşı tazim, hürmet ve muhabbet duymak hâl, bu duyguların gerektirdiği minval üzere yaşayıp şükrü sözlü ve fiili ifade etmek, nimetleri Hakk’ın rızasına uygun olarak kullanmak ise ameldir.

Nimeti vereni anmak, onu övmek dil ile, nimeti vereni tanımak ve onu tasdik etmek kalp ile, organların Allah’ın emir ve yasaklarına uygun hareket etmesi, nimet sahibine lâyık olduğu şekilde karşılık vermesi ise fiil ile şükürdür.

Şükür nimetin artmasına vesile olur. “Hani rabbiniz, ‘Eğer şükrederseniz size (nimetimi) daha çok vereceğim, nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım pek şiddetlidir!’ diye bildirmişti.”” (İbrâhîm; 7) Şükredenlerin mükafatını eksiksiz olarak Allah verir ve onların azap çekmesini istemez. “Eğer siz iman eder ve şükrederseniz Allah size niçin azap etsin? Allah şükre karşılık veren ve her şeyi bilendir.” (Nisâ; 147)

Yüce Allah “Rabbinin lütuflarını şükranla an.” (Duhâ; 11) buyruğuyla şükrü emretmekte, “Şükreden ancak kendi iyiliği için şükretmiş olur; nankörlük eden de bilsin ki rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, O büyük kerem sahibidir” (Neml; 40) buyruğuyla da şükrün kazanımlarını bildirmektedir.

Peygamberimiz (a.s.) “Aza şükretmeyen çoğa şükretmez. İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a şükretmez. Allah’ın nimetlerini hatırlayıp konuşmak şükürdür. Nimeti anmamak nankörlüktür. Birlik halinde hareket etmek rahmettir. Ayrı hareket etmek ve bölünmek azaptır.” (Ahmed Bin Hanbel, Müsned, C4 s.278) Buyurarak teşekkürün bir insanlık borcu ve bir erdem olduğunu vurgular.

Şükrün zıddı ise küfür, yani inkâr ve nankörlüktür.

“Allah’ım, seni zikretmek, sana şükretmek ve güzel ibadet etmek için bize yardım eyle” (ebu Davud, Sünen, Vitr, 26)