SÜK\u00dbT İLMİ
Siyah beyaz zeminde ağlayan mülteci devranu2026 Sözün izaha muhtaç olduğu ve her tümcenin bahtını fakatlarla doldurduğu tartışma ekseninde yaşam. Karamsar bir tablo çizme endişesi taşırken mütemadiyen umut vadeden kelimelere temas gayretinde olan yazarın da inkar edemeyeceği hakikat; Müslümanlar için tek çizgide duran doğru ve yanlışların bile artık göreceli olduğu ve tartışmaya açık bir hal aldığı. Yorum kabiliyetimiz o dereceye ulaştı ki Hak-hakikat aralığında yapılan kimi eleştirilere bile, nefsimizin arzusu dahlinde cevaplar bulduk. Hülasa her birimiz yanlışı, menfaatlerimize dokunduğu müddetçe; vebal endişesinden ırak, yorum gücümüzle doğrular olduk.
Gür sesin ve baskın karakterlerin doğru kabul edildiği bir zaman diliminde yarınlarımızı görmek özel bir keramet ve kabiliyet gerektirmiyor. Benliğimize hoş gelen ve vicdan eleğinden geçirilmeden doğru telakki edilen tavır ve davranışların çocuklarımız üzerindeki etkilerine bakmak kafi.
Kimi hataların körü körüne savunulması, "yanılıyor olabilirim" ihtimalinin açık tutulamaması, dar kalıpları oluşturan duvarların, çelikten bir kuvvete ram olması bir yana; bir de işin tasarrufundan hesaba çekileceğimiz zaman boyutu var. Kalbimi ve zihnimi olanca heybetiyle sık sık meşgul eden bu hakikat; "toplum olarak kavga ve tartışmalara ayırdığımız vakti okumaya ve çocuk gelişimine sarf etseydik ortaya çıkan tablonun verim gücü, ne ölçüde arttırılabilirdi?" sualiyle çıkıyor karşıma. Daha uysal, daha beyaz, daha huzur bir resim yürüyor ruhumun koridorlarında.
Bu noktadan hareketle fikir teatisinden ve münazaradan uzak durmamızı müdafaa yanlışına düşüyorum düşüncesine ulaşılmamalı. Şüphe yok ki kişi için zaman zaman saygı çerçevesinde gerçekleştirilen ve kendi düşünceleri dışındaki görüşlerin varlığına, çıkış noktasına, iç sesine kulak veren bir tartışma fayda sağlayacaktır fakat bilhassa son dönemlerde kaybedilen tahammül yetisi, sabır yeteneği göz önünde bulundurulduğunda bunun pek de mümkün olmadığı görülmekte. Yazık ki artık süku00fbn halini muhafazadan oldukça uzağız.
Her yanımız ikilem.
İslam ve insanlık için elzem, ayet ve hadislerle sabit mevzuları- kendi görüşümüzdekilerle ayrılma noktasına gelme pahasına- tartışmaya açmaktan imtina etmezken; esneklik ve hoşgörü gerektiren sosyal ve kültürel konularda, körü körüne bağlı olduklarımız dışında gerçek kabul etmez ahval içine düştük. Tuhaf olan, insanu00ee ve İslamu00ee kimliğimiz için farz ve vacip hükmünde olmayan meselelerde kalp kırma hususundaki başarımızı ziyadesiyle konuşturuyor oluşumuz.
Neyi, ne şekilde anlatmaya çalışırsak çalışalım süku00fbt letafetinde olmuyor etkisi. Kal, hali karşılayamıyor. Osman Nuri Topbaş; insanların şahsiyete hayran olduğunu, bu sebeple kişinin inandıklarını hayat felsefesi haline getirerek üzerinde taşıması gerektiğini zikreder. Elbette şahsiyete hayran ve meftun olan kişi, hayranı olduğu karakterin fikirlerine de saygı duyacak, zaman içerisinde benimseyecektir ve hiçbir fikir gürültüye muhtaç değildir.
Selam ile.