''Şükredenler Pek Azdır!..''-2
Yaptığımız şükrün kabul olması için çok önemli iki şart vardır: Biri Dinimize uymak, diğeri ise anne-babaya âsi olmamaktır. Çünkü Kur’an-ı kerimde üç şey, üç şeyle beraber bildirildi. Biri yapılmazsa diğeri kabul olmaz. Şöyle ki:
a) Resulullah aleyhisselama itaat edilmedikçe, Allahü Teâlâya itaat edilmiş olmaz.
b) Anne-babaya teşekkür edilmedikçe, Allahü Teâlâya şükredilmiş olmaz.
c) Zekât verilmedikçe, namazlar kabul olmaz. (Tefsir-i Muğni)
Şükür, hem kul hem de insan olmamızın bir gereğidir. İyilik yapana teşekkür edileceğini herkes bilir. Bu, insanlık icabıdır. Evet; iyilik edenlere hürmet edilir. Nimet sahipleri büyük bilinir. O halde, her nimetin gerçek sahibi ve yaratıcısı olan Allahü Teâlâya şükretmek, insanlık icabı büyük bir borç ve mühim bir vazifedir. Fakat insanlar, Allahü Teâlâya nasıl şükredeceklerini bilmezler. Çünkü O’na yapılacak şükür O’nun istediği şekilde olmalıdır.
İşte, O’nun tarafından bildirilen; tazim, hürmet ve şükür şekli Sevgili Peygamberlerimiz Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve sellemin bildirdiği yüce İslam dinidir. O’na kalple yapılacak hürmetler dinde bildirilmiş, dille yapılacak şükürler orada gösterilmistir. Her uzvun yapacağı işler, açık ve geniş olarak orada beyan buyurulmustur. O halde Allahü Teâlâya şükretmek, O’nun dinini kabul etmek ve dininin hükümlerine uymakla; yani emirlerini yapmak ve yasaklarından kaçmakla mümkündür.
Makbul bir şükür, nimetlerin artmasına, devamına ve kaybolmamasına sebep olur. Allahü Teâlâ, Kuran-ı kerimde meâlen şöyle buyuruyor:
“Eğer şükrederseniz, Ben nimetlerimi daha da artırırım, ama nankörlük ederseniz haberiniz olsun ki azabım pek şiddetlidir!” (İbrahim 7)
“Siz şükredip iman ettikten sonra Allah ne diye sizi cezalandırsın ki?” (Nisa 147)
“Beni anın, Ben de sizi anayım. Bana şükredin, nankörlük etmeyin!” (Fatir 39)
İşte bu, son âyet-i kerime iki şeyi emrediyor, bir şeyi de yasaklıyor. Emrettiği iki şeyden birisi; Allahü Teâlâyı anmak, diğeri de O’na şükretmektir. Yasakladığı şey ise, nankörlük etmektir.
Şükreden bir kul olabilmek için; âhiret işlerinde sâlih zatlara bakıp onlar gibi olmaya çalışmak lazım iken; dünya işlerinde, kendimizden daha aşağıda olan fakirlere bakmak münasip olur.
Nice fakirler vardır ki, bir lokma ekmek kazanınca, mutlu olur; Allahü Teâlâya şükreder ve zenginin servetini düşünmez bile. Buna mukabil nice zenginler de vardır ki, milyarlarına birkaç milyar daha katmadıkları için üzüntü içinde kıvranırlar. Kur'an-ı kerimin birçok âyet-i kerimesinde şükür emredilmekte, mümin kullar şükredenler olarak nitelenmekte, fakat insanların çoğunun şükretmediği vurgulanmakta ve şükrün, nimeti artıracağı belirtilmektedir.
İster sözle, ister ibadetle, ister başka hayır ve hasenatla ifade edilmiş olsun; şükür, nimetin bedeli değildir. Çünkü bir insan hayatı boyunca şükretse, gece gündüz hiç durmadan namaz kılsa, herhangi bir organının, yani bir tek nimetin bile bedelini ödemiş olamaz. Bunun için kul, sahip olduğu nimetlere bakıp; bunlara layık olmadığını düşünmeli, utanmalı ve şükürdeki kusurunu bilip özür dilemelidir.
Kul, şayet şükür vazifesini yerine getiriyorsa, bunu da Allahü Teâlânın bir lütf û keremi olarak düşünmelidir. Çünkü her nimeti gönderen, herşeyi var eden, ancak Allahü Teâlâdır. Her varlığı her an varlıkta tutan O’dur. Kulların iyi ve güzel sıfatları, O’nun lütfu ve ihsanıdır. Hayatımız, aklımız, ilmimiz, gücümüz, görmemiz, işitmemiz, söyleyebilmemiz, hep O’nun ikramlarıdır. Saymakla bitirilemeyen envai çeşit nimetleri, iyilikleri gönderen hep O’dur.
İnsanları güçlüklerden, sıkıntılardan kurtaran, duaları kabul buyuran, dertleri, belaları gideren hep O’dur. İhsanı o kadar boldur ki; kâfirlerin dahi rızkını kesmiyor ve biz günahkâr müslümanları elaleme rezil etmiyor.
O, rahmetiyle kullarını Cennete girmeye teşvik ederken, cehennemlik olmaktan sakındırıyor. Evet; nimetleri güneş gibi meydandadır: “Hasılı O, Kendisinden istediğiniz her şeyi verdi. Öyle ki Allah’ın size verdiği nimetleri birer birer saymaya kalkarsanız, mümkün değil, onları sayamazsınız. Gerçekten insan zâlim ve nankördür.” (İbrahim 34) (devamı haftaya…)