Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Aralık 2013

Süheyl Ünver

Klasik sanatlarımıza büyük ilgi var. Türkiye genelinde bir çok şehirde, ilçede, hatta kasabada hat, ebru, minyatür ve tezhip kursları açılıyor. Belediyeler, Valilikler, Halk Eğitim merkezleri vasıtasıyla Milli Eğitim müdürlükleri ve sivil toplum kuruluşları yerli ve millu00ee sanatlarımızı yeniden ihya ediyorlar. Düne kadar isimleri unutulmuş bir çok sanatkar yeniden gündeme geliyor, haklarında toplantılar, paneller yapılıyor, anma kitapları hazırlanıyor, adlarına yarışmalar açılıyor.

Cumhuriyet devrinde unutulan/unutturulan bu sanatları yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak için canla başla çalışan üstatlar arasında Necmettin Okyay, Süheyl Ünver, Muhsin Demironat, Rikkat Kunt, Hamit Aytaç, Ali Alparslan ve Mustafa Düzgünman gibi büyüklerin hizmetleri unutulamaz. Günümüz sanatkarları da bu eski/mez nesli yazılarıyla, eserleriyle, sohbetleriyle devamlı olarak yad ediyor, gençlere tanıtıyorlar.

Mesela Edebiyat sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER) klasik sanatlarımızı yaşatan üstatlar için "Babıali Sohbetleri" bünyesinde bir toplantı serisi başlattı. Ayşe Emine Sultan Çelik yönetiminde devam eden bu sohbetler Hasan Çelebi ile başladı, Savaş Çevik, Fuat Başar, Çiçek Derman, Kamil Nazik ile devam etti. Bu hafta da (19 Aralık Perşembe) Hikmet Barutçugil, ebru sanatının estetiğini, inceliğini ve güncelliğini anlatacak. Hakikaten ebru sanatı artık gençlerimizin, sanatseverlerin gündemindedir. 1985 yılında merhum Mustafa Düzgünman'ı Üsküdar'da ziyaret ettiğimde kimsenin ebru'yu bilmediğini, komşularının bile bu sanattan haberdar olmadığını belirterek bu ilgisizliğe sitem etmişti. Çok haklıydı. Ömrü vefa etseydi de bugünkü alakayı görebilseydi, Rabbine çok şükrederdi. Rikkat Kunt hakkında kıymetli bir eser hazırlayan Prof. Dr. Fatma Çiçek Derman'ın bu hizmeti büyük ilgi gördü, pek çok röportaj yapıldı. Benim de Kubbealtı Akademi Mecmuası'nın Ocak 2014 sayısında Çiçek Hoca'yla mülakatım yayımlanacak.

Klasik sanatlarımızın ihyasında belediyelerin katkısı büyük. Mesela İstanbul Büyükşehir Belediyesi gerek İSMEK kurslarıyla gerekse eski ve yaşayan üstatlar için düzenlediği programlarla bu sanatları yaşatan en değerli kuruluşlar arasında bulunuyor. Vefa duygusunun hakkı verilmeye başlandı. Daha birkaç gün önce hattat Hamid Aytaç adına bir sergi düzenlendi. Bu hafta (18 Aralık Çarşamba) Pendik'te Ahmed Süheyl Ünver'e dair önemli bir toplantı yapılacak. Sadık Yalsızuçanlar'ın yöneteceği panelde Prof. Dr. Ahmed Güner Sayar, Prof. Dr. M. Zeki Kuşoğlu ve bendeniz konuşacağım. Süheyl Ünver'den bahsetmişken onun hizmetlerini bir nebze de olsa anmadan geçmek olmaz.

Benim 'şehirlerimizin kültür zabıtası' adını verdiğim Süheyl Ünver, Türk kültür ve sanatının zirve ismidir. Bugün Türk süsleme sanatları bu kadar seviliyorsa, tezhip, hat, minyatür, ebru, nakış ve diğer tezyinu00ee sanatlarımız vatan sathına bu derece yayılıyorsa şüphesiz bunda en büyük hisse, merhum Süheyl Ünver'indir. Onun Kubbealtı tarafından sanat hayatımıza kazandırılan Bursa Defterleri, Konya Defterleri ve Edirne Defterleri muazzam eserlerdir. Bu seri devam ediyor. Bu kıymetli eserlerde, millu00ee sanatlarımızın ihtişamı ve zarafeti gözler önüne seriliyor.

Süheyl Ünver, tıp tarihiyle alakadar olduğu gibi kültür ve sanat tarihimize dair konularda tespit ettiği önemli bilgileri ihtiva eden ciddu00ee yayın faaliyetlerinde bulundu. Daha küçük yaşta resme ve sanata meraklı olan Ahmed Süheyl, Nureddinzade Bahaeddin Bey'den tezhip, Üsküdarlı Hoca Ali Rıza'dan resim, Necmettin Okyay'dan ise ebru dersleri aldı. Kendisini geliştirdi, yetiştirdi. Gezip gördüğü mekanları resmetti. Heybelerdeki nakışları, kabristanlardaki süslü mezartaşlarını inceledi. Süheyl Ünver, gezip gördüğü Anadolu, Rumeli ve dünyanın muhtelif yerlerinde Selçuklu, Osmanlı eserlerinin izini sürdü. Kayıp sanatlarımızı keşfetti. Tarihu00ee eserlerimize dikkat çekti. Gördüğü eserlerin fotoğrafını çekti, resmini veya çizimini yaptı, haklarında topladığı bilgileri kaleme aldı. Bugün kaybolmuş bir çok eseri onun çizimlerinde, resimlerinde ve fotoğraflarında görebiliyoruz. Yitik camiler, türbeler, mezarlıklar, tekkeler, dergahlar, medreseler, müzeler, hamamlar, köprüler, köşkler, yalılar, kahvehaneler, ahşap konaklar ve tarihu00ee evler Süheyl Hocanın suluboya ve karakalem resimlerinde ve emek mahsulü defterlerinde yaşıyor.

Talebesi Ahmed Güner Sayar'a göre, Ünver, toplam 1200 defter hazırlamıştır. Bu bir bakıma kültür sanat tarihimizin dev birikimi, envanteridir. Sanatlarımızın ölmemesi için karış karış şehirleri gezmiş ve tespit edebildiği eserler hakkında yazılar yazmış, resimler yapmıştır. 1986 yılında kendisini evinde ziyaret ettiğim Süheyl Hoca, sanata olan merakının hayatına nasıl tesir ettiğini şöyle ifade etmişti: "İrsen gelişen ve ruhuma işleyen sanat hevesim beni mütevazı, sessiz, mücadelesiz bambaşka bir adam yaptı; ahlakımı düzeltmeye amil oldu, mesleğim dışında meşgalem oldu. Hekimliğimin insanlık tarafını geliştirirken, insanlara karşı şefkat ve bağlılık hislerim arttı. Beni dinlendiren ve ruhumu ila eden sanat kimliğim, benim zevk ve his cephemdir."

Süheyl Ünver'in İstanbul ve semtlerine dair olmak üzere Süleymaniye Kütüphanesi'nde pek çok dosyası bulunuyor. Türkiye'nin muhtelif şehirlerine ait defterleri mevcut. Tanpınar, vefatından birkaç gün önce Beyazıt'ta karşılaştığı Hoca'ya "Süheyl! İstanbul sana emanet!" demişti. Süheyl Hoca, "Asıl büyük israf, ömrün beyhude yere sarfıdır. Çünkü bir saatlik ömür, yüzbin dinarla geri çevrilemez." diyordu. Bereketli ömrünü, sanata hizmetle geçirmiş olan merhum Süheyl Ünver adına bir enstitünün kurulmasının vakti gelmiştir.