Suçluyu Açıklıyorum
Ülkemizde uygulanmakta olan genleri ile oynanmış olan ve de bize özgü olan parlamenter sistem "Gezi Olaylarının" müsebbibidir. Evet yanlış okumadınız. Suçluyu buldum ve ilan ediyorum. Parlamenter sistem İngiltere menşeli olup burada uygulanarak gelişmiş ve bu ülkenin şartlarına göre oluşmuş bir sistemdir. İngilizlerin karakterlerine ananelerine ve her türlü genetik özelliklerine göre şekillenmiştir.
Parlamenter sistem bize de İngiltere'den ithal edilmiştir. Ancak ne yazık ki kültürel, siyasal kodlarımız ve yaşadığımız olaylar açısından İngiltere ile benzerliğimiz bulunmamaktadır. Bu nedenle de Parlamenter sistem bizim bünyemize uymamış/uyamamıştır. Şöyle ki; bizdeki sistem gölge Cumhurbaşkanı güçlü bir Başbakan, Başbakanın atadığı (!) bir Meclis Başkanı Ana Muhalefet Parti Lideri ve Muhalefet Liderleri arasında paylaşılmış bir güç oyunudur. Eğer seçimden partilerin birbirlerine yakın bir oy alarak çıkmaları durumunda en az oyu alan parti en fazla sözü söyleme hakkına sahiptir ki bu hayatın olağan akışına aykırıdır. Dışarıdan bakıldığında bu durumun kabul edilebilir ve temsili olarak daha fazla görüşün yürütmede söz hakkı olacağı gibi bir izlenim doğsa da ortaya 1970-1980 ve daha yakın tarihler olan 1990-2002 yılları karşımıza çıkmaktadır. Yapılan her iyi işin sahibinin herkes olduğu ve başarısızlığın kimse tarafından kabul edilmediği, gölge Cumhurbaşkanının yetkisinin ne kadar da fazla olduğunun görüldüğü, devletin gerçek sahipleri olan (!) sivil/asker bürokrasinin, Beyaz Türkler olan sermaye sahiplerinin ve bunların gerçek efendilerinin her şeye karıştığı dönemler olmuştur. Borçlanma artmış, mış gibi yapılarak günler geçirilmiştir. 90 lı yılları yaşayan herkes bu söylediklerimi hatırlayacaktır.
Şu an büyük çoğunluğun hatırladığı 2000 li yıllar da ise farklı bir durum söz konusu, 2007 yılına kadar sistemin emniyet sibobu olan Cumhurbaşkanının değişmesi ile Çok güçlü bir başbakan onun işaret ettiği kişinin Cumhurbaşkanı olması Meclis Başkanının Başbakan ile aynı partiden olması, 2010 referandumu ile Yargıda yıllardır devam ede gelmekte olan yapının birazcık değişmesi ile ortaya sistemi değiştirmeden değişen bir yapı çıktı. Sistem aynı sistem olduğu halde ve Başbakana dönüşümlü Başbakanlığın dayatıldığı ve 5 STK (Sendikalar) ile devrilen bir hükümet (1996 Refahyol), anayasa kitapçığını Cumhurbaşkanının Başbakana fırlatması ile tarihinin en büyük soygununun gerçekleştiği (Sezer-Ecevit-Anasol M) hükümetten toplumun cinnet belirtileri gösterdiğinde alanlara üyelerini çıkartamayan sendikalar dönemine geldik.
Aynı sistemde bu kadar uç uygulamaların görülebilmesi aslında bu sistemin bir sistem değil sistemsizlik olduğunu ve kesinlikle bu ülke vatandaşlarının menfaatine olmadığını göstermektedir. Ancak seçimle işbaşına gelmeyecek, iktidar olmak için yeterli oyu alamayacak ama koalisyon ihtimali olan, yüksek düzeyde asker/sivil bürokrat olup yetkisi çok sorumluluğu olmayan kişiler için ranta dayalı sermayesi olanlar için ve kendinden başka kimseye faydası olmayanlar için bulunmaz bir sistem bizim uygulamakta olduğumuz Parlamenter sistem.
Gezi olayları ile Parlamenter sistemin bir defosunu daha gördük. Güçlü bir Başbakan ve hükümet olduğunda ve işler ekonomik olarak iyi de gitse (bu iyi gitmeye bağlı olarak gelişen, ekonomik gücü artan orta sınıf) insanlar daha fazla sözlerinin karşılık bulmasını daha fazla söz söylemek ve düşüncelerinin daha fazla hayata geçmesini istiyorlar. Ancak gelgelelim mevcut sistemde muhalefet sadece ve sadece konuşabiliyor. Hiçbir yetkisi bulunmamakta. Yerel yönetimlerde de aynı durum geçerli olup yerelde de kim seçilmiş ise onun talepleri gerçekleşmekte istekleri dışına çıkılmamakta/çıkılamamaktadır. İktidarı eleştiren muhalefet partileri yerel de iktidarın genelde paylaşmadığı iktidarı yerelde muhalefete düşenlerle paylaşmamaktadır.
Son söz; bu sistem gelişmek istemeyen ülkelerde (!) gelişmesi istenilmeyen ülkelerde uygulatılacak bir sistemdir. Halkın yönetime daha fazla katılabilmesi için yeni bir anayasa ve sistemin şart olduğuna inanıyor ve bunu savunuyorum. Başkanlık sistemi olarak adlandırılan ama içerisini herkesin kendine göre doldurduğu sistemin ana hatlarının yasama ve yürütmenin ayrıldığı, yürütmenin kesinlikle yasamaya karışamadığı, seçim barajının olmadığı, yürütmenin yasama içinden çıkamadığı bir sistemin Gezi olayları gibi olayların tekrarının yaşanmasına fırsat vermeyeceğini demokratik kuralların da yerleşebileceğini düşünüyorum. Aksi takdirde muhalefetin hiçbir şey yapamadığı bir sistemde çözümün sokak olarak görülmesi, %1 azınlık bile olsa %99 a istediğini yaptırabildiği garip bir Parlamenter Sistemi ile yönetilememe riski ile yaşamaya devam ederiz. Tüm bu bağlamda Parlamenter Sistemin devamını isteyenleri dikkatle takip etmenizi argümanlarını da bu zaviyeden değerlendirmenizi tavsiye ederim.