Suç patlaması
Yenilerde yayınlanan ve medyada yer alan TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine göre; ülkemizde son 10 yılda suç patlamasının yaşandığı görülmektedir. Öyle ki; hırsızlık 7 kat, cinayet 6 kat, cinsel suçlar 10 kat, uyuşturucu 11 kat, yağma 11 kat, trafik suçları 15 kat gibi ürkütücü oranda artış göstermiştir. Cezaevine giren insan sayısı da 3,8 kat artmıştır. Bu veriler toplumun temellerinin bozulduğunu ve çürüdüğünü gözler önüne sermektedir. 2009 yılında cinayet suçu sayısı 1.514 iken bu sayı 6 kat artarak 9 bin 574’e, yaralamada ise 4,5 kat artarak 34 bin 987’ye çıkmıştır.
Toplumumuzda suç işleme hususunda alarm
sinyalleri çalmaya başlamıştır. Bu vahim tabloyu sadece ekonomik sıkıntılara ve
işsizlik gibi sebeplere dayandırmak mümkün değildir. Temel sebepler arasında;
eğitimdeki yanlışlar, ahlaki erozyon ve kötü yasalar gibi faktörler öncelik
taşımaktadır.
Yenilerde
kaybettiğimiz ülkemiz insanı psikolog Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu’nun şu yazısı
da aynı acı gerçeği yansıtmaktadır:
“Ben Amerika'da 25 yıl kalmış bir insan
olarak şöyle bir gözlem yapıyorum. Amerika'da hiç eğitim görmemiş bir insanla
aynı odada kalmaktan korkarım. Beş dolar için gırtlağını kesebilir. Eğitim
orada gerçekten bir fark yaratıyor. Eğitim düzeyi yükseldikçe, uygar, olgun,
sorumluluk sahibi, verdiği sözü tutan, kişisel bütünlüğü olan bir insan olma
yolunda ilerliyor. İstisnalar kesinlikle olabilir ama genellikle böyle.
Türkiye'ye gelip baktığımda iki
faktör görüyorum. Şehirleşme ve eğitim. Türkiye'de şehirleşmiş ve eğitim görmüş
insandan korkuyorum. Kesinlikle insafsız, kendinden ve kendi yakınlarının
çıkarından başka bir şey düşünmüyor. Bu son derece kuvvetli bir duygu bende.
İliğini sömürür bitirir, hiç acıma duygusu yoktur.
Ama şehirleşmemiş, okumamış, saf
köylü olarak kalmışsa, onda değerler bilinci çok yüksektir. Sanki eğitilmiş
Amerikalı.... Burada çok önemli bir gözlem var. Bunun üzerine düşünmek lâzım.”
***
Geçenlerde
ülkemizin üretim yapan ve bu ürettiği malları yurt içine ve dışına pazarlayan
önemli bir iş adamımızla yaptığımız sohbette belirttiği bazı hususları yazmak
istiyorum:
“*Ülkemizde işsizlik sorunundan daha
fazla tembellik sorunu var. İnsanlarımız maalesef çalışmadan kazanmak istiyor.
İşinin hakkını vermek gibi bir gayretinin eksik olduğunu görüyorum. Kişiler
çaycılık yaptığında bile ‘bunu en iyi şekilde yapmalıyım’ demiyor.
*Evet, ekonomimizin sorunları çok ve
ekonomik olarak zor durumdayız. Gördüğüm bir kriz döneminden geçiyoruz. Bu
fazlasıyla hissediliyor. Ancak kriz sadece Türkiye’de değil. Pek çok ülkede
benzer problemlerin söz konusu olduğunu söylemeliyim. Hatta Türkiye bu haline
rağmen çoğu ülkeden daha iyi durumdadır.
*Günümüzde gelişmede en önemli faktör
bilgidir. Bilgi çağından geçiyoruz. Bilgiye kıymet biçilmez. Bilginin fiyatı
ölçülmez.
*Kimse kendine toz kondurmuyor.
Herkes başkasını, özellikle de hükümeti veya bazı üyelerini suçluyor. Bunun
yerine her vatandaş üzerine düşeni yapmalı, kendi sorumluluğunu müdrik
olmalıdır. Görev sadece idarecilerimize değil hepimize düşmektedir.
*Günümüzde maalesef spekülasyon
üzerinden kazanç yapmak, alın teri dökmeden para kazanmak geçerli ve yaygın bir
yol haline gelmiştir. Arsa alıp satmak, hisse senetleri ve benzerleriyle yolunu
bulmak istemektedirler. Hâlbuki herkes alın teri ve el emeği ile ekmeğini
kazanmayı hedeflemelidir. Huzur da ülkemizin sağlıklı büyümesi de bundadır.
*Eğitimde de sorunlar vardır. Elbette
öğretmenlerin çocukları dövmesi, aşağılama ve hakarete varan sataşmalardan uzak
durması gerekir. Ancak şu anki durum da yanlıştır. Yanlış yapan talebesini
azarlaması bile olay haline getirilmektedir. Öğretmenin otoritesi kaybolmuş,
eğitici özelliği büyük yara almıştır. Bu da öğrencinin hakkıyla gelişmesini ve
yetişmesine engellemektedir.”
Vakit geçiyor;
deist, idealden yoksun, başka ülkelerde yaşamak isteyen bir nesil geliyor. Bir
an önce gerekli tedbirleri almazsak maalesef ülkemizi iyi günler beklemiyor.