Dolar (USD)
34.49
Euro (EUR)
36.26
Gram Altın
2963.67
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Şubat 2022

Şubatta üşüyenler

Bakışlar ağarmış, hüzün kokuyorsa âlem.

Rabbe yakınlaşmayı yazar, işte o zaman her kalem...

22 yıl önceydi. Hüznün her rengini içime çektiğim sonbaharla beraber yaprak döktüğüm günlerdi. Ama yeniden yeşereceğimi bilerek... Gözyaşlarımın rahmete dönüşeceğini bilerek döküyordum damla damla. Döküldükçe israf olmayan tek şeydi gözyaşı.

Her damlada Rabbimin beni teskin ettiğini sonra kalbime bir esenlik verdiğini hissediyordum.

Zorluklar içinde üçüncü yavrumu dünyaya getirmeye hazırlanıyordum. Zayıf düşmüştü bedenim. Doğum öncesi iznim yaklaşmıştı. Cezaların çoğunu almıştım.

Karın şiddetle yağdığı metreyi geçtiği bir kış sabahıydı. Bir hafta öncesinde ağır rahatsızlığımdan dolayı doktor 15 gün rapor vermişti. O sabah uyandığımda yine canım çok tedirgin, hasta idim. Saat 9.30 gibi gelen telefonla yatağımdan zorla kalkmıştım.

İlçeden bir grubun okula geldiğini ve ifade alacaklarını söylediler. Ben ise “rahatsızlığım had safhada olduğunu, zorunlu olmadıkça hareket etmemem gerektiğini ve raporluyken bu ifadeye mecbur olup olmadığımı “sordum.

Arabaların bile yerinden kıpırdayamadığı hava koşullarında ta tepedeki okula çıkmamın mümkün olamayacağını söyledim. Eğer gitmez isem jandarma eşliğinde mutlaka götürüleceğimi belirttiler... Suçum sadece başımdaki örtü ise jandarmalık ne yapmıştım?

İlçede görev yapan eşim zor şartlarda kasabaya gelmişti. İstifra etmekten sararmış benzime akan gözyaşlarıma istinaden götürmek istemedi. Bırak” ne yaparlarsa yapsınlar” dedi fakat ben gitmekte ısrar ettim.

Eşim koluma girse de zorla ilerliyordum. Arabalar bile ilerleyememiş bir yerlerde kalmışlardı...Gözümden akan damlalar buz kristallerine dönüşecek oluyordu.

Nihayet okula vardığımızda; nefesimi toplatmaları, belime kadar ıslanmış mantomu kurutmaları, yol boyu akan gözyaşlarımla kızarmış gözlerime derman olmaları mümkün değildi.

“Biz de emir kuluyuz” cümleleriyle başlamışlardı yine. ’Ne yapacağımı sordular. Doğum izni, akabinde ücretsiz izne ayrılacağımı belirttim. İstifayı da düşünüyordum ama onu engelleyecek önemli bir faktör vardı.

Bu şartlarda atılmamı gerçekleştirecek işlem mümkün olmadı. Peki, raporlu hasta birini bu hava şartlarında buraya getirmenin anlamı nedir” dedim.

Yine aynı cevaptı; BİZ DE EMİR KULUYUZ...

Sessiz kaldım. Geri dönüş için dışarı çıktığımda yine iliklerime kadar üşüyordum. Eve geldiğimde ısıtması zor eski yapı evimde 24 saat yanan soba da beni ısıtamıyordu. Sobanın paralelindeki kanepeye uzandığımda son olarak” beni çok sıkı örtün” cümlesiyle bayılır gibi uyumuşum.

Gözlerimi açtığımda başımda kayınvalidem elinde tespihi dua ediyordu. Üzülme kızım, sen masumsun” demişti. Masum olmak zulmü engeller miydi? Zulüm zaten zalime yapılmazdı ki...

Hakkımda işlem yapılamayınca, şöyle bir emir çıkarılıp kasabaya yollanmıştı.

“Raporları yazılmayacak, bir gün boyunca çalışmazsa sevk verilmeyecek, sağlık ocağından şehre sevki yapılmayacaktır.”

Çıkan emri, okula giden eşime sevk verilmeyince anladık.

Kullanabilecekleri psikolojik her türlü baskıyı kullanmışlardı. Benim ya da bebeğimin ölmesi, sorunlu doğması hiç mühim değildi onlar için.

Istıraplıydı o süreç benim için ve birçok insan içinde... Üzüldük, ağladık, yorulduk üşüdük belki... Ama sabrı kuşanmayı öğrenmek kazanımların en güzellerindendi. Yollarımız hep kapalı gibi göründü ama Rabbimizin görünmez meleklerinin desteklerini hep hissettik.

Ve gevşemeyin, üzülmeyin. Eğer gerçekten inanıyorsanız mutlaka üstün geleceksiniz. (Al-i İmran 139) ayeti yüreğimizi darlıktan kurtaran Rab kelamı oldu...