Şu 'nâzik ziyaretlere' bir son verin artık!..
Geçtiğimiz günlerde “sosyal medya uzmanı” sınıfından bir arkadaşımız için “çekimlerini yapabileceği, misafirlerini kabul edebileceği” bir “kiralık home-ofis” bakınmak için şöyle bir dolaştık.
Ankara’nın en mühim “işyeri semtlerinin” pencerelerinde “kiralık, satılık” kâğıtlarından geçilmiyordu.
Uğradığımız emlâkçılara, “Bu hep mi böyleydi, yoksa son vakitlerde mi böyle oldu?” diye sorduk.
Piyasada zaman zaman “sıkıntıların” olduğunu ancak bu süreçteki kadar hiç güçlük çekmediklerini söylediler.
Bir de…
Şu dikkatimizi çekti; Ankara’nın “ultra varsıl” takımına hitap eden işyerlerinin, konutlarının satışında sıkıntı yokmuş!..
Yani...
Tanesi, üç milyon, beş milyon ve üzerinde satışa sunulan “mekânlar” tıkır tıkıııır gidiyormuş!..
Sıkıntı orta hallilerden aşağılara doğru giden kesimlerdeymiş aslında.
Nâzik ziyaretlerde bulunduğumuz emlâkçılar böyle söylediler!
“Sosyal medya fenomeni” arkadaşımıza “kiralık mekân” arayışımızda çok zorlanmadık.
Gayet işlek sayılabilecek bir yerde, ikinci kat, üç artı bir, bakımsız olmayan bir yeri aylık “bin” liraya kiralamayı başardı delikanlı.
Bin lira kira, bin lira depozit, bin lira da emlakçı.
“Piyasada sıkıntı olmasa bu fiyata asla kiralayamazdınız burayı!” dendi.
“Plandemi”nin, iyi tarafı…
Kiralar düşüyor mu ne?!
Neyse alışveriş iyi oldu.
Dükkân sahibi, bu “1000”liranın kendisine bir hayli iyi geldiğini söyledi, bereketini görsün.
*
Ankara’nın Balgat tarafları hâlâ gözde yerlerdir.
Oralardan öğle vakti geçtik.
Karnımız acıkmıştı.
“Şöyle uygun bir yer bakalım.” dedik…
Bütün dükkânlar boş gibiydi.
Kimileri kapanmış, kimilerinde tek tük müşteri ve öğle saati.
İçinde müşteri olmayan lokantalardan şüpheleniyor insan; “Ya çok pahalıdır, ya yemekleri iyi değildir ya da her ikisi birliktedir!” diye düşünüyor.
Durum öyle değilmiş, “Hes kodu” verme mecburiyeti, vatandaşın “kişisel tasarruf tedbirleri”, “virüs endişesi”, şu, bu, birçok sebep varmış.
O bölgede “Ciğerci Apo” diye bir yer var, bir orası çalışıyor gibi, diğerleri “sinek olsa da avlasak” modunda.
*
Otobüslerin, tramvayların tıklım tıklım olduğu, uçaklarda yanaşık düzen seyahat uygulamasının devam ettiği, binlerce, onbinlerce vatan evlâdının bir takım “etkinliklerde” bir araya getirildiği bu “virüs” ortamında, esnafa uygulanan kısıtlamaların da can yaktığı ortada.
Saat 19, stop!..
Hafta sonu stop!..
İktidar düşmanı FOX TV, bir başka İktidar Düşmanı medya organı olan “Birgün” adlı şeyin manşetini ballandıra ballandıra veriyor;
İşler kötüye
gidiyormuş, TAM KAPANMA kaçınılmazmış!
Yani, bunlar “TAM KAPANMA” istiyor ki, Sayın Recep Tayyip Erdoğan da, ilk seçimde kapatmak durumunda kalsın dükkânı.
“E kardeşim, tedbir
alınmasın mı?”
Alınsın elbet; temizlik ve mesafe çok önemli.
Amma velâkin, vatandaş da alınan tedbirlerle sergilenen uygulamalar arasında “tutarlılık” görsün ki, “milli mücadele” ruhu şaha kalksın.
Esnaf geze geze bizim de moralimiz bozuluyor haliyle.
Neyse ki, moralimizi düzelten bazı “şeyler” de olmuyor değil.
Ankara’nın çok varsıl kesimine hitap eden bir “mobilyacı”
tanıdığımız, “Valla bizde sıkıntı yok!” cümlesini o meşhur tablodaki “peşin
satan” edasıyla kullanınca, “İyi bari” dedik, “Bari siz gülün!”
Size sevdanın
yolları, bize kurşunlar!..
*
İşsizlik meselesi.
Bir “yakınımız” için iş bakıyorum şu sıralar…
Yok, yok oğlu yok!..
Otuz beş kilometre mesafede bulduk, koca diplomaya ve tecrübeye “asgari ücret” veriyorlar.
Git, gel elde bir şey kalmıyor.
O da “Kosgeb desteği” ile kurulmuş bir işmiş, yani iki yıllık “Kosgeb desteği” bitene kadarmış…
Sonrası, yine işsizlik.
Bakalım, bakıyoruz işte.
*
Bütün bunları umursamayan, görmeyen bir “kesim” var elbette.
Kimsenin “tuzu”nu kıskanıyor değiliz, “kurutabildikleri” kadar kurutsunlar da…
Hani…
“Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar!” cümlesi de anlamsız değil.
“Bütün dünyayı vuran
plandemi elbette bizi de etkileyecek.”
Çok doğru.
Bütün dünya etkilendi.
Bizdeki vatandaşın “Kadim Anadolu Kültürü”nden beklediği, “dertlerin” paylaşılması.
Gelir adaletinde kabul edilebilir “oranların” tutturulması.
Sosyal medyada “il ve ilçe yöneticilerinin, vekillerin, şunların bunların”, özetle “mühim insanların” bitmez tükenmez paylaşımları, insanımızı gıcık ediyor.
Lüks mekânlarda, “mühim
insanlar” arasında, “nazik
ziyaretler.”
Hani, yiyorsunuz, içiyorsunuz, güzel güzel, faydalı faydalı istişarelerde bulunuyorsunuz da…
“Dost çatlatmanın” anlamı ne!..
Hele bu dönemlerde, milletvekillerimizden, yerel ve genel yöneticilerimizden beklenen, memleketin bu zor süreçten sağ salim çıkabilmesi için varlarını yoklarını ortaya koymaları, “anlamsız ziyaret, teşrifât” işlerine ara vermeleri, hele hele bunları “sergilemekten” itinayla kaçınmaları…
“Milli Mücadele”yi, Merhum İkinci Abdülhamit Han, Merhum Rauf Denktaş ve Sayın Erdoğan’ın sırtlarına yüklemektense…
Yükü paylaşmaları…
Memleketin gezmedik esnafını, halini hatırını sormadık yoksulunu bırakmamaları…
Hastanelerde, postanelerde, çarşılarda, pazarlarda, lokantalarda, dürümcülerde “el uzatan birer dost” olarak görünmeleri…
Bunları istiyor bu aziz memleketin yerli ve milli milyonlarca vatan evlâdı.
Zannetmeyin ki, “Dünyayı vuran plândemi”nin ülkemizi de etkilediğini göremiyor bizim güzel vatandaşımız.
Hepsini görüyor…
Hepsini.
Vatandaşın “sessizliğinin” ne mânâya geldiğini de ilgililerin iyi görmeleri gerek.
Beyler, bayanlar…
Sözümün gittiği taraflar:
Haydi, çarşıya pazara lütfen!..
“Nâzik ziyaretler”e, “çok faydalı istişareler”e, zengin davetlerine “katılım sağlamalara” ara vermekte…
Ve dâhi…
“Vatandaşa inmekte” büyük fayda var!..