Dolar (USD)
35.21
Euro (EUR)
36.83
Gram Altın
2978.30
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
14 Ağustos 2021

Su akar yatağını bulur

Bugün AK Parti iktidarının 20. yılını yazmayı planlıyordum. Dün baktım, Cumhurbaşkanı Erdoğan 20. yıl kutlamalarını ertelemiş. Nasıl ertelemesin ki… Binlerce hektar ormanımızı kül eden yangınlar; birbiri ardına can alan, apartmanları alıp götüren sel felaketleri; ABD’nin el altından, muhalefetin aleni olarak kaşıdığı göçmen düşmanlığı… İçimizdeki izansızlar yüzünden afet ve felaketlerden başımızı kaldıramıyoruz.

“İktidar yıpratır” diye başlayacaktım yazıya. Ancak bizde öyle bir muhalefet var ki iktidarın yıpranmasına fırsat vermiyor. Ülkeyi mevcut iktidardan devralıp yönetmeye değil, felaket tellallığı ile milleti canından bezdirmeye, devleti yıkmaya yönelmiş düşman topluluğu gibi hareket ediyor… Ne zaman ülkenin hayrına bir iş yapılacak olsa karşısına geçiyor. Dev bir yatırım yapıldığında kötülemeye kalkıyor.

Abarttığımı sanmayın. CHP’nin genel başkanının şu sözleri hala hafızamızda: “Bu şehir hastanelerini hepimiz eleştirdik. Yanlış yapıyorsunuz dedik. Bu şehir hastaneleri bütçeye büyük yük getirecek dedik.” Bu sözler, şehir hastanelerinin bir avuç yandaşı zengin etmek için yapıldığını iddia eden bir vizyonsuzluk örneğiydi. Sonra aynı kişi sözlerini yalayıp yuttu.

***

Muhalefetin başında bulunan kişinin kısır görüşlülüğü kademe kademe aşağıya da yansıdı. CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na getirdiği kişi milletin aklıyla alay ederek “Temel atmama töreni” yaptı. Gençti, yakışıklıydı ama ufuksuzdu. İBB Başkanı sıfatıyla şunları söylüyordu:

“Şaka değil, yarın bir temel atmama törenim var gerçekten. Gerek yok böyle bir yatırıma. Böyle bir arıtma tesisine gerek yok. Durdurduk. Çok projeyi böyle durdurduk aslında.”

Bütçesi ayrılmış, programa alınmış 16 milyonun yararına olacak dev arıtma tesisini iptal ettiğini göğsünü gere gere utanmadan, gülerek anlatıyordu. Sonrasında Marmara ve Boğazları müsilaj bastı. Hükümet el atıp temizlemese İstanbul pislik içinde yüzecekti. Hemen akabinde inşaatı başlayan metro tünellerini molozla doldurmaya kalkmaları ise herkese “Bunların aklından zoru mu var?” dedirtti.

Zihniyet değişmemişti. İsmet İnönü, Cumhurbaşkanı olarak Nuri Demirağ’ın açtığı Yeşilköy’deki Gök Okulu’nu ziyaret etmiş, hemen oracıkta havaalanının istimlak edilmesini, Türk Hava Kurumu’nun sipariş verdiği 24 adet eğitim uçağının alımının iptali talimatını vermişti. Uçakların ihracatı da engellenince hurdaya verilmiş, özel sektör bitirilmişti.

Rahmetli Menderes, Vatan Caddesi’ni yaparken, “Uçak mı indireceksiniz?” diye sormuşlardı. Demirel, Keban Barajı’na başlarken “Kurbağalara göl olacak” demişlerdi. Rahmetli Özal, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nü yapmak isteyince karşı çıkmışlardı. Sabiha Gökçen Havaalanı’na da, İstanbul Havalimanı’na da taş koymaya kalkmışlardı.

***

Son günlerde canlarımızı alan, canımızı yakan bir konu da Karadeniz bölgemizi vuran seller oldu. Betonun gücüne güvenenler, evlerini tepelere yapan atalarına inat dere yataklarına inmeye başladı. Yaz döneminde yaşadıklarımız, dere yatağına yapı dikilemeyeceği gerçeğini afetlerle gösterdi bize. Küresel ısınma ile gelen seller dev apartmanları çöp gibi devirip geçti…

17 Ağustos 1999’da da benzer bir felaket yaşamıştık. Fay hatları üzerine binalar dikmiş, denizi doldurmuştuk. Bize kaç cana mal olduğunu hatırlayan var mı? Ders almadığınız açık! Dere yatağı ve taşkın alanlarında yapılaşmayı kanun gücüyle engellemek şart. Tüm nehir ve derelerin iki yakasını yapılardan arındırmalı, park yapmalıyız. Bu konu yerel yöneticilere de bırakılmamalı. Kanun zoruyla yapılmalı, aksi davranışların ağır yaptırımları olmalıdır!

Atalarımız boşuna “Su akar yatağını bulur” dememiş; evlerini yamaçlara, tepelere boşuna dikmemişler. Onların bilgeliğini kaybettiğimizden dolayı yaşıyoruz bunları. Muhalefetin vizyonsuzluğu ve insanımızın hırsı bize pahalıya mal oluyor. Önce zihinleri değiştirip dönüştürmemiz şart. Yeni Milli Eğitim Bakanı sesimizi duyar mı acaba?