Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Stratejik bir cinayet olarak Kaşıkçı olayı

Cemal Kaşıkçı’nın 2 Ekim tarihinde evliliğiyle ilgili bir formalite belgeyi almak için gittiği Suudi Arabistan’ın İstanbul başkonsolosluğunda planlı ve profesyonel bir şekilde öldürülmesinin yankıları sürmektedir. Cemal Kaşıkçı cinayetinde ortaya birçok detay atılmak suretiyle, dünya kamuoyunun olayın perde arkasını görmesinin ve gerçek failleri fark etmesinin önü kapatılmaktadırr.

Suudi Arabistan yönetimi, Kaşıkçı cinayetinde kendisinin hiçbir dahli olmadığını ve kendisine karşı uluslararası bir komplo kurulduğu konusunda yoğun bir propaganda faaliyeti yapmaktadır. Suudi yönetimiyle kapalı kapılar ardında pazarlıklar yürüten Amerika, Kaşıkçı cinayetinde sorumluluğun Veliaht Prens Muhammet Bin Salman’da değil, yönetim içindeki derin ve kontrol edilemez unsurlarda olduğuna dair bir iddiayı dünyaya satmaya çalışıyor. Amerika yönetiminin tavrını, “Bana, ‘Suudi devleti adam öldürüyor’ dedirtemezsiniz!” şeklinde özetleyebiliriz.

Kaşıkçı cinayeti, dünya diplomasi tarihinde eşi olmayan bir olaydır. Suudi devleti, konsolosluk binasında bir vatandaşını tuzağa düşürerek öldürmüştür. Kaşıkçı cinayetinin örtülemez gerçeği, Suudi Arabistan’ın haydut devlet olarak ülkemiz dahil dünyanın her yerinde istediği barbarlığı işleyebilecek cüreti ve cesareti kendinde bulmasıdır. Sorun, Suudi yönetimi içinde kontrol edilemez unsurların varlığı değildir. Sorun, Suud yönetiminin bir bütün olarak kontrol edilemez oluşu ve haydutlaşmasıdır. Kaşıkçı cinayeti, Suud yönetiminin bütün coğrafyamız için bir tehlike olduğunu tescillemiştir. Bundan sonra Suudi Arabistan yönetimine bir güvenlik sorunu olarak yaklaşmak, bir gereklilik halini almıştır.

Kaşıkçı cinayeti, Suudi-Amerika geriliminin bir sonucu olarak işlenmiştir. Amerika, Kaşıkçı cinayetini kullanarak Suudi yönetiminden istediğini alacaktır. Prens Salman, baştan sona kendi planı olan Kaşıkçı cinayetinin kendisini etkisizleştiren ve işlevsizleştiren bir operasyona dönüştüğünü görmektedir. Kaşıkçı cinayeti sonucunda yaşananlar, her şeyi kontrol ettiğini sanan Prens Salman’ın aslında her şeyi kontrol eden etkili bir güç merkezi olmadığını, herkesin kontrol ettiği değersiz bir piyondan başka bir şey olmadığı gerçeğini ortaya çıkarmış bulunmaktadır. Amerika, Kaşıkçı cinayetini kullanarak Prens Salman’dan istediği petrol imtiyazlarını ve parayı misliyle alacaktır. Amerika’nın ve Avrupa’nın talepleri karşısında Prens Bin Salman’ın manevra alanı kalmamıştır.

Cinayetin sorumluluğunu Başkonsolos Utaybi’ye yükleyerek Suud yönetiminin dünya kamuoyu nezdinde kendini aklaması mümkün değildir. Dünya kamuoyunda bu işin arkasında direkt Prens Bin Salman olduğu konusunda yaygın ve etkili bir kanaat oluşmuş durumdadır. Olayla ilgili basına sızdırılan veriler, Amerika medyasında yazılanlar ve Pompeo’nun Riyad ve Ankara temasları, bu işin Amerika’da bir mahkemede sonuçlanacağının işaretlerini vermektedir. Amerika, Kaşıkçı cinayetini kendi içinde bir mahkeme konusu haline getirerek Suud yönetimini kendisine mutlak bağımlı haline getirmenin yolunu bulacaktır.

Amerika yönetimi, Kaşıkçı cinayeti üzerinden Suud-Mısır-BAE ittifakını kendisinin ve İsrail’in kontrolüne sokmuş, ekonomik ve siyasal çıkarlarını güvence altına almıştır. Kaşıkçı cinayeti kullanışlı bir kart olarak Ortadoğu ile ilgili pazarlıklarda sürekli olarak kullanılacaktır. Veliaht Bin Salman, Kaşıkçı’yı öldürtmek suretiyle kendi kendine darbe yapmıştır. Bundan sonra Kaşıkçı cinayeti, Bin Salman’ın başında Demokles’in kılıcı gibi yerleştirilecektir.