Stokçular ve tefeciler
Bugünlerde stokçular ve tefeciler gündemimizi bir hayli meşgul ediyor. Hammadde ve ürün girdileri bir artıyorsa onlar fiyatları birkaç misli artırıyor. Nakliyeye biraz zam gelse hemen ürüne fazlasıyla yansıtıyorlar. Sözümüz ticaret erbabı ve esnafın tamamı için değil, içlerindeki fırsatçılar için.
Ekmek fiyatları kısa sürede iki katına çıktı. Nakliye ve
yakıttaki artışı bahane ederek fiyatların bu kadar yükseltilmesi fakirin ekmeği
ile oynamak anlamına geliyor. Belediyenin sattığı ucuz fiyatlı ekmek bir ay
öncesine kadar halk ekmek büfelerinde gün boyu bulunurken, şimdi sabah geldiği
gibi bitiyor.
Stokçular ve uyanıklar daha çok kazanacak diye serbest
piyasanın manipüle edilmesine en üst düzeyde tepki Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan
geldi. Serbest piyasanın tarifini yaparak bu işin stokçuluk ve fırsatçılık
olduğunu söyledi. Stokçuların mallarına el konulacağını ilan etti. Çıkarılacak
kanuna bu malların hazineye devri maddesi de konulmalıdır.
Bu işin kanun yönü olduğu gibi vicdani yönü de var. 1,5
yıl boyunca virüs hayatımızı alt üst etti. Şimdi de piyasa virüsleri ortalığı
kasıp kavuruyor. Piyasa virüsleri vurgun peşinde koşarken, halkın bedduasını aldıklarını
unutuyorlar. Allah, mağdurun ve mazlumun yakarışını geri çevirmez. Hele hele bunu
stokçu ve vurguncuların yanına hiç mi hiç bırakmaz.
***
Piyasayı olumsuz etkileyen kurumların başında özel
bankalar da geliyor. Yatırım amaçlı uzun vadeli krediler vermek yerine kısa
vadeli ve yüksek faizli kredi alacak müşteriyi tercih ediyorlar. Ez kaza
müşterinin taksitlerinde gecikme olsa yapmadıklarını bırakmıyorlar. Zorda ve
darda kalan Türk insanının iliğini, kemiğini sömürüyorlar. Kurumsal çalışıyoruz
bahanesi ile müsamaha ve merhamet anlayışını da ortadan kaldırmış durumdalar.
Özel bankaları alışkanlıklarından vazgeçirmek tavsiye
veya yönlendirme ile olmaz. Bu konuda mevzuatta yapılacak düzenlemeler ve teşviklerle
yatırımı desteklemeleri sağlanmalı. İş kurmak, işçi çalıştırmak, üretici olmak
hiç de kolay değil. İstanbul Havalimanı örneğinde olduğu gibi şimdiye kadar
hiçbir hayırlı yatırımın arkasında durmadılar.
Özel bankaların tefecilik anlayışını değiştirerek ülkeye
yararlı kurumlara dönüştürmek Hükümetin öncelikli görevleri arasındadır. Küçük
yatırımcı ve girişimci çok uygun şartlarda desteklenmelidir. Yatırım – üretim –
ihracat üçgeni ancak o zaman dört dörtlük şekilde hayata geçirilmiş olur. Doğrudan
tefecilik yapanlara da asla göz açtırılmamalıdır.
***
Bugün matbaalar kitap basacak kâğıt
bulamıyor. Fiyatlar döviz bazında yükseltiliyor. Özellikle Çinli firmalar kâğıt
ve boya fiyatları ile istedikleri gibi oynuyor. Çin’den Türkiye’ye nakliye
fiyatları da beş kat artmış durumda. Manipüle ettikleri alanlardan biri de
sunta ve MDF sektörü. Bu da mobilya sektörünü olumsuz etkilemeye başladı. Tüm
sektörlerde yurt dışarıdan piyasayı manipüle edenler tespit ve ilan edilmeli,
Türkiye’de çalışmalarına izin verilmemelidir. Kötü örnekler ayıklandığında
ancak vatandaş rahat bir nefes alabilir.
Tabii bu geçiş döneminde halkın huzuru için
öncelik gıda sektöründe. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesi ile “Gıdada stokçuluk
yenilir, yutulur bir şey değil.” Mevcut cezai müeyyideler de çok düşük. Stokçuluk
ve tefecilik yapanlara para cezalarının yanı sıra kesin delillerle
ispatlanıyorsa hapis cezası da getirilerek caydırıcı olmalıdır. Tabir caizse
“Piyasanın puştu” olmuş bu kara vicdanlara ağır müeyyideler şart.
Son günlerde Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar ile yapılan anlaşmalar Türkiye’ye döviz girişini hızlandırdı. Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri ile de kısa sürede benzer anlaşmalar yapılarak Türkiye’ye yatırımlar artırılmalı. Petrolden para kazanan ülkelerin parası kendi halkına yansımadığı gibi İslam ülkelerine de gitmiyor; doğrudan batılı ülkelerin bankalarına akıp ABD ve Avrupa’nın yatırımlarını finanse ediyor. Prenslere satılan futbol kulüpleri ise havaya girmeleri için ağızlarına çalınan bir parmak baldan ibaret.