SPORDA VE SİYASETTE İSTİKRAR
Son derece anlamlı ve gerekli olan 01 Kasım 2015 seçimlerini geride bıraktık. Bu seçim sayesinde milletimiz önünün görür ve gelecek ile ilgili planlar yapacak duruma geldi. İşadamları ve devlet yöneticileri siyasi istikrarın durumunu daha iyi bilirler. Esasen memlekette huzurun ve zenginliğin sağlanması da siyasi istikrara bağlıdır.
Klasik lafları ettikten sonra esas konumuza geçelim. Atatürk'ün kurduğu ve Türk Milletine emanet ettiği Cumhuriyet sayesinde vatandaş olma şansını yakaladık. Demokrasinin gereği olan seçimler ve sınavlar sayesinde de vesayet odaklarından kurtulma nimetini yakaladık. Onun için biz diyoruz ki, çevrede yaşayan halkın seçimli ve sınavlı demokratik ortama ihtiyacı vardır.
Seçim ve sınav sayesinde görülen ve görülmeyen barikatlar yıkılmaya başlar, yetenekli ve çalışkan insanların önü açılır. Bu vasıflı kişilerin arasından liderlerin doğması şansı da vardır. Demokratik ortamı bekleyen tehlike ise kaos'tur. Kaotik ortamlar ancak liderler sayesinde aşılır. Doğaldır ki, bu liderin özelliği yerel değil, ulusal ve uluslararası düzeyde olması gerektiğidir.
Uluslararası ölçekte liderler az bulunur. Ülkemizi bu yönüyle talihli kabul etmeliyiz. Çünkü muhterem Cumhurbaşkanımız çok uzun ve yorucu bir yolculuktan geçtikten sonra, bütün engelleri aşmış ve ateş çemberlerini delerek geçmiş LİDER olduğunu kanıtlamıştır. Günümüzün olayları ve yaşayan tarih bu Liderliğe tanıklık etmektedir.
Saygıdeğer Cumhurbaşkanımızın getirdiği güven havası vatandaşlarımızın yüzüne yansımıştır. Özellikle çevrede ve gurbette hayat süren insanlarımızın simalarında endişe ve yeis yerini tebessüm içeren bir ifadeye bırakmıştır. Endişe sırası periferide yaşayan kişilerle alay edenlere kaymıştır. Halbuki onların da endişe etmemesi gerekir. Yüksek soyut düşüncede ifadesini bulan kültürümüz ve inancımız herkesi kapsayacak mesaja sahiptir. Bunları aziz Cumhurbaşkanımız dile getirmektedir. Burada önemli olan azınlığın çoğunluğa baskı ve dayatma yapmamasıdır. Demokratik vasat buna imkan vermemektedir.
Siyasetteki istikrar spora da yansımalıdır. Spor dünyasında da liderlere ihtiyaç duyulmakta ve hatta onlar aranmaktadır. Sporcular arasında, futbolda liderler az da olsa çıkmaktadır. Fatih Terim onlardan birisidir. Fatih Terim futbol dünyasına el atınca istikrardan söz edilmeye başlanmıştır. İstikrar maratonların geçilmesiyle ortaya çıkan bir tablodur. Kısa süreli başarılar ve başarısızlıklar istikrar için ölçü olamaz. İstikrar için elzem olan liderin varlığıdır.
Futbol ve özellikle spor alanında Fatih Terim ölçüsünde liderlere ihtiyaç çoktur. Yöneticiler içinde lider kriterlerine uyan kişi sayısı az denilebilir. Mevcut idareciler yemek yemek için, çay içmek için iyi insanlar olabilirler. Ama yığınların sesi olabilecek vasıflara sahip olmadığını görüyoruz.
Spor kulüplerinin yöneticilerine baktığımızda yerel düzeyde liderlik özelliklerini görebiliyoruz. Ama bizde liderlik kurumsallaşmadığı için, mevcut yöneticilerle atağa kalkmak mümkün olmuyor. Üstelik bazı yöneticilerimizin tabanları yok; onlar sessiz yığınların sözcüsü olamıyorlar ve taban ile tavan arasındaki makas çok açılıyor. Dolayısı ile tabandan var olan yetenekli ve çalışkan gençlerin önü tıkanıyor.
Özellikle sporun tepesindeki yöneticilerin oyunculuk geçmişleri yok denecek kadar azdır. Fakat makamlarını bir türlü terk etmiyorlar, lider olacak gençlerin önünü tıkıyorlar. Bu da spor alanında başarısızlığa davetiye çıkarıyor.
Spordaki başarısızlığın sebebi bize göre vesayet odaklarının varlığı olabilir. Ekonomik gücü de elinde tutan egemen odaklar liderlik sistemini çelmeliyorlar; gençlerin önünü tıkıyorlar. Sonuçta sporumuz gelişmiyor, yetenekli evlatlarımızın önü açılmıyor. Uluslararası düzeyde arzu edilen başarıyı yakalayamıyoruz.
Bir de kişilik bozukluğu olanlar yöneticiliği ele geçirirse, yandı gülüm keten helva! Belirtelim ki, kişilik bozukluğu olanlarda empati (eşduyum) yapma yetenekleri yoktur, duyguları ile hareket ederler, vicdanları yeterince olgunlaşmamıştır, başkalarına acımazlar ve bahanecidirler. Sosyopat denilen bu geçimsizlerin son günlerdeki olayları bunun tipik örneğidir.
Demek istiyoruz ki, spor alanında da liderlere ihtiyacımız var. Çevredeki yığınların arasından çıkacak böyle bir lider adayının önü açılmalıdır. Vesayet odaklarının etkinliği kırılarak böyle bir lider adayının kendisini göstermesi sağlanabilir. Onun sayesinde ve iş başına gelmesiyle yığınların sesi, duruma el koyan ve merkezde söz sahibi olur.
Yukarıdaki yazdıklarımızın sporla ilgili olanı hayalimizdir, kızılelmamızdır. Kim bilir, belki bir gün gerçekleşir.
Biraz duygusal ifadelerle yazımızı kaleme aldık. Nasıl olsa futbol kalitemiz düşük, seyirci olarak spordan zevk alamıyoruz. O zaman gündemi futbol dışı konular; hakem yanılgıları, barut kokan yöneticilerin demeçleri tayin ediyor. Biz de bu açıklı durumun sonucu olarak kalemimize sarıldık.
Sonuç: "Seçimli ve sınavlı demokratik ortamdan çevredeki yığınların arasında yetenekli, çalışkan ve eli öpülesi lider adaylarını çıkarır."