SPORDA KAVGACI OLMAK
Genelde sporda özelde futbolda takım ruhu çok önemlidir. Biz biliyoruz ki, uyumsuz ve doyumsuz oyuncular takım ruhuna aykırı davranırlar ve beraberlik ahengini bozarlar. "Geçimsiz insanlar" olarak adlandırılan bu oyuncular takımlarının yenilgilerine çanak tutarlar. Saha içinde ve dışında bu aktörler saygısız davranışlara centilmenliğin dışına çıkalar. Üstelik bunları yapmaktan rahatsızlık duymazlar.
Söz konusu olan oyunculara baktığımızda çoğunda antisosyal kişilik bozukluğunun olduğunu görürüz. Birçok takımın maçlarını yitirmesinde ve ceza almasında antisosyal kişilik bozukluğu (geçimsizlik) tanısı olanların rolü olduğunu görüyoruz. Geçimsizler rakip takımın güzel ve mükemmel oyununu içine sindiremez. Taraftarları tahrik edici söz ve eylemlerde bulunur, onları sanki yasa dışı davranışlarda bulunmaya çağırır.
İsim vermek doğru değil ama birçok kişiye "geçimsiz" sanını vermek yanlış olmasa gerektir. Bu geçimsizler tek başına şov yapmaktan hoşlanırlar; yanılgıya ve yasa dışı eylemlere çanak tutarlar. Kendilerine yapılan uyarılara kulak asmazlar, bencil tutum takınırlar. Adeta, bu etik ve yasa dışı eylemlerden sınırsız keyif almış gibi davranırlar. Bu kişiler yasal yaptırımlardan rahatsızlık duymazlar.
Antisosyal kişilik bozukluğu ile ilgili bilgiler verelim: "Antisosyal kişilik bozukluğu olanlar sosyal normlara açıkça uymazlar (birçok kere tutuklanırlar) ve hiçbir eylemi için pişmanlık duymazlar. Hilekar, impulsif (araba hırsızlığı ve mağaza soygunu) ve sorumsuzdur. Görüşme sırasında kolayca öfkelenebilmektedir. Madde ve alkol kullanmağa küçük yaştan itibaren başlarlar. Küçük yaştan itibaren başkalarının haklarına riayet etmezler ve onlara saldırırlar. Sürekli yalan söylerler, sıklıkla fiziksel kavgalara girerler, başkalarının güvenliğini hiçe sayarlar. Diğer insanlarla stabil ilişki kurmazlar. Antisosyal kişilik bozukluğu olanlar yaşları ilerledikçe bedensel yakınmaları artar ve sıkıntı vericidir. Çoğunun uzun süre cezaevinde yatış öyküsü vardır".
Bütün bunlardan sonra psikolojinin ve psikiyatrinin önemi karşımıza çıkıyor. Psikolojinin ve psikiyatrinin sportif etkinliklerde uygulanması verimliliği artıracaktır. Türkiye Futbol Federasyonu bu gaye ile "Psikolojik Performans Danışmanlığı" kursu düzenliyor. Temenni ve umut etmek isteriz ki, spor psikolojisi uzmanlarından ilgililer yararlanmayı uygulamaya koyarlar. Böylece ülkemizde diğer kulüplere ve spor alanlarına örnek olurlar.
Spor psikolojisi sayesinde insanlar kendisini tanıma şansını yakalayabilecektir, öfkesini kontrol etmeyi becerebilecektir. Ayrıca kişi rakibini de tanıyacaktır. Bu sayede rakibinin hareketlerindeki amacı tahmin edecek ve nasıl davranacağını öğrenecektir. Amaç başarılı ve yetenekli gençlerin önünü açmak ve sporda şiddeti önlemektir.
Sonuç: "Sporda kavgacı kişilikleri tanıyarak şiddet önlenebilir, verimlilik artar".