Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Sporcu yetiştiremiyoruz

DÜŞÜNÜRÜM de açıklamasını yapamam. O konuda yazılanları okumama rağmen bir fikir ileri süremem. Kim bilir belki de dağarcığımdaki bilgiler yetmiyor olabilir. Zaten bu gibi konularda kendimi otorite, söz sahibi saymam.

Ancak kenarından köşesinden gördüklerimi ve bildiklerimi sizlerle paylaşmak isterim. Türk sporu özellikle son yıllarda her açıdan mesafe aldı. Altyapı, tesisler, medya, okullaşma, bilimsel çalışmalar noktasında dünya ölçülerine yakın bir yere ulaştı. Edirne'nin ötesindeki kısmi başarılara rağmen göz dolduramıyoruz. Çok para harcanmasına, büyük emekler verilmesine ve büyük beklentilere rağmen spor ve sporculardan istenilen sonucu alamıyoruz.

Bu yazdıklarımız futbol sektörü için de doğrudur. Bu ülkenin vatandaşları ve yöneticileri futbola büyük yatırımlar yaptılar, gönül verdiler. Çok sayıda aile ve genç, yetişkin büyük umutlarla televizyonun başına geçtiler, galibiyet beklediler, takımlarıyla gurur duymak istediler. Çoğu zaman da hayal kırıklığına uğradılar, üzüldüler.

Ama haklarına yemek doğru değildir. Fatih Terim, Şenol Güneş, Mustafa Denizli gibi abide-şahsiyetler Türk Milleti'ne güzel anlar yaşattılar. Galatasaray kulübüne özel teşekkürümüz vardır. Türk Milli Futbol takımına şükran borçluyuz. Bu kısmi başarılarda emeği geçen arka plandaki bütün çalışanları unutmamalıyız.

Kısmi başarıların arkası gelmiyor, umutlar yeşermiyor. Bu konu ile ilgili olarak kafa yoranların sayısı bir hayli fazla. Herkes bilsin bilmesin fikrini söylüyor, otorite kesiliyor. Ama netice değişmiyor.

Daha önceden de bazı makalelerimde dile getirmiştim. Ülkemize Batı'lı ülkelerin futbolcuları ve antrenörleri geliyorlar. Verimli olup olmadıkları konusunda fikir birliği yoktur. Verimli olduğunu düşünenlerin gerekçeleri kısmen doğrudur. Ancak "çoğunluk böyle düşünmüyor" diye aklıma takılıyor. Yabancılar paralarını alıp gidiyorlar.

Benim gibi değerlendirme yapan yazıları okudukça görüşlerimde ısrar ediyorum. Galatasaray yöneticisi Adnan Öztürk'ün bu konudaki demecini zevkle okudum. Yazı özetle şöyle devam ediyor: "Biz kulüpler olarak her zaman devletten istiyoruz. İngiltere'yi örnek alma fikri uygun değil. Sorunlarımız bellidir ve özellikle futbol konusunda tamamı ile bir tüketici toplum haline geldik. Kendi sporcu üretkenliğimiz günden güne eriyor. Ülkemizin sporcu üretmesi gerekiyor ama beceremiyoruz. Birçok yabancı oyuncunun, doğru dürüst topa dokunmadan bu ülkeye gelip, alıp gittiği milyon avrolarla kaç Türk çocuğu yetiştirirdik. Düşünemiyoruz. Günlük heyecanlarla vakit geçirirken birileri de iyi kazanıyor. Biz vakit geçirirken birileri de iyi kazanıyor. Bugünlerde gazete sayfalarında Avrupa'nın, Brezilya'nın ne kadar ıskarta varsa hepsi boy boy gösteriyor. Demeç veriyor. Spor sendikaları kurulmalıdır."

Adnan Öztürk Bey çok önemli bir probleme parmak basmış. Onun görüşlerine aynen katılıyorum. Zira parası olan ve çok para kazanmanın yolunu bulan bir vatandaşımız hemen spor sektörünün içine balıklamasına dalıyor. "Para ben de ise, kararı da ben veririm" kuralını uyguluyor, yarışı kazanma şansını elde ediyor.

Geçmişte aniden zengin olup kulüp başkanlığına aday olmak isteyenlerin olduğu söylenir. Bu şekilde değerlendirilen kişilerin "spor ve futbol" konusunda otorite kesildiği, son karar makamı gibi davrandığı iddia edilir. Bu durumda zararı Türk Futbolu ve gençler görüyor. Genç oyuncuların önü kapanıyor, umutsuzluk onları bitirip başka alanlara sevk ediyor. İthal malı oyunculara mahkum ve mecbur ediliyoruz. Zevkimiz haline gelen futbolumuzu ve futbolcularımızı toprağa gömüyoruz.

Bıkmadan ve usanmadan yazalım ve dile getirelim. PİONTEK gibi öğretmen antrenörleri ve HAGİ gibi öğretici oyuncuları ülkemize alıp söz sahibi yapalım. Onların bilgisine ve birikimine gençlerimizi emanet edelim. Daha sonra kendi öğretmenlerimizi yetiştirelim ve onların önünü açalım.

Hasıl-ı Kelam: "Gençliğine ve geleceğine değer vermeyen spor kulüpleri başkalarının Truva atı olurlar mı?"