Spor ve siyaset
SPORu2008ve siyaset, işin uzmanı olsun veya olmasın, herkesin konuşma hakkını kendinde gördüğü iki alandır. Bilgi sahibi olmadan, sokaktaki her kişi spor ile siyaset alanında rahatlıkla fikir beyan edebilir. Asıl problem, spor ile siyaset uzmanlarının sözlerine itibar edilmemesidir, onların konuştuklarının göz ardı edilmesidir. Sonunda da, uzmanların sözleri ciddiye alınmayınca, istenmeyen sonuçlar gerçekleşiyor.
Spor ile siyaset iç içedir. Biri diğerine şu veya bu şekilde tesir eder. Spor bir ülkenin bütününü ilgilendirir. Sağlık için, eğlence için, kazanç için spordan yararlanmak mümkündür. Sporun çeşitli branşları ülkenin can damarını meydana getirir. Devletler sporun değişik branşlarından çeşitli gayelerle yararlanma yolunu seçerler. Bu, bazen propaganda aracı bazen de ekonomik çıkar vasıtası olabilir.
Spor deyince özellikle futbol akla geliyor. Ülkemizde de futbol ağırlığını her alanda hissettiriyor. Bireysel ve takım sporları daha yararlı olduğu halde, futbol teşvik ediliyor. Yığınları futbol ile oyalamak, kişileri maçlara yönlendirmek bireysel dertleri unutturmak için bir metottur. Futbolun ağırlığı sebebiyle kişiler meşhur oluyor, onları herkes tanıyor. Zaten birçok işadamı ve siyasetçi, bu amaçla futbol yöneticiliğine soyunduğu ileri sürülüyor.
Siyaset ve siyasetçi, vatandaşların devletle arasındaki bağı sağlayan bir ögedir. Vatandaş dertlerini ve isteklerini devlet memurlarına iletmek için siyasetçiye başvurur. Devlet de vatandaşlarının taleplerini yerine getirir; vatandaş da devletin kendisinden beklediklerini yerine getirmeye mecburdur. Siyaset kurumu da vatandaşa ulaşmak için spor kanallarını kullanır. Gerek ulusal birliğin sağlanmasında gerekse vatan savunmasında spor en etkili vasıtalardan birisidir.
Siyasetin ve siyasetçinin ana damarı seçim ve seçmenlerdir. Gelişmiş ülkeler seçim ve sınava özel ağırlık verirler. Vatandaşlarının sosyoekonomik yönden üst düzeyde olduğu ülkelerde seçimin ve sınavın önemi vardır, ama sıradan bir olay olarak ele alınırlar. Gelişmemiş ülkelerde ise sınavın ve seçimin önemi yeterince anlaşılmamıştır. Halbuki sınav ve seçim avamın önüne gelen ve sunulan fırsatlardır.
Ülkemizde de siyaset kurumu seçimi gündeme getiriyor. Merhum Turgut Özal görevde iken memleketi sık sık seçime götürürdü. İki referandum gerçekleştirildi. Turgut Özal döneminde her yıl bir seçim yapılırdı. O zaman bunu değerlendiren jakobenlerin ve milleti hor görenlerin yorumu şöyle idi: "Turgut Özal şu cahil çoğunluğu seçime ve seçilmeye alıştırıyor; bu da onların uyanmasına sebep oluyor." Bu cümlelerin anlamı "halk cahildir, fakirdir, anlamaz idare edilmeye ihtiyacı vardır" şeklinde yorumlanabilir.
Siyaset kurumundaki seçim ve bir anlamda sınav sporda da geçerli olmalıdır. Sosyoekonomik ve kültürel yönden geri bıraktırılmış kesimin evlatları sınav sayesinde yeteneklerini ortaya koyabilirler, problemleri fırsata dönüştürebilirler. Bunun örnekleri spor ve siyaset alanında çok sayıdadır. Bizim arzumuz ve ihtiyacımız tabandan gelen yıldızların sınav ve seçim sistemine sahip çıkmasıdır.
Bu satırları hangi sebeple kaleme aldık? Çok sayıda gerekçesi var ama esas neden yaklaşan seçimler ve referandum kararıdır. Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'i demokrasi ile süsleyen bütün seçilmişlere selam olsun. Demokrasinin vazgeçilmez şartı olan seçimi ciddiye almak ve seçime başvurmak, millete gitmek lazımdır. Referandumu da bu bağlamda ele almak gereklidir.
Referandumda spor ve san'at camiasından bazı ünlülerin oylarının rengini belli etmeleri demokratik bir haktır. Genellikle ünlülerin muhalif kalması gerektiği dile getirilir. Bu yaklaşım demokratik sistemde kısmen doğrudur. Ünlüler iktidardan da muhalefetten de yana olabilirler. İnsanları tercihlerinden ve dünya görüşlerinden aşağılamak, alaya almak doğru değildir. Aksine, çoğu kere de tersine ve istenmeyen sonuçlar doğurabilir.
San'atçıların ve sporcuların oylarının rengini belli etmesi ve dile getirmesi son derece doğaldır ve demokratik bir haktır. Hiç kimsenin "bu hakkı dile getirmeyi" yüce kavramlarla sulandırmaya hakkı yoktur.
Sonuç: "Sıradan vatandaşların demokrasinin erdemine inanmaları şarttır. Bunun da yolu "seçim ve sınav" kurumuna sahip çıkmaktan geçer."