SPOR VE NEFRET
Kabul etmek gerekir aziz memleketimiz tarihi ve coğrafi sebeplerle zor günler geçirmektedir. Dünyanın süper güçleri yüz (100) yıl önce Türklüğü yeryüzünden silmek için anlaşmışlar ve planlarını yürürlüğe koymuşlardı. Ancak hesap edemedikleri bir husus vardı: O da Türk Milleti'nin imanı ve samimi İslam telakkisi idi. Çanakkale'de kendini ispatlama fırsatını yakalayan aziz milletimiz hasımlarına güzel bir ders verdi ve tarihe geçti.
Aradan yıllar geçmesine rağmen süper güçlerin fikirlerinin ve niyetlerinin değişmediğini anlıyoruz. Ellerine fırsat geçince niyetlerini uygulamaya koyuyorlar. Bunu da değişik yollarla deniyorlar. Hayatın her alanında bunları görüyoruz. Spordan adalete kadar her sahada art niyetli söz ve davranışları böyle yorumlamamız mümkündür. Kandırılmış ve gençliği çalınmış memleket evlatları kusur işlemeye yönlendiriliyor.
Terör olayları sebebiyle aktiviteler özellikle sportif etkinlikler yapılamaz hale getiriliyorlar. "Sokağa çıkılamaz" havasını veren terör olayları kesinlikle dış bağlantılıdır ve bir planın parçasıdır. Kenetlenen ve basiretli olan topluluklar belli bir disiplin içinde hareket ederler ve oyunu bozarlar. Özellikle çocuklarımıza ve gençlerimize içte ve dışta tezgahlanan oyunları ayrıntılı biçimde anlatmalıyız.
En son olarak Fenerbahçe-Galatasaray maçı ertelendi. Resmi makamlara güveneceğiz ve kararı eleştirebiliriz. Ancak, suçlamalarda dikkatli ve seviyeli bir dil kullanacağız. Olayın aslını öğrenmeden ve anlamadan konuşmayacağız. Herkesin resmin büyüğüne bakıp görmesi lazımdır. Göremeyenleri ve anlayamayanları bilgilendirmek görevlerimiz arasındadır.
Yöneticilerin demeçlerine sivri dil ve hakaret egemen olmamalıdır. Unutmayalım ki, futbolda ve diğer spor dallarında başarılı değiliz. Nasıl başarılı olabiliriz? Bu konuda kafa yormamız ve fikir üretmemiz gereklidir. Tek takımın başarılı olması veya birbirine üstünlük sağlaması yetmez. Edirne'nin ötesinde başarılı olmak zorundayız ve sporseverler bunu bizden bekliyor. İki kere daha fazla çalışmak ve başarılı olmaya mecburuz.
Çünkü Avrupa'da da bizi sevmeyenler var. Avrupa'da bizi sevmeyenleri de yenmek zorundayız. Portekiz'de Fenerbahçe'nin başına gelenleri bilmeliyiz. Braga'nın Fenerbahçe'yi 4-1 yenmesini nasıl yorumlayacağız? Bir büyük takımımızın yöneticisi şöyle demeç vermiş: "Bir kez daha gördük ki Müslümanlar Avrupa'nın hiçbir yerinde sevilmiyor. Ülke olarak almamız gereken en büyük ders: İçeride rakip olabiliriz; ancak söz konusu Avrupa'da mücadele olunca bir olup tek yürek olup birbirimizi desteklemeliyiz. Tüm futbolcularımızı alınlarından öpüyorum. Karşınızda sizi bitirmek üzere elinden geleni ardına koymayan İvan Bebek vardı. Buna rağmen yıkılmadınız".
Avrupa'daki futbol örgütleri acaba bize nasıl bakıyor? Bu konuda uygulamalara bakmak daha doğrudur. Bu örgütlerin bize ve takımlarımıza bakışı hoş değildir. Bize yamuk baktıklarını iddia etmek mümkündür.
Yöneticimiz devam ediyor: "FİFA'nın İvan Bebek'i özel olarak seçtiğini düşünüyorum. Türkiye'deki son terör olayları nedeniyle FİFA yabancı oyuncuların Türkiye'ye gelmek istemediğini düşünmüş olacak ki Fenerbahçe'yi elemek için bir yol buldu. Bebek de bu işi yapacak kişi olarak seçildi ve görevini en iyi şekilde yerine getirdi. Fenerbahçe'ye zarar vermek için her şeyi yaptı. Türk takımlarına karşı nefreti açıkça görebiliyoruz".
Bütün bu olumsuzluklara rağmen bilimsel metotlardan ve akılcı yoldan sapmayacağız. Haklarımızı ve görüşlerimizi hukuki yollardan dile getireceğiz. Nefrete medeniyetimizin dili olan "aşk" ile karşılık vereceğiz. Kimseyi hele bir milleti suçlamadan haklarımızı arama yoluna gideceğiz. Daha iyi oynayarak ve güzel olanı seçmek sureti ile maçları kazanacağız.
Terörün etkisinde kalmadan sportif etkinliklerimize devam edeceğiz.
Sonuç: "Futbolumuzu nefrete ve teröre yedirmeyelim; akılcı ve bilimsel metotlarla yolumuzu çizelim".