Spor ve dayak
Şiddet ve dayak uzun yıllar eğitimin bir aracı olarak görülmüştür. Daha çocukluktan itibaren "dayak" eğitim amaçlı olarak uygulanmıştır ve özellikle cahil kabul edilen kesimlere tatbik edilmiştir. İnsan onuruna ve psikolojisine ağır bir saldırı olarak kabul edilen "dayak" geniş yığınlarca onaylanmıştır ve hatta teşvik edilmiştir. Okullarda problemlerle başa çıkamayan eğiticiler, ailede bütünlüğü ve mutluluğu beceremeyen ebeveynler "dayak"ı çözüm aracı olarak gördüler.
Halbuki dayak bir eğitim aracı değildir. Tam tersine kabalığın, gayri medeniliğin, acizliğin bir vasıtası olarak kabul edilir. Cahiller, söz fakiri olanlar, medeni olmayan insanlar problemlerin çaresini dayakta görürler. Dayakla problemlerin çözüleceğine inandıkları için herkese de aynı yolu önerirler.
Günümüzün barış, sevgi ve kardeşlik aracı kabul edilen spor olgusu şiddet ve dayakla anılmaya başlanmıştır. Hemen herkes dayağa ve şiddete karşı olduğunu söylüyor. Sohbet ederken ya da nutuk atarken "dayak"a ve şiddete karşı olduğunu dile getiriyor. Pratikte "ne yapılacağına" dair herkesin bir fikri var, ama "fazilete" dayanan müktesebatı mevcut değil.
Gösteri san'atı olarak gördüğümüz ve kabul ettiğimiz futbol şiddetten nasibini alıyor. "Dayak ve şiddet" futbolun bütün aktörlerine bulaşmış durumdadır. Seyirciler arasındaki kavga ve saldırıları artık adeta olağan duruma geldi. Hakemler ve oyuncular taşların ve kavganın hedefi halindedir, bundan zarar görmektedirler. Güvenlik güçleri gereksiz yere meşgul edilmektedirler. Bu konu ile ilgili yasal konular gündeme getirilmektedir.
Son zamanlarda antrenörler de dayağa başvurmaktadırlar. Oyuncularını terbiye etmek ve korkutmak amacı ile onlara şiddet uygulamaktadırlar. Üstelik bunu da savunmaktadırlar. Antrenör önce şöyle der; "evet, o tokadı attım. Ama bu uyarma mahiyetinde hafif bir tokattı. Soyunma odası özelimizdi." Gelen baskılar ve protestolar üzerine antrenörümüz geri adım atar, kibarlığı öven ve kabalığı kötüleyen sözler sarfeder.
Antrenörün gerek dayak atması ve onu dövmesi gerekse sonradan özür dilemesi acıklı bir durumu yansıtmaktadır. Oyuncu ve antrenör ilişkisi her zaman eğitimi temel alan medeni ilişkilere dayanmalıdır. Antrenörün oyunculara spor ile ilgili kuralları anlatırken onların öğrencisi olduğunu aklından çıkarmamalıdır. Diğer yandan oyuncular da öğrenci ve profesyonel olduklarını unutmamalıdır. Sağlam ve disiplinli bir zemine dayanan antrenör oyuncu ilişkisi herkese örnek olur.
Spor kibarlık ve dostluk için araçtır. Aksi halde spor öfkesini kontrol edemeyen insanlar için şiddet içerikli arenaya döner. Hiç istemesek de şiddet ve dayak olaylarına tanık oluyoruz. Şiddet ve dayak olaylarının gözükmediği spor faaliyetlerine tanık olmanın gururunu yaşamak istiyoruz.
Sonuç: "Şiddet ve dayak dostluğun ve eğitimin aracı değildir."