Spor liselerinin sayısı artmalı
Geçenlerde Sultanbeyli
Naim Süleymanoğlu Spor Lisesi’ni gezdim. Tek kelimeyle muhteşem bir lise. Okul Müdürü Sevgili Dostum Ufuk Dilekçi,
okulun ilk kuruluş aşamasından son durumuna kadar geçen süreci tüm detaylarıyla
anlattı.
Hakikaten çok büyük fedakârlıklar sergilenmiş.
Adını,cep herkülü lakabıyla nam salmış, milli gururumuz,
dünyaca ünlü haltercimiz Naim
Süleymanoğlu’ndan alan lise tam da adına yakışır başarılara imza atmaya
devam ediyor.
Bu aralar futbol,
futsal, güreş, hentbol, karate ve halter gibi spor branşlarında Türkiye yarı
finallerine gidiyorlar. Halter branşındaise İstanbul’da tam yedi altın madalya
aldılar.
Aynı zamanda Türkiye’de karate ve halter sporlarının ders
olarak okutulduğu tek okul unvanına sahip.
Bilindiği gibi spor
liseleri, öğrencilere beden eğitimi ve spor alanında temel bilgi ve beceriler
kazandırmayı ve bu alanda nitelikli insan yetiştirmeyi kendine amaç edinen liselerdir.
Ortaokul/imam-hatip ortaokulundan o yıl mezun olanlar
arasında yetenek sınavı ile öğrenci alırlar. Keza öğretmenler de il milli
eğitim müdürlüklerinin açtıkları sınavları kazanan öğretmenler arasından
seçilir.
Spor liseleri Milli Eğitim Bakanlığı, Mesleki ve Teknik
Genel Müdürlüğü’ne bağlı liselerdir. Genel Spor Liselerinin yanı sıra Tematik
Spor Liseleri ve Proje Spor Liseleri de bulunmaktadır.
Bu okullardan mezun
olan öğrenciler, antrenörlük belgesi alıyor ve bu belgeyle herhangi bir
işletmede antrenör veya işletmeci olarakçalışma imkanına sahip oluyorlar.
En önemlisi de ülke sporuna nitelikli, kaliteli sporcu ve
antrenör yetiştiriyor. Ne var ki yetenekli öğrencilerimizi bu liselere biraz
geç dahil ediyoruz.
Oysa yetenekli çocuklarımızı daha küçük yaşlardan itibarenbu
liselere yönlendirmeliyiz.
Bugün spor liselerine
14-15 yaşlarında öğrenciler dahil oluyor. Bu yaş ortalamasını 6 veya 7’ye
çektiğimizde inanın Türk sporu ciddi anlamda görünür olacaktır.
Türk sporunun görünür olması demek aynı zamanda Türkiye’nin
de dünyada görünür olması demektir. Bir sporcunun ülke tanıtımında oynadığı rol
kesinlikle inkar edilemez.
Geçmişte rahmetli
Naim Süleymanoğlu’nun bugün Busenaz Sürmeli’nin, Mete Gazoz’un ve başarı elde
etmiş daha birçok sporcumuzun ülkemizin tanıtılmasında, reklam edilmesinde ne
denli önemli rol oynadıkları ortada değil mi?
Bizim ülkemizde sporla ilgili şöyle yanlış bir algı hâkim;
bilhassa aileler çocukları daha doğar doğmaz “benim evladım doktor olacak” diyerek çocuklarını kucaklarına alır.
Yani onların doğuştan sahip olduğu ilgi ve kabiliyetleriyle pek ilgilenmezler.
Bu yüzdendir ki okullarda beden eğitimi derslerini de pek
önemsemezler. Oysa beden eğitimi öğretmenleri kendi alanlarında uzman ve aynı
zamanda ciddi birer yetenek avcısıdırlar.
Kabiliyetli çocukları
daha küçük yaşlardan itibaren ilgili spor branşında eğitmeye çalışırlar. Aslında
onlar bir sporcunun küçük yaşlardan itibaren yetiştirilmesinin gerekli olduğunu
bilirler.
Bu çerçeveden bakıldığında spor liseleri bir sporcunun
çekirdekten yetişmesi için öğrenciye fazla da bir zaman bırakmıyor.
Anlayacağınız nitelikli bir sporcunun yetişmesi yıllar alan bir süreçtir.
Bu okulların yaş
seviyesi kesinlikle aşağıya çekilmeli ve topluma da sporun ve sporcunun önemi
iyi anlatılmalıdır.
Demem o ki, spora ve sporcuya profesyonel bir anlayışla
yaklaşmalıyız. Zira yetiştirdiğimiz kaliteli sporcular ülkenin her bakımdan
tanıtılmasında, gelişmesinde büyük katkısı olacaktır.
Bugün Türkiye’de
toplamda 79 spor lisesi bulunmaktadır. 3-4 milyon öğrencisi olan İstanbul’da
ise beş spor lisesi, Ankara’da iki, İzmir’de de iki adet spor lisesi vardır.
Bu sayılar çok az. Bu okulların sayılarını arttırmalıyız.
NOT: Ufuk Dilekçi, bundan böyle Kâğıthane İlçe Milli Eğitim
Müdürü olarak vazife yapacak. Tebrik eder, başarılarının devamını dilerim.