SPOR BİLİMLERİ FAKÜLTE DEKANLIĞI
Genellikle yazılarımda "biz" kelimesini kullanırım. Bu gün izninizle "ben" sözcüğü ile sizlere hitap etmek isterim. Aslında ben sözcüğünü kullanmak daha doğrudur. Mahalle baskısı sonucu sanki "ben kelimesi gururu, kibri ifade ediyor" tarzında yanlış değerlendirme psikiyatri 'de kişilik bozukluğu (Narsisizm) denilen hastalıklar içinde yer alır.
Dolayısı ile "ben" sözcüğünü kullanabiliriz ve bu daha doğrudur. Hissettiklerimizi, içinde yaşadığımız psikososyal atmosferi, bağlantılarımızı "ben" kelimesiyle daha iyi anlatabiliriz. Karşımızdaki kişi ile empati yapmanın (empati doğuştan gelen bir yetenektir) yolu da "ben" diye başlayan cümlelerden geçer. Karşılıklı olarak birbirimizi daha iyi anlarız.
Esas konumuza gelelim: İstanbul Üniversitesi Rektör'ünün (Prof. Dr. Mahmut AK) önerisi ve Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK)'nun uygunu ile Spor Bilimleri Fakültesi Dekanlığına atandım. Hekim (İç Hastalıkları ve Psikiyatri Uzmanlıklarım var) olmam sebebiyle değişik yorumlar yapılabilir. Ancak Spor-Sağlık arasında doğrudan ilişki vardır. Sağlık ise tıbbın ara konusudur. Tıbbın motoru ise hekimlerdir.
Spor alanında yıllardan beri çalışıyor ve faaliyet gösteriyorum. Ankara'da iken Okçuluk ve Boks Federasyonu'nda görev aldım. İlgili bölümlerde "SPOR PSİKOLOJİSİ" dersleri verdim. İstanbul'a gelince Spor Akademilerinde Psikomotor dersleri vermeye devam ettim. Marmara Üniversitesi'nde "Spor Psikolojisi ve Psikiyatrisi" alanında yüksek lisans ve doktora programlarında görev aldım. Tezlerini yönettiğim birçok öğrencim oldu ve onların çoğu, şimdi Profesör unvanını aldılar. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi'nde kurulu, yönetim kurulu üyesi olma şansını yakaladım. Öğrencilere "Psikomotor Gelişim" dersini verdim. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Spor Birliği Genel Sekreterliği ve Yönetim Kurulu Üyeliği yaptım.
- Ulusal Sosyal Psikiyatri Kongresi'ni düzenledim. Konusu Göç, Spor ve Sağlık idi. Prof. Dr. Safa SAYGILI'nın önerisi üzerine "SPORUN PSİKOLOJİSİ VE SOSYOLOJİSİ" KİTABINI YAZDIM. İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü'nde "Spor Psikolojisi ve Psikiyatrisi" dersi veriyorum. Çeşitli kongrelerde spor ile ilgili bildiriler sundum ve panellere katıldım.
Çeşitli dergilerde spor ile ilgili makaleler yazıyorum, görüşlerini aktarıyorum. Doğaldır ki bu yazılarım sporun sağlık ile ilgili yönünü içerir; teknik içerikli yazılar konusunda uzman değilim. Spor Bilimleri Fakültesi'nin kuruluşundan beri emeği geçenleri saygı ile anıyorum. Prof. Dr. Bülent BAYRAKTAR'dan sonra Bayrağı devir almak bana kısmet oldu. Ben de sevgili öğrencilerimizi en iyi şartlarda yetişmeleri için çabalayacağım.
Benim açımdan özellikle "Madde Bağımlılığı" ülkemizin en önemli problemidir. Bu sorunla baş etmenin yollarından en önemlisi sportif etkinliklerdir. Bu faaliyetleri bilimsel temelde yapmak lazımdır. Bu da u işin eğitimini almış kişilerle olur. Bunun yolu da SPOR BİLİMLERİ'nden geçer. Beni bu göreve uygun gören Rektörlüğümüze, YÖK'e, meslektaşlarımıza teşekkür ederim. Bu görevi yaparken Cumhuriyetimiz 'in bir nimet olduğunu unutmayacağım.
Sonuç: "Spor Bilimleri ülke gençlerinin sağlığını korumada en önemli yol göstericidir."
MİLAT "FATİH TERİM MİLLİ VE YERLİ SEMBOLDÜR"
Fatih TERİM'in Türkiye Futbol Federasyonundaki görevinden ayrılmak zorunda kalması büyük yankı uyandırdı. Türkiye Futbol Direktörü Fatih TERİM değişik sebeplerle hedef tahtasına oturtulmuştu. Kelimesi isteniyordu ve alındı. Geçici bir süre de olsa Fatih TERİM gündemden düştü.
Fatih TERİM olayının perde arkasını bilmeyiz. Biz daha çok bu hadisenin psikososyal yönüüzerinde duracağız. Protestocular arasında Kronik Muhaliflerin olması olağandı. Ama zihniyetine, kişiliğine ve mesleğine saygı duyduğumuz kişiler de ve mesleğine saygı duyduğumuz kişiler de bu koroya katıldı. Onlar da Truva Atı rolüne soyundular. Farkında değiller.
Belli ki Fatih TERİM'in öfkesini kontrol edemiyor, çabuk sinirleniyor, öfkesini denetlemeyince ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Onun bu vasfını bilen kronik muhalifler devreye giriyor, oltaya yem atıyorlar. Kurban da belli. Fatih TERİM bu kurbanlardan en önemlisi: Kamuoyu da bu yönde şartlandırıldı.
O zaman mesele çözüldü mü? Yani Dünya Kupası'na, Avrupa Şampiyonası'na katılma şansımız olacak mı? Yerli kulüplerimiz Avrupa'da birinciliği kapabilecekler mi? Bu sorulara cevap vermek kolay mı? Temenni etsek bile, gerçekleşmesinin zor olduğunu biliyoruz. Ama bunu aklımıza getirmek istemiyoruz. Biz sanıyoruz ki, Türk Futbolunda biraz başarı varsa, bunlar tesadüftür. Halbuki öyle değil; bu başarıda Fatih TERİM'in, Mustafa DENİZLİ'nin, Şenol GÜNEŞ'in büyük rolü vardır. Özellikle Fatih TERİM'i göz ardı edemeyiz. Fatih TERİM gibi değerler kolay yetişmiyor. Baştan belirtelim ki, Fatih TERİM'i tanımakla beraber samimiyetimiz yoktur. Fatih TERİM'in her insan gibi zaafı vardır, hata yapabilir. Onun bu zaaflarını dile getirip uyaracağız. Ama kafasına ateş etmeyeceğiz, gırtlağını kesmeyeceğiz. Hele buna yerli zihniyete sahip olanlar asla başvurmamalıdır.
Fatih TERİM gibi hem futbolculuğu hem de antrenörlüğü göz kamaştırıcı olan kahramanımız yoktur veya azdır. Fatih TERİM yerli ve milli özellikleri sebebiyle gençlerin simgesi haline gelmiştir. Çocuklar ve ergenler Fatih TERİM'in şahsında sporu ve futbolu sevmişler, Avrupa ile boy ölçebileceğimiz düşüncesine ulaşmışlardır. Fatih TERİM zaaflarını olmakla beraber mert, güvenilir, sağlam karakterli birisidir. Her zaman ve her yerde dostlarının yanında yer almıştır. Onun mertliğini ve öfke yazılan senaryonun tetikçileri olmuşlardır. Belli bir ölçüde de mevzi elde etmişlerdir. Kendileri sanal tarihe sanal kahraman olarak geçmişlerdir.
Yalnız sanal kahramanlar futbolu ayağa kaldıramaz, Türk Futbolunu ihya edemezler, iyi futbolcu yetiştiremezler. Sanal aktörlerin ömrü kısa olur, Fatih TERİM'in öğrencileri ve öğretileri uzun sürede galip gelecekler, Türk Futbolunu ihya edeceklerdir. Tabii ki, şart Fatih TERİM'i unutmamaktır. Fatih TERİM'in yaptıklarını beğenmeyebiliriz, eleştirebiliriz. Ama kafasına ateş etmeyelim, gırtlağını kesmeyelim. Kötü niyetlilere fırsat vermeyelim.
Sonuç: "Fatih TERİM yerli ve milli bir simgedir ve bu noktaya hak ederek gelmiştir."