Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Spor artık zevk vermiyor

Futbol dışındaki alanlarda söz sahibi değiliz. Ara sıra güreş, halter, Uzakdoğu sporları, boks gibi alanlardaki başarılar yetmiyor. Daha kalıcı ve yaygın başarılara ihtiyacımız var. Ata sporumuz olan güreşte bile çok gerilere düştük. Futbol, basketbol gibi popüler dallarda arzu edilen başarıları yakalamakta zorlanıyoruz. Bütün bu olumsuzluklara sosyoekonomik "afet" tabloları eklenince toplumun morali bozuluyor, çocuklar ve ergenler motivasyon kaybına uğruyorlar.

Aslında girişi futbol olarak yapmak istiyorduk. Ama futbolun eski ağırlığını yitirdiğini, insanların futboldan eskisi gibi söz etmediklerini görüyoruz. Daha önceleri futbol karşılaşmalarını izlemek üzere insanlar televizyon başına üşüşürdü, kahvehaneler yığın yığın kişilerle dolardı. Çoğu taraftarlar tuttukları takımları canhıraş savunurdu, bu uğurda olan kavgaları ve ölenleri üzüntüyle hatırlıyoruz. Doğrusunu söylemek gerekirse futbol kültürümüz yeterince gelişmiş değildir.

Hollanda ve Lüksemburg maçları oynandı. Ancak bu karşılaşmalara ilgi oldukça azdı. Hollanda karşısında azimli ve atak oynamamamıza rağmen çok büyük ilgi uyandırdığını söyleyemeyiz. Ara sıra heyecanlandık ama anlıktı. Geleceğe yönelik bir planımız ve umudumuz yoktu. Hollanda maçı sonrası antrenörümüz şöyle dedi: Biz bu maçı kazansak Türk futbolu kurtulmuş olmayacaktı, Yenilsek de Türk futbolu batmış olmayacaktıu2026

Bize göre Türk sporu derinden sarsılmış, yaralı bir yaratığa dönmüştür. FİFA sıralamasında 56. sıraya inmiş, 2008 Avrupa Şampiyonası'ndan sonra dört büyük (iki dünya, iki de Avrupa Şampiyonası) finallerine katılma şansını yitirmiş bir ulusal takımımız var. Mevcut durumu yorumlamak istersek umutsuzluğa ve yeise kapılabiliriz. Dibe vurmuş bir futbol kültüründen ve zevkinden söz etmek mümkündür.

Futbolun oyuncu ve teknik ekibinin dışında aktörlerine bakalım. Kulüpler ekonomik yönden çökmüş, gelecek ile ilgili planları yoktur. Taraftarlar ve seyirciler maçlara eskisi gibi maçlara ilgi göstermiyorlar. Gerçi geçmiş ilginin pek de iç açıcı olduğu söylenmez.

Futbolculara bakıyoruz. Milli formayı giymek için can atan oyuncu sayısı sizce çok mu? Mükemmel ve güzel bir futbol oynayacak forma giymeyi hedef ve gaye edinen futbolcu sayısı yeterli midir? Hemen küsüp giden ve milli forma altında etik ve centilmence davranmayan futbolcu sayısının çok olduğunu söylemeliyiz. Demek ki, futbolcuların bilinç ve kültür ile ilgili yönlerine el atılması gerekiyor.

Eski futbolcular idareyi ele almak ve futbolu yönetmek istiyorlar. "Mevcut yöneticilerin kibirli olduğunu, egoların fazla şiştiğini, kulüp sayesinde adını duyurduğunu ve bunu araç olarak kullandığını" dile getiriyorlar. Mevcut yöneticilerin futboldan anlamadıklarını ve anlamak için gayret göstermediklerini söylüyorlar. Acaba eski oyunculara bir şans tanınsa diye düşündüğümüz oluyor. Futbolumuz onlarla şaha kalkar mı? Ya başarısız olurlarsa o zaman ne olacak? Tabii ki bu sorulara da cevap vermeleri lazımdır.

Spor medyasının durumuna bir bakalım. Reyting ve tiraj kaygısı bütün medyanın kılcal damarlarını tahrip etmiş, önünü göremiyorlar. Bu şartlar altında futbola ve oyunculara yararlı olamıyorlar. Medyanın etik değerlerini sorgulaması gerektiğini ve kuralların herkese gerekli olacağını bizim kadar, muhakkak ki onlar da biliyor.

Futbol ve bütün spor dallarının gelişmesi fizikteki "bileşik kaplar" teorisine benzer. Ülkelerin kültür ve eğitim düzeyleri artarsa, ekonomileri ve sportif başarıları da yükselir. Dolayısı ile anlatmak istediğimiz zihniyet devrimine ihtiyaç duyduğumuzdur.

Ufak hesaplarla futbolda ve sporda netice alınmaz. Güçlü takımlarla başa çıkmak ve onlarla maçlar yapmak bizim için hedef olmalıdır. Lüksemburg maçı ölçü değildir. Oyuncularımızın kapasitesini bilmeli ve yönlendirmeliyiz.

Sonuç: "Tesadüfen futbolda başarı yakalanamaz.