Spil Dağı'nın Eteklerindeki Şehzadeler Şehrinde Bir Aksakallı: Murat Kaya
Yıllar önce İstanbul’dan Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nde akademisyen olarak istihdam edilmek üzere Manisa’ya geldiğimde bir kış günüydü ve etrafta az da olsa kar vardı. Spil Dağı tüm haşmetiyle karlıydı. Kar buralara, ovaya çok yağmaz denmişti. Ege’ydi burası. Yüksek yerler hariç kar düşmezdi zeytin ve üzümün bol olduğu ama sanayileşmeye kurban edilmiş bu kadim münbit (verimli) topraklara.
Spil Dağı’nı askerlik
yaptığım İzmir Narlıdere’ye İstanbul’dan gelip geçerken görmüştüm uzun yıllar
önce ve Manisa da dağın eteklerinde küçük ve şirin bir yer olarak uzaktan görünüyordu.
Yıllar sonra takdir-i ilahi yolumuz buraya düşmüştü.
Hiç tanımadığım bu
şehirde ikamet etmek için ev ararken Laleli isimli bir semtte bana eşlik eden
arkadaşım beni semtin tam ortasında ve cadde kenarında bulunan güzel bir
pastaneye götürmüş:“Hocam burada dinlenelim biraz ve çay içelim, buranın çayı güzeldir”
demişti.
Bardaktan boşanırcasına
yağan yağmurlu bir günde içeriye girdik ve birazdan çaylar geldi. Gerçekten de
çay güzeldi, demiyle suyuyla. Manisa’daki ilk çayımı burada içmiştim. Zaman
içinde işletme sahibi Murat beyle de tanıştık, dost olduk.
Bugün burada, bu köşede
“köşe sohbetleri” tarzında yeni bir yazı serisini de başlatmış oluyoruz. Halkın
içinde, farklı meslek gruplarına ait, duruşlarıyla, varlıklarıyla çevrelerine
ışık olmuş, örnek olmuş, önder olmuş, destek olmuş kişileri hayata
bakışlarıyla, tecrübeleriyle sohbet havasında siz okuyucularımızla buluşturmayı
düşünüyoruz.
Bunlar “güzel insanlar”
olarak içimizde, her yerdeler aslında. İşte bunlardan birisi: Murat Kaya.
Manisa’dan bir portre. Bakalım neler çıkacak sohbetimizden. Buyurun efendim.
Murat bey yılların
esnafı. Şehzadeler şehri Manisa’nın Laleli semtinde esnaf. Pastane işletiyor. Çekirdekten
işinin ustası. 9 yaşında başladığı bu meslekte 30 m’lik kiralık bir dükkândan
bugün 1440 m’lik kendi mülkünde her sabah 04.00 itibariyle üretimin bizzat
başında bulunarak müşterilerine hizmet veriyor. Bu girişi neden mi yaptım?
Manisa’da en güzel çayı burada içtim, fırın ve pasta ürünlerinden tüm temizliği
ile yine burada yedim çünkü.
“Hiç
bir zaman yazlık, yayla evi veya son model jipler almadım. Kazancımı işime geri
yatırıyorum. İşimi çok seviyorum”.
Kendini yetiştirmek için
çeşitli kurslara da devam etmeyi ihmal etmiyor Murat bey. Kurslar derken tabi
ki ilk önce akla mesleki kurslar ve eğitim geliyor ama işin bir de diğer yönü
var. Murat bey hayata dair kendisine faydalı olacağına inandığı hemen her kursu,
semineri ve eğitimi takip ediyor.
Bir tane örnek vermek
gerekirse, Manisa OSB Bölge Müdürlüğü’nde düzenlenen ‘Güneş Enerji Sistemleri’
eğitimine katılarak işletmesinin çatısına sempte güneş panelleri kurarak, bu
yenilenebilir enerjiyle enerjiyi maliyetsiz hale dönüştürmüş. Tabi ki bu durum
maliyet hesaplamalarında müşterilerine de avantaj olarak geri dönüyor.
“Bilimselliğin
desteği olmazsa güzel iş olmaz” diyor ve yaklaşık 25
yıldır da işyerinde aktif (vardiyalı) mühendis çalıştırıyor.
Teknolojiye olan merakı
Murat beyi ülke içerisinde ve yurt dışındaki fuarlara götürüyor. Mesela
Almanya’da katıldığı bir fuardan imalat üretiminde son derece yardımcı
makineler almış, yine İtalya’dan da öyle…
Son yıllarda ülkemizde de
üretimi yapılan bir baklava makinesi alarak, saatte 80 tepsi yufka
alabildiklerini, bu makine ile üretimin önünün açıldığını anlatıyor şevk ile…
“Öğrenmenin
yaşı yok hocam. Yeter ki isteyin ve hedefinizi belirleyin”.
Sonbahar, şairin dediği
gibi bir sanatsa diğerleri sadece mevsim mi? Bize göre hepsi mevsim ve hepsi de
sanat. Allah’ın ne kadar büyük bir sanatkâr olduğunu her mevsimde görüyoruz.
Her biri ayrı bir sanat eseri. Her biri ayrı karakterde. Tıpkı insan gibi. Her
insan da mevsimler gibidir. Kiminde kışı, kiminde baharı yazı, kiminde ise kışı
görürsünüz. Çok az insanda ise tüm mevsimleri bir arada bulabiliyor ve her
mevsimi tam kıvamında yaşadığını görebiliyorsunuz. Benim gibi J
Sonbahar Ege’de bir başka
güzel. Tabiat hala canlı ve rengarenk. Sarının binbir tonunu burada
görebilirsiniz. Manisa’da bu satırları yazarken yemyeşil bir coğrafyanın
sonbaharı yaşayan ağaçları yapraklarını birer birer toprağa düşürüyordu.
Aksakallılar
Geri Gelmeli
Murat bey inancından
aldığı ahlaki duruşu her zaman işine ve çevresine yansıtıyor. Onun bu duruşunu
bilen müşterileri yer yer özel hayatlarına dair kendisine danışıyor ve yardım
da istiyorlar. Bir müşterisinin hayatının siyah bir renge dönüşmesini ona
yaptığı tavsiyelerle yeniden rengârenk bir hale getirdiğini tüm mütevazılığı
ile anlatıyor.
“Hocam,
biz burada sadece esnaflık yapmıyoruz. İnsanlara gündelik hayatlarında
aşamadıkları iş veya ailevi meseleler konusunda da manevi destek veriyoruz.
Oluşabilecek birçok üzücü duruma bu yöntemle Allah’ın yardımıyla mani olduk”.
TRT Belgesel kanalında seyrettiği
Kırgızistan’daki halkın sorunlarını anlatıp, verdiği kararlara saygıyla uyulan
aksakallılardan çok etkilenmiş. Bizde hala ülkemizin özellikle doğusunda bu
güzel geleneğin az da olsa devam ettiğini ve bunun birçok ciddi sorunu
engellemede önemli olduğunu söylüyor.
Verimlilik
ve Kalite
Murat bey bir işletmeci
ve bunun sıkıntılarını da yaşayan bir insan.
“Kemal
Sunal ve Aziz Nesin işçi haklarını işlerken iş verimliliği ve kalite konusuna
hiç değinmediler. Dikkatle baktığınızda filmlerde hep işçi haklı, patron ise
haksızdır. Fabrika düşmanlığı yapılmaktadır bu filmlerde. Patron iflas ediyor.
Patrona sadaka veriyorlar ve dalga konusu oluyor.”
“Türkiye’nin
kalkınması, sanayileşmesi gereken yıllarda bu tür filmlerle Türkiye’nin önü toplumsal
temelde film sektörü kullanılarak engellenmiş oldu.”
“Uluslararası
büyük firmalardaki uzun soluklu istikrar ve devamlılık bizde yok nedense. Adam
gelip senin firmalarını satın alabiliyor.”
“Firmaların
sahipsizlik sorunu var. Odalar çok büyük bir kambur. Bir kanun maddesinden oluşan
mağduriyetimi yazdım. Oda “ilgili bakanlığa gönderdik” dedi. Bakanlık geri dönüşü
yapmış odaya, oda da bana aktardı. Sorun çözüldü mü, hayır! Oda sekretarya işi
gördü. Taraf olmadı.”
“Bürokratik
tıkanma ve engel hala var Türkiye’de. Arge birimleri çözüm üretmiyor. Atıl
vaziyette. Mikrobiyolojik inceleme ve analizde küçük firma ile büyük firma aynı
terazide tutuluyor. İşte bu çok yanlış.”
“Katı
atık toplama ücretinde büyük şehirde fark alıyorlar. Alınan rakamın maliyet
üstü olması konusuna itiraz ettik. Mahkemede kazandık. Esnaf odaları aidat almak
dışında hiçbir şey yapmıyor. Ticaret odası yine de biraz çalışıyor. TESK hiçbir
şey yapmıyor. Odalar birliği görevini yapmıyor.”
“Esnaf
kanununda küçük işletmeler büyük işletmelerle bir tutuluyor. Bir esnaf 3 kişiye
kadar sayı konulunca 3 kişiyi aşınca sanayi tipine giriyor, iş kanununa tabi
oluyor. O zaman da küçük işletme tıkanıyor. Eski kanunda istihdam etme imkânı
daha fazla oluyordu. Bankalar sanayi tarzı çalışır. Saatle çalışır. Esnafta ise
işin niteliğine göredir bu durum.”
“Her
şey küçükten başlar. Küçük esnaf ne kadar sağlam olursa büyüme de o kadar
düzgün olur.”
Ve en büyük sorunlardan
birisi de, işini isteyerek, severek ve sahiplenerek yapan eleman bulma
sıkıntısı.
“İşini
düzgün yapacak istekte usta dâhil eleman bulmakta zorlanıyoruz.”
“Toplum
olarak cinnet geçiriyoruz. İnsan merkezli ve dinimizden, örfümüzden,
ananemizden beslenmeyen, sevgi ve saygıdan uzak bir eğitim sistemiyle kişisel
ve toplumsal hiçbir soruna merhem olamayız.”
Küçük yaşlardan beri kendini hep bir ileri noktaya götürmek için uğraşan bir portre sundum sizlere. Hayata, insana dair sorunlara çözüm önerileri sunan bizden, içimizden bir insan portresi bu. Dert çok ama köşemizde özetleyerek verdik. Bu tür hayat tecrübesi olan, çevresine faydalı olmak için yaşayan insanlarımızın sesini, sözünü dinlemeliler yerel ve ulusal çapta ülkemizi yönetenler.