Dolar (USD)
32.56
Euro (EUR)
34.84
Gram Altın
2438.19
BIST 100
9645.02
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

15 Haziran 2021

Sözün Tesiri!

Ruhumuzu her yönden kuşatan ve aklımızla ruhumuzu farklı noktalara savuran fırtınaya kapılmış gibi, sözlerimizi tesirsiz kılan zamanın, yitirdiklerinden olmama çabasıyla geçirirken ömrümüzü, yaşanan hadiselere gösterilen reaksiyonları görünce rahmetli Sadettin Ökten hocanın; "Ölçü bozulduğu zaman önce gözün ölçüsü bozulur, sonra kalbin ölçüsü. Şu anda biz ölçüsü bozulmuş kalplerle yaşıyoruz." Sözü dolanıyor aklımda.

İyinin iyi, kötünün kötü, doğrunun doğru, yanlışın yanlış, güzelin güzel, çirkinin çirkin olduğunu ispatlamak için yırtınıyor ve çabalıyor ama ruhuna tesir edemiyor artık insan insana.

Kelam yalama oluyor artık.

En ulvi duygular pazara dökülüyor en süfli olanla pazarlık meselesi haline getiriliyor. Ayağa düşürülen doğruları yüreklere nakşetmek zorların zoru haline geliyor sonra.

Çünkü söz tesirini kaybediyor artık. İnsanlar en doğru en uygun sözü söyleyene bile karşı çıkacak hale gelmiş, idraksizlikten, izansızlıktan veya o sözü söyleyenin keyfiyetsizliğinden.

Aslında Sadi’nin dediği gibi; "Önemli olan kalbin safiyetidir. Parlak sözlerin ibadette yeri yoktur. Eyleme dönüşmeyen söylemler hiçbir zaman kıymet taşımaz."

“Senin hedefin ne, varmak istediğin menzil neresi?” Sorusunu her gün sormak ve her gün cevaplamakla mükellef olan insanoğlu, en çok bu sorudan, bu soruya muhatap olmaktan kaçıyor. İnsan kendinden kaçabilir mi? Ruhuyla arasına girecek milyon tane perde olduğu bir zamanda kaçıyoruz işte kendi ellerimizle perde çekerek…

Allah’ın maarifetine ulaşmak ve ona uygun yaşam tarzı inşa etmekle mükellef insan için vasıta olması gereken her şey gayeleşmeye başlıyor ve “deveyi yardan uçuran bir tutam ot” hesabı yardan düşmemize sebep oluyor.

Olmak ve oldurmak çabasını şahsiyet aynasında tüttürebilen müstesna insanların unutturulmak istendiği bir ortamda, yolumuzu düze çıkartacak tek şey onların samimiyeti belki de.

Sevgisinde ve öfkesinde samimi, dostluğunda ve düşmanlığında samimi Allah yolunun divanesi insanlar.

Sevgisinde samimi olmayan insan öfkesinde de samimiyetsizdir. Menfaate dayalı ilişkilerde, menfaat beklentisi ortadan kalktığında ilişki de ortadan kalkar. Bir hareketi desteklemek bir insanın yanında durmak bir davaya omuz vermek her şeyden önce Hak için, doğruluk için olmazsa o yolun varacağı nokta çıkmaz sokaktır.

Sevginin ve nefretin izahını da yapmak gerekir. İzahı yapılamayan duygular boşlukta kalır ve savrulurlar.

Niye seviyorum. Niye nefret ediyorum? Sorularını sorup cevap vermek "ölçülere, belirli bir ahlaki temele dayandığını gösterir"

Ve ahlakın olmadığı yerde hukukta inşa edilemez. Çünkü hukuk ahlakın pıhtılaşmış halidir. Devamlı hukuk reformundan bahsediliyor ama insanlığın gittiği nokta ahlaki temellerin yıkıldığı, temel sabitelerin yok edildiği nokta. Hangi ahlak? Hangi inancın, dünya görüşünün ahlakı?

Sistem değişikliğinden bahsederken aslında bunun mecburiyet olduğunu, hem ülkemizin hem nesillerimizin geleceği için zaruret- varlık-yokluk meselesi olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Çünkü yaşadığımız sistemin alışkanlıkları maalesef bize, temel değerlerimizin va’z ettiği ölçülerden daha fazla tesir ediyor. Yani biz hangi noktada duruyor olursak olalım nihayetinde yarın bir rüzgârla savrulmayacağımızı, geleceğimizin nefsin elinde oyuncak olmayacağını bilemiyoruz. Her zaman böyleydi evet. Ama bizi bize rağmen bizden koruyacak en azından zahiri sebepler inşa etmek demek sistemin inancımıza göre kurulması.

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun dediği gibi: "İnsanı tanımak istediğin vakit, Allah'ın ve insanların ona vadettiği şeye bak; bu ikisinden hangisine kalbi daha çok güvenmektedir."

Sözümüzü tesirli kılmak için o sözün hakikatine inanmak ve daha da ötesi onun gerektirdiği bir hayatı yaşamak en önemlisi. İnandım dediğimize gerçekten inandığımızın göstergesi inandığımızla amel etmektir. Sadece söz değil eylem yani.

Söz ruhtan gelirse ruha tesir eder!