Sözün bittiği yerde insan kalabilmek
Küçük bir kıyamete kıyam ettik pazartesi sabahı. Sabaha karşı acı acı çaldı telefonumuz. Hatay’dan bir canımızın “ölüyoruz, deprem durmuyor” yüreğimizi sarsan feryatlarıyla ayağa fırladık ve ailece televizyondaki haber kanallarına adeta kilitlendik. Durum çok vahimdi. Memleketimizin bir köşesi adeta tamamen çökmüştü. Tam on il, 110 bin kilometrekare alan ve 13 milyon 500 bin insanımız bu neredeyse 8 şiddetli depremin pençesinde hayata tutunmaya çalışıyordu. Endişe, korku, hüzün ve acı ile kıvranıyorduk. Daha ilk şoku atlatamadan ilk depremin üzerinden dokuz saat sonra ikinci büyük depremi yaşadık. Neredeyse ilkiyle aynı şiddette ama onun ayakta bıraktığı her şeyi adeta yerle bir eden ikinci darbe. Ardından 117 artçı sarsıntı…
Şu ana kadar 16 bin 170 insanımızı kaybettik. 64 bin yaralımız var.
Yıkılan bina sayısı 6 bin 444 oldu ancak tam olarak teyit edilmese de yıkıldı
ihbarı gelen bina sayısı 11 bin 302. Yani bölgede 11 binin üzerinde enkaz var.
Maalesef ölü- yaralı sayısı her dakika artmakta.
Bölgede AFAD, PAK, JAK, JÖAK, DİSAK, Sahil Güvenlik, DAK, Güven, itfaiye,
tahlisiye, MEB, STK'ler ve uluslararası ekiplere ait 24 bin 727 arama kurtarma
personeli canla başla mücadele ediyor. AFAD, Emniyet, Jandarma, MSB, UMKE,
ambulans ekipleri, gönüllüler, yerel güvenlik ve yerel destek ekiplerinden
görevlendirilen saha personel sayısı ile beraber bölgede görev yapan personel
sayısı 113 bin 201'e ulaştı. 3 bin 500Mehmetçiğimiz, tüm emniyet
teşkilatımız, madencilerimiz ile yerli
ve yabancı arama kurtarma ekipleri canla başla kurtarma faaliyetlerini
yürütüyor.
AFAD, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Kızılay tarafından 137 bin
929 çadır ve 1 milyon 255 bin 500 battaniye sevk edilmiş, 92 bin 738 aile yaşam
çadırının kurulumu tamamlanmış. Toplamda 28 bin kişi bölgeden tahliye edilmiş.
Ülke genelinde tüm belediyelerimiz, valiliklerimiz, kaymakamlıklarımız,
STK’larımız seferber olmuş deprem bölgesine yiyecek, içecek, giyecek başta
olmak üzere insani ne kadar ihtiyaç varsa gönderme derdinde. Kan vermek için
vatandaşımız kuyruklara girdi. Kan stoklarımız bir anda doldu.
Deprem bölgesine giden tüm yollar insani yardım malzemeleri taşıyan
tırlarla dolu. Her dakika yurdun her köşesinden insani yardım malzemesi
yüklenen kamyonlar ve tırlar hareket ediyor. Bölgedeki arama kurtarma
faaliyetlerine gönüllü olarak katılmak için binlerce insanımız ilgili kurumlara
müracaat ediyor. Milletimizin duyarlılığı, vefakârlığı, merhameti, birliği,
dirliği her türlü takdirin üzerinde. Böyle bir milletin ferdi olduğumuz için
Rabbimize hamd ediyorum, şükrediyorum.
Milletimiz yediden yetmişe seferberlik halinde. Günün laf değil yardım
zamanı olduğunu, fedakârlık zamanı olduğunu, birlik ve dirlik zamanı olduğunu
biliyor ve gereğini yapmaya çalışıyor.
Tüm dünyanın gözü üzerimizde. Birçok ülke hem arama kurtarma ekibi hem de
maddi ve ayni yardım gönderiyor. Hepsine teşekkür ediyoruz.
Şu an yapılacak en önemli iş ise deprem bölgesine giden bu yardımların
dağıtımını iyi organize etmek ve bir an önce oradaki insanımıza ulaştırmaktır.
Devletimiz ve ilgili kurumları da bunu zaten yapacak dirayette ve duyarlılıkta
olduğuna da yürekten inanıyoruz.
Maalesef yaşadığımız bu felaketin boyutu havsalamıza sığacak, anlayacak
ve anlatacak düzeyin çok çok üzerinde. Bu zor günde acilen yaraları sarmak ve
kurtarılmayı bekleyen canlarımıza umudumuzu kaybetmeden ulaşmaya çalışmak, bir
yandan depremin bir yandan da soğuk havanın pençesinde yardım bekleyen
insanımıza yardımları ulaştırmamız, bölgeden tahliye edilecekleri istedikleri
yerlere göndermemiz önceliğimizdir.
Gelin görün ki bu can pazarında çoktan ölmüş insanlıkları hortlayıp
meydana dağılan alçaklar, hainler de boş durmuyor. Her durumdan kendilerine
vazife çıkarak bu güruh sinek gibi mide bulandırmaya, insanlarımızın gayret ve
yardımlarını baltalamaya, kaos çıkarmaya devam ediyor. Depremden siyasi rant
devşirmeye çalışan zavallılardan tutun da hemen fırsatı ganimet bilip en temel
insani malzemeleri fahiş fiyatlarla satmaya kalkanlar, hırsızlığa ve yağmaya
çıkanlar, asılsız ihbarlarla arama kurtarma ekiplerini gereksiz yere meşgul
edenler, depremden kurtarılan her can için sevincinden “Allah-u Ekber” diye
tekbir getirenlerden, milletimizi gayrete getirmek için okunan salalardan
rahatsızlık duyanlar, her fırsatta askere, polise, dine Diyanet’e dil uzatanlar
da iş başında.
Sahte yardım kampanyaları düzenleyen dolandırıcılar, sosyal medyada
acımızla alay eden kendini bilmezler, yaşanan felaket karşısında kahkahalar
atanlar, sosyal medyada akla hayale gelmeyecek dezenformasyonlar, yalan dolanları
yayan alçaklar da iş başında.
Bölgeye gidip halkı galeyana getirmek için ellerinden geleni yapanları da
duyuyoruz. Çin Devlet Televizyonundan geldiklerini söyleyen ve vatandaşımıza
para teklif edip devletimiz aleyhinde demeç vermesini isteyenleri de duyuyoruz.
Gönül isterdi ki bunlar hiç yaşanmasın ama yaşanıyor. Umarız bu
alçakların da yaptıkları yanlarına kalmaz.
Elbette depremin yaraları sarılırken bundan ders çıkarmayı da ihmal
etmemek gerekir. Hepimiz şapkayı önümüze koyup kendimize düşen dersi çıkarmak
zorundayız. Yapılaşma işlerinde uyulması gereken depreme dayanıklılık ile
ilgili tüm kurallarımızı yeniden gözden geçirmemiz ve belirlenen kurallara da
harfiyen uymamız gerekiyor.
Depreme ve tüm tabii afetlere karşı bilinçli olmamız gerekiyor. Her
ferdimiz ciddi bir şekilde ilk yardım eğitimi almalıdır. Özellikle gençlerimiz ilgili
kurumların açtığı arama kurtarma eğitimlerine katılmalıdır. Bunlar belki
ileride konuşulacak, tartışılacak şeyler ama bu manzaraları bir daha yaşamamak
için buna mecburuz. Gerçeklerden kaçamayız.
Elindeki tüm imkânlarını seferber eden milletimize ve devletimize Rabbim
yardımcı olsun. Birliğimizi, dirliğimizi muhafaza etsin.