Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 Şubat 2022

Sözlüklere her zaman ihtiyacımız var

Bugüne kadar Türkçe pek çok sözlük hazırlandı. Bugün de yeni sözlükler yayımlanıyor. Her sözlük bir ihtiyaca cevap veriyor.

Mehmet Nuri Yardım

Okumayı ve yazmayı sevenlerin ellerinden düşürmedikleri yegâne kitaplar şüphesiz kamuslar, lügatler, sözlüklerdir. İlkokul yıllarımızdan beri ihtiyaç duyduğumuz bu kaynak kitaplara, ilerlemiş yaşlarda yine de dönüp bakıyoruz. Zira canlı bir organizma olan dil her zaman değişmekte, yenilenmekte ve yeni kelimelerle tazelenmektedir. Dolayısıyla eski ve yeni kelimelere tam vakıf olabilmek için mutlaka sözlüklerle haşir neşir olmak mecburiyetindeyiz.

Türkçemizin zenginliğini kelimelerin çokluğundan anlamak mümkün. Hazırlanan bazı sözlüklerde 300 bine yaklaşan kelimenin açıklamaları bulunuyor. Elbette bütün bu kelimeler yürürlükte olmayabilir ama bu bereket, dilimizin zenginliğini, genişliğini, derinliğini ve ufkunu gösteriyor. İyi yazarlar, bu mevcut kelime hazinesinin en az 30 bin kelimesini kullanır. Tıpkı Peyami Safa gibi… Peki yazarlarımız, yazılarında ve kitaplarında acaba bugün kaç kelimeyi kullanıyor? İyi bir araştırmayı hak eden önemli bir konudur bu.

Farklı İlimlerin Sözlükleri

Tabii sözlükler çoğaldıkça çeşitleri de ziyadeleşiyor. Bundan bir iki asır önce Türkçe sözlükler neşredilirken bugün artık farklı ilimlere ve mesleklere ait sözlükler de revaç buluyor. Edebiyat, tarih, coğrafya, din, tasavvuf, felsefe, siyaset, askerlik, spor terimleri sözlükleri, bunlar arasında başı çekiyor. Tabii başka alanlarda kaleme alınmış sözlüklere de rastlayabiliyoruz. Kuşkusuz bütün okuyucular tarafından istifade edilen bu eserlerin bir boşluğu doldurduğu tartışmasız bir hakikat. Sözlüklerden rahatlıkla yararlanılabildiği için bu vadideki çalışmalar aralıksız sürüyor. Bir de sevindirici bir husus, bazı büyük sözlüklerin artık internet ortamında da kullanılabiliyor olması. Dolayısıyla kitap olarak sözlükleri karıştırmak istemeyenler, internet ortamında aradıkları kelimeyi hemen bulabiliyor ve anlamını öğrenebiliyor. Bugünlerde yayımlanan üç sözlük, kültür dünyamıza değer katmış bulunuyor. Merhum Yılmaz Yalçıner’in Türkçede Dünümüzü Hatırlatma Sözlüğü, Besim Atalay’ın Türk Büyükleri Veya Türk Adları ile Mehmet Ali Bal’ın Esmâ-i Hüsnâ kitabı bu alanlara ilgi duyan okuyucuların sevinçle karşıladıkları üç kıymetli eserdir.

Kelimeleri Unutamayız

3-Yılmaz Yalçıner_4ede1ceeda7fcabaf099f337ac9a8bbc.jpg

Yılmaz Yalçıner’in Türkçede Dünümüzü Hatırlatma Sözlüğü uzun yılların titiz çalışması, sabrı ve emeğiyle vücut buldu. Büyük boy 928 sayfa olan eser Mekki Yassıkaya’nın Genel Yayın Yönetmenliği’ni yaptığı Erguvan Yayınevi tarafından kültür dünyamıza kazandırıldı. Uzun yıllar gazetecilik yapan Yalçıner eserin ön sözünde Türkçede ‘dil’ kelimesinin lisan ve gönül anlamlarında kullanıldığını, dolayısıyla iki kavramı bütünleştirmesi bakımından bunun son derece anlamlı olduğunu belirtiyor. Geçmişte Türkçe konusunda yaşanan tartışmalara temas eden Yalçıner, Türkçenin diğer diller gibi farklı lisanlardan kelimeler aldığını, bunun bir zenginlik olduğunu belirtiyor. Nitekim bu hususa rahmetli edebiyat tarihçimiz Nihad Sâmi Banarlı da işaret ediyor ve Türkçenin Sırları isimli eserinde başka lisanlardan kazanılmış kelimelere “fethedilmiş kelimeler” diyor. Yılmaz Yalçıner, bu mevzu ile alakalı olarak görüşünü şöyle ifade ediyor: “Dikkatinizi çekmiştir; Osmanlı’nın topraklarının birer birer elden çıkışına hayıflanırız, üzülürüz. Onlarca devlet, devletçik türedi o topraklar üzerinde. Devlete-i Aliyye’den sonra da rahat, huzur yüzü görmedi üzerinde yaşayan halklar. Bizim kadar onlar arasında da bu durumda ızdırab çekenler vardır elbette. Fakat neden şimdilerde ‘çakıl taşını vermeyeceğimiz’ topraklarımız için titizlenirken, ’kelimelerimizin kaybolmasına hatta kasten unutturulmasına’ göz yumalım ki… Onlar bizim geçmişimiz ve geleceğimizin yolundaki karanlıkları aydınlatacak işaret taşları…”

Farklı bir anlayışla hazırlanan sözlükte bugün çokça kullanılan kelimelerin dünkü karşılığı Latince anlamları ve eski yazı şekli ile birlikte okuyucuya sunuluyor. “Dönemeç”in eskiden “kavs”, “balta”nın “mihtab” şeklinde kullanıldığını öğreniyoruz. “Düşmanlık” eskiden “adavet” kelimesiyle karşılanırken “düşey” ise “âmûdî” ile ifade edilirmiş. Geçmişte “güzel yüzlü”lere “gülnikab” denilirmiş. “Kandil”in karşılığı ise “Çerâğ”. Velhâsıl Orta Asya’dan gelip Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde şahikasına erişen kadim Türkçemizin birçok kelimesini bu sayede öğreniyoruz. Eski ve yeni kelimeleri kıyaslamak ve bunlardan seçme yapıp yazı ve eserlerinde kullanmak isteyen kalem erbabı için muazzam bir hazine. Bu vesile ile Yılmaz Yalçıner’i rahmetle anarken, eseri Türkçemize kazandıran Mekki Bey’e de teşekkür ediyorum.

Esmâ-i Hüsnâ

6- esma-i hüsna -m.ali bal_960a9818905db4bb5b31bd302a1c62da.jpg

Bilindiği gibi “Esmâ-i Hüsnâ”, “Cenab-ı Allah’ın Güzel İsimleri” demektir. Mehmet Ali Bal’ın kaleme aldığı Esmâ-i Hüsnâ’da Rabbimizin ‘güzel isim’lerinin geniş izahı yapılmaktadır: Bu isimler arasında “Rahîm”, “Rahmân”, “Melik”, “Kuddûs”, “Azîz”, “Rezzâk”, “Vehhâb”, “Kahhâr”, “Settâr” “Halîm”, “Latîf”, “Kebîr”, “Kerîm”, “Hamîd”, “Vâhid”, “Ganî”, “Bâkî” ve “Sabûr” gibi isimler de bulunuyor. Müellifimiz, Erguvan Yayınevi’nden çıkan eser hakkında okuyucularına şu özlü bilgiyi veriyor:

“Bizim bu Esmâ-i Hüsnâ çalışmamızda ‘İsimler’ kavramının en geniş manasıyla zikredildiği görülecektir. Sadece isimler değil, olgular, eşyanın mahiyeti, ilimler vs. bu kavramın içinde gizlidirler. Bu yönüyle Esmâ-i Hüsnâ’nın bir hazine olduğunu söylemek doğru olacaktır. Gerek dualarda zikretmek gerek manasını tefekkür ve tezkir etmek, gerekse de manaları doğrultusunda bilim ve teknolojiye ait gelişim yolunda yürümek bu hazineden istifade etmek için makbul çabalarımızdır. Allah (c.c.) İslam Âlemine her üç alanda birlikte yürümeyi nasip etsin. Zira Esmâ-i Hüsnâ’nın idraki ancak böyle mümkündür. Bu vesile ile şunu da ifade etmeliyim ki, özellikle bir akide, fikir ve kültür değeri ifade eden sözlerin, kelimelerin anlaşılmasında hâkim kültür ve anlayışın bilinmesinde de yarar vardır. Esmâ-i Hüsnâ vesilesiyle geçmiş kültür ve irfanımızın da özlü meyveleri yazılar içinde derç edilmiştir.”

Üç Aylar’ın yeni başladığı mübarek Ramazan ayına giderek yaklaştığımız bu günlerde böyle temel dinî eserleri okuyup muhtevalarını anlamaya çalışmak büyük istifadeye medar olacaktır. Kaliteli baskısı yapılan eser, aileler içinde her gün bir “esmâ-i hüsnâ”nın sesli okunması suretiyle de mütalaa edilebilir.

TÜRK ADLARI

Gürol Pehlivan_b0ce7577801c81612505a1b4becb71fb.jpg

Yaşar Çağbayır tarafından hazırlanan beş ciltlik Ötüken Türkçe Sözlük ile Ötüken Osmanlı Türkçesi Sözlüğü başta olmak olmak üzere pek çok sözlüğü dilimize armağan eden Ötüken Neşriyat, bu sahada yeni kaynak eserleri vitrinlere taşımaya devam ediyor. Besim Atalay’ın Türk Büyükleri Veya Türk Adları sözlüğünü Gürol Pehlivan hazırladı. Türkçemize pek çok hizmette bulunan, önemli makaleleri ve eserleri dilimize kazandıran Besim Atalay’ın bu eseri de hem bilim dünyası için hem de dil’e meraklı araştırmacılar için büyük bir kazanç olmuştur. Türkiye’de Dîvânü Lugât’t-Türk’ü, Türkiye Türkçesi’ne kazandırarak mühim bir hizmette bulunan Besim Atalay’ın diğer basılmamış kitaplarının da yayımlanması isabetli olacaktır. Eseri hazırlayan Gürol Pehlivan’ın ‘ön söz’de belirttiği gibi ilk dil çalışmalarında bulunan Besim Atalay gibi şahsiyetlerin kitaplarında bazı kusurlar bulunabilecektir ancak öncü çalışmalarda bu tür noksanlıklara her zaman rastlanabilir. Dolayısıyla dil araştırmalarının nerden başlayıp hangi noktaya ulaştığını kıyaslamak adına bu tür kitapları görmek, ufuk açıcı olmaktadır.

HAYATI VE ESERLERİ

Kitabın başındaki “Besim Atalay Hayatı ve Eserleri” bölümünde müellifin diğer çalışmalarına dikkat çekiliyor. Atalay’ın kitapları arasında Maraş Tarihi ve Coğrafyası, Bektaşîlik ve Edebiyatı, Müslümanlara Öğütler, Türk Dilinde Ekler ve Kökler Üzerine Bir Deneme, Türkçede Kelime Yapma Yolları, Abuşka Lûgatı veya Çağatay Sözlüğü, Çeşitli Halk Fıkraları ve Deyimleri, Türk Dili Kuralları da bulunuyor. Türk Büyükleri Veya Türk Adları’nı sadece arkeolojik bir dil alanı araştırması olarak görmek hata olur. Aksine dilimizin zenginliğini görmek adına bu tür eserlere ihtiyaç olduğu açıktır. Bilhassa geçmişte dilimize yapılan zoraki müdahale ve baskılar ile Türkçenin nasıl zayıflatılmaya çalışıldığı biliniyor. Dolayısıyla bu tür eserler, tarihî bir vesika ve zengin bir belge olmanın yanı sıra geçmişle bağlarımızı yeniden kurma adına ufuk açıcı emekler olarak sayılmalıdır. Son yıllarda Orta Asya’daki soydaşlarımızla kurulan sağlam bağlar ve yeni tesis edilen Türk Devletleri Teşkilatı gibi oluşumlar sayesinde aslında tarihimiz bir bakıma yeniden yazılmaktadır. Türkçenin tarihi ve edebiyatı da yeni bilgi ve belgeler ışığında, orijinal kaynaklar ve eserler sayesinde zengin bir şekilde yeniden hazırlanacak ve büyük medeniyetimizin bütün ihtişamı ve zarafetiyle ortaya çıkması sağlanacaktır. Besim Atalay’ın ilk olarak Türk Yurdu dergisinde neşredilen makaleleri, daha sonra Türk Büyükleri Veya Türk Adları başlığıyla iki defa basılmış şimdi de üçüncü baskısı ilmî bir neşir olarak Türkoloji dünyasına sunulmuştur. Besim Atalay’ı eserleri ve hizmetleri dolayısıyla rahmetle anarken bu kabil kitapları irfanımıza kazandıran Ötüken Neşriyat’ın yöneticilerine ve eseri hazırlayan Gürol Pehlivan’a teşekkür ediyorum.