Sözleşmeleri feshedilen belediye memurları
Adı; Abdullah Tanrıkulu. Altı yıldır evli ve engelli bir evladı var. Üç yıldan fazla Afyonkarahisar İhsaniye İlçesinde belediyede sözleşmeli personel olarak fen işlerinde çalışırken yönetim değiştiği için sözleşmesi yenilenmedi.
Kış ayını evinde işsiz geçirdi ve hala bu durum devam ediyor. “Gece işçilerle kanalizasyon açmaktan, yangın çıktığında koşup müdahale etmekten, yol yapılırken iş yetişsin diye şoförlük yapmaktan, kurban ve ramazan bayramlarında nöbet tutmaktan, inşaat ve hakkedişler yapılırken sorumluluk almaktan kaçmadım” diyor Abdullah.
Ne var ki, sözleşmemin yenilenmesi için yıl sonu geldiğinde “Mali durumumuz yeterli değil” mazeretiyle sözleşmesi feshediliyor.
Belediye kanununda çıkarılan sözleşmelinin yerine bir yıl boyunca personel alamazsın hükmüne rağmen yerlerine personel alınıyor.
Abdullah Tanrıkulu tek bir örnek değil elbette. Bugün ülke çapında yönetimlerin değiştiği birçok yerde sayıları binlerle ifade edilen bir mağduriyet söz konusu.
Kendilerini kurbanlık koyun gibi gördüklerini ifade eden bu insanlar. Eğer bizler diğer memurlarla eşit haklara sahipsek “neden sözleşmesi ilk feshedilen biz oluyoruz” diyorlar.
Bahse konu olan; “5393/49 tabi Belediyelerde Çalışan Sözleşmeli Personel” başta olmak üzere sözleşmeli personellerdir.
Bu insanlar aylardır sosyal medya ve çeşitli mecralardan seslerini duyurmaya çalışıyorlar. 31 Mart seçimlerinden sonra kimisi bir yılı aşkın kimisi altı aydır belediye başkanlarının keyfi uygulamaları yüzünden işsiz ve mahkemelerde sürünüyor.
Statüleri memur olduğu için çalışırken işsizlik kesintisi olmuyor ve şimdi de işsizlik maaşı alamıyorlar. Covid-19’dan ötürü mahkemeler sonuçlanana kadar geçici iş dahi bulamıyorlar. Dahası süresi durdurulan ve ertelenen mahkemelerden de sonuç alamadılar.
Yürütmeyi durdurma kararı alanlar döndüğünde çeşitli mobinglere maruz kalıp sözleşmesi yine çeşitli yalanlarla tekrar feshediliyor. Maaşlarından kesinti yapılmasından tutun sürgüne gönderilmesine kadar çok fazla haksızlığa maruz bırakılıyorlar.
Bazı mahkeme kararlarının belediye başkanları tarafından da tanınmadığı da görülmüş. Haliyle bu süreçler maddi ve manevi ciddi yıkımları da beraberinde getiriyor.
İşine son verilen ve on dört yıldır çalışan Mersinli bir personel, iki engelli üç çocuğuyla Mersin Büyükşehir Belediyesi önünde kendisine yapılan haksızlığa protesto etmişti. Yine Antalya Büyükşehir Belediyesinde Alev Aslangiray yıl sonunda işinden edilmiş yaşadığı zorluk ve stresten kalp krizi geçirerek vefat etmiştir.
Ve yine bir arkeolog arkadaşları intihar etmiş. Yapılan mobingler de cabası. Birçoğu icralık olmuş ve faturalarını dahi ödeyemez hale gelmişler. Kira ve fatura borçları da birikmiş.
Adana ve Mersin Büyükşehir Belediyelerinin başını çektiği kıyımlar tüm Türkiye’de 31 Mart seçimlerinden sonra normal bir süreçmiş gibi işlemeye başladı.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın mali durum gerekçesi sebebiyle çalışanların işine son vermeye başlayacağını söyledikten sonra 3000 işçi almıştır mesela. Eğer böyle devam ederse İstanbul ve tüm diğer illerde bundan cesaret alan belediyeler işçi ve sözleşmeli memurları işinden edecektir.
Mahkeme kararlarını uygulamayan belediye ve başkanlarının tutumu da ayrıca başka bir sorun.
Beni düşündüren bu insanların emeğinin, ekmeğinin, alın terinin bir başkan marifetiyle yok sayılmasıdır. Bir kişinin umudu, yaşantısı ve geleceği bir yönetim değişikliğiyle ellerinden alınmamalıdır. İnsanlar işinden olmamalıdır.
Bu insanlar yapılacak bir düzenlemeyle kadro istemektedirler. Başka bir ifadeyle iş güvencesi.
“2017 itibariyle çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle 663. Kanun 45A maddesine göre 3+1 düzenlendi fakat biz 4B’li 5393-49’lular ile kamudaki diğer sözleşmeliler bu maddeye dahil edilmedik” diyorlar.
Belki de bu alanda yapılacak yeni düzenlemeyle bu tür mağduriyetlerin de önü alınır.
Diğer sözleşmelilerin sözleşmeleri otomatik yenilenirken bu kesim her yıl sonu veya her an belediye başkanının vereceği karara mahkûm. Buna mani olmanın bir yolu yok mudur?