Söze dair
Sözün özü
kelamların en güzelidir. Az sözle çok şey anlatabilmektir marifet. Kitaplar
dolusu konuşup da muhatabının ruhuna dokunamamışsan saatlerce konuşmak
konuşanın diline, dinleyenin ise kulağına eziyettir. Meselenin hakikatine vakıf
olan kişi ise az sözle meramını en güzel şekilde anlatır ve dinleyicide hoş bir
sadâ bırakmış olur. Bu dünyada olmamızın asıl gayesi Sultanü'ş Şuarâ (Şairlerin Sultanı) Bâkî’nin “Âvâzeyi
bu âleme Davud gibi sal / Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş” dediği gibi arkamızda hoş bir söz
bırakıp, güzel söz ile uğurlanmaktır.
Âlim o kişidir ki
meramını az sözle anlatır. İşinin ehli ilim sahibi insanlar hem en iyi hatip
hem de en iyi muallimdir. İlminin bütün şubelerine hâkim olan kişi o ilmi
muhatabına nasıl aktaracağını da en iyi şekilde bilir. Sözü yormadan ve
dolandırmadan karşısındakinin anlayacağı şekilde anlatır. Arif olan da sözün
özüne vakıf olur. Söylenen söz muhatabında karşılık bulmuşsa hedef on ikiden
vurulmuş olur. Arif olmak âlimden işitmekle başlar.
Bütün organlarımız
bir bütün olarak bize emanettir ve emanete ihanet etmemek gerekir. Bir konu ile
ilgili bir şeyler anlatmak istiyorsak öncelikle konuyu tüm kapsamlarıyla
araştırmak gerekir. Araştırma neticesinde o konuyu nasıl anlatmamız gerektiğini
de öğrenmeliyiz. Böylelikle az sözle çok şey anlatabiliriz ve bize emanet
edilen dilin hakkını vermiş oluruz. Bununla beraber çok sözle hiçbir şey
anlatamayan insanları gereğinden fazla dinlememiz de kulağımıza eziyettir.
İnsanın zihninde
ne var ise onun kapısını dili ile açıp insanlara sunar. Gizli cevherlerin
kapısı her dem kilitlidir. İnsan zihninde ve kalbinde var olan hazineleri dil
ile ifşa eder. Dil zihnin anahtarıdır. Onu açmak için kıymet bileni bulmak
gerekir. Herkese her şeyi anlatmak ilme ihanettir. Hakikat herkese bilmesi
gerektiği kadarını anlatmaktır. Aksi takdirde zihnin hazineleri haramî
mezarlığına dönüşür.
Söz deyip geçmemek
gerekir. Söz, insanın sırrını ele verir. Söz zihnin kumaşı, elbisesidir. İnsan
zihninde ve ruhunda neyi gizliyorsa onu bir söz ile şekle dönüştürüp ifade
edebilir ve ona bir kalıp vermiş olur. Henüz söylenmemiş sözler keşfedilmemiş
coğrafyalar gibidir.
Söz karşılıklı
iletişimin de en önemli olgusudur. İnsanların birbirleriyle iletişim
sağlamaları sözün gücü ile mümkündür. Ancak toplumsal olarak en büyük
zaaflarımızdan birisi bildik veya bilmedik her konu hakkında yorum yapmamızdır.
Toplumsal olarak siyasal, ekonomik, dinî, psikolojik ve daha birçok konuda her
türlü yorumu yapmaktan geri durmuyoruz. Sonra da ortaya alacalı bulacalı bir
bilgi kültürü çıkıyor.
Atalarımızın
dediği “İki dinle bir söyle.” öğüdüne kulağımızı tıkadığımızdan beri
karşımızdakini hiç dinlemiyor sürekli konuşuyoruz. Biz konuştukça karşımızdaki
de bize cevap yetiştiriyor ve birbirimizi hiç dinlemiyoruz. Olayın neticesinde
ortaya çıkan görüntü sadece ağız dalaşı oluyor. Ağız dalaşının ise kazananı
yoktur.
Birbirimizi
dinlemek yerine karşımızdakini ikna etme çabası içerisinde kulağımızı tıkayıp
sadece ağzımızı çalıştırıyoruz. Herhangi bir iddiadan yoksun bir şekilde konuştuklarımızı
hiçbir düşünce süzgecinden geçirmeden sadece kendimizi rahatlatmak için
sözlerimizi sarf ediyoruz. Söylenilen sözleri muhatabı dinlemediği için de o
sözlerin doğruluğu veya yanlışlığı da çok bir anlam ifade etmiyor ve ispata da
ihtiyaç duyulmuyor. Ortaya çıkan tablo da kuru gürültüden başka bir şey olmuyor.
Bu durumun en güzel çözümü ise konuşmak için değil de anlamak ve anlaşılmak
için konuşmaktır.
Unutulmamalı ki
bütün kavgalar ve dahi savaşlar sözle başlar. Sözün açtığı yara bu yüzden
amansızdır. Yine unutulmamalı ki bütün savaşları da bir söz bitirebilir. Yunus
Emre’nin şiirindeki o veciz dize hemen geliveriyor zihnimize:
“Söz ola kese savaşı söz ola
bitire başı
Söz ola ağılı aşı bal ile yağ ede bir söz”
Sözün güzeli az
olanıdır ve az sözle çok şey anlatmak ilmin izzetindendir. Bazen yerinde ve
zamanında söyleyeceğimiz bir söz bize olan güvenin teminatı olur. Bazen de insanların
zihninde ve kalbinde var olabilmek yerinde söylenen sözün özünde gizlidir.
Belki de Tolstoy “Söylenmemiş söz, altındır.” sözünde haklıdır.