Sözde müttefik
Dünya, önce PANDEMİ, sonra da UKRAYNA SAVAŞININ sonuçlarıyla yüzleşiyor. Enerji/ekonomi/gıda krizi derken, Avrupa’nın göbeğinde on binlerce insanın sıkıntı çektiği bir durum söz konusu. Karşılıklı tehditler ve Nükleer tehlikeler ise cabası… O yüzden bu tablo için, “küresel hâkimiyet mücadelesinin sadece ilk perdesi” demek mümkün bana kalırsa. Sonraki perdeleri sorarsanız? Dünya liderlerinin “SAVAŞ” söylemlerine kulak vermek, yeterlidir diye düşünüyorum. İşte böyle bir atmosferde yapıldı, ABD ara seçimleri. Sonuçlar ne Demokratları ne de Cumhuriyetçileri tatmin etmese de, bunun ABD içerisine olduğu gibi küresel siyasete de yansıması muhtemel görülüyor. Zaten bu süreçte, birçok ülkenin seçim ertesini düşünerek, çeşitli adımlar atması bunu bariz ispatlıyor. Lakin gelin görün ki ortada, küresel manada KAN KAYBEDEN bir ABD gerçeği mevcut. Ve seçimi kim kazanırsa kazansın, ABD’nin halini düzeltmek ve hâkimiyet iddiasını sürdürmesi için, siyaset üstü DERİN ODAKLARCA belirlenen politikasından TAVİZ VERMEYECEĞİ aşikâr. Öyle ki Biden’ın seçim sırasında; “İran’ı özgürleştireceğiz” sözleri ve Beyaz Saray’dan yapılan; “Kongre Cumhuriyetçiler tarafından ele geçirilse bile Ukrayna’ya tam desteğimiz sürecek” açıklaması, bu anlamda fazla söze hacet bırakmıyor.
Yani gelinen aşamada ABD’den, Türkiye özelinde de bir tavır
değişikliği beklemek biraz iyimserlik olacaktır. Keza Trump’un sarf ettiği “Türk
ekonomisini perişan ederiz” tehdidi ve Biden’ın
“muhalefeti destekleyeceğiz” mealindeki ifadelerinin, aynı istikamete seyrettiği
yadsınmamalı. Netice itibarıyla SÖZDE MÜTTEFİKİMİZ ile aramızda S-400’ler den
tutunda PKK/YPG’ye, Dedeağaç’tan Türkiye’nin Yeniden Asya Girişimine kadar, bir
düzine sıkıntı öyle kolay kolay çözülecek gibi de durmuyor. O nedenle ABD unsurlarının,
Türkiye üzerinden yaptıkları sinsi planların, artık SÖYLEM BOYUTUNU AŞTIĞINI kati
surette inkâr edemeyiz. Hattı zatında sözlerini dinlemeyen, tam bağımsızlık
yolunda ilerleyen, çıkarları doğrultusunda küresel adımlar atan ve kendi
eksenini oluşturmaya çalışan bir TÜRKİYE VAR KARŞILARINDA. En basitinden; “Türk
Devletleri Teşkilatının” kurulması ve giderek işlevsel hale gelmesinden, nasıl
mutlu olabilirler ki? Yâda “Türkiye’nin enerji merkezi olması” kabulünden ve Türk
dünyasıyla irtibatımızı sağlayacak, "Zengezur Koridorunun" açılma
çabasından…
Komik olmayın! Hal böyleyken ABD MÜESSES NİZAMININ, küresel
mücadeleleri için, Türkiye’de bir İKTİDAR DEĞİŞİKLİĞİ istediğini bugün çocuklar
dahi biliyor. Sonuçta kendileri için çok kritik gördükleri önümüzdeki BEŞ YILDA,
Erdoğanlı bir Türkiye’nin bölgede işlerini zorlaştıracağının pek ala farkındalar.
Bunun için ellerindeki legal/illegal maşalarını kullanmaktan, çekinmeyecekleri de
tarihi tecrübeyle sabit. İşte bu açıdan değerlendirildiğinde, TDT görüşmelerine
K. KIBRIS’ın dâhil edilmesi ve “jandarma içerisinde 7000 FETÖCÜ tespit edildi” açıklamasının
hemen akabinde, PKK/PYD’nin Taksim’de gerçekleştirdiği hain saldırı size de
manidar gelmiyor mu? Peki, sırf üç kuruşluk çıkar ve besledikleri kin uğruna
ikbal hesabı yapanlara, provokasyona alet olanlara, teröre seçim yatırımı
diyecek kadar çukurlaşanlara, PKK/YPG’yi dilinde gizleyenlere ve Milletin değerlerine
alenen hakaret edenlere ne demeli Allah aşkına… Bunları şimdilik,
takdirlerinize bırakıyorum. Ancak ülkemizin istikrara, huzura ve beraberliğe
ihtiyaç duyduğu bir demde, tüm VATANSEVERLERİN daha dikkatli davranması gerektiğini
yine de hatırlatmakta yarar görüyorum. Tabi MİLLİ ve MANEVİ DEĞERLERE, herkesin
sımsıkı sarılmasının ise kritik önemde olduğu muhakkak… Varsın kendini fasulye gibi nimetten sayanlar,
aksi tavır sergilemeye devam etsin. Merak etmeyin! Devletimiz hem sahada hem de
masada, gerekli cevabı kesinlikle verecektir. İnanın bundan hiç şüphem yok… Kaldı
ki Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz/unutmayacaktır elbette…