Söz hâli
Şu dünya hayatında mesuliyet hissi taşıyan herkesin
sırtında bir manevi yük vardır. Onu ömrü boyunca taşır durur. Bu ‘mukaddes
yük’ün hamallığını, bile isteye yapar üstelik. İstese de bırakamaz. Zira
verilmiş sözler, vaad edilmiş hayaller ve bekleyen idealler vardır.
Hepimiz
nefes alıp verdiğimiz her gün, bir şeyler öğreniyor, sonra da bu malumatı paylaşıyor,
yani başkalarına öğretiyoruz. Önce talebeyiz şu yeryüzünde, sonra farkında
olmadan hocalık kisvesine bürünüyoruz. Sırtımızda heybe, elimizde asa, önümüzde
geniş ufuklar…
Önce
annemizin yüzü ısıttı içimizi, sonra da baba şefkatini gördük. Onların alakası ‘aile’
oluşumuzdandı. Yanı sıra bizi bilgisiyle donatan, sevgisiyle kanatlandıran ve
gökyüzü maviliklerine doğru koşturan öğretmenlere sahip olduk. Harfleri
onlardan öğrendik, kelimeleri bize bellettiler, sonra cümlelere yüklediğimiz
tatlı hayaller kurduk. Okuduk, düşündük ve yazdık. Ya bu esaslı rehberler
olmasaydı? Hayat gailesi içinde nasıl bir yolda yürürdük?
Kültürün
de rehberleri, sanatın da hocaları, edebiyatın da muallimleri vardır.
Talebelerine ömürlerini cömertçe harcarlar. Bundan asla yüksünmezler.
Öğrencilerinin zafer yürüyüşü, onları bahtiyar eder. Taliplerin adım atışları
ruhlarında tarif edilmez hazlar uyandırır. Zira öğrenciler artık evlatları
gibidir, asla çocuklarından ayırmazlar.
Geçmiş edebiyatımızın
mihmandarlarını biliyoruz. Edebî nesiller vücuda getirdiler. Büyük
romancıların, iyi hikâyecilerin günışığına çıkmasını sağladılar. Şiir dağında,
deneme vadisinde, masal bahçesinde yol yürüyen üstatları gördükçe
onları sevdik ama hocalarını da rahmetle, minnetle, hürmetle, muhabbetle andık.
Zira edebiyat meşalesielden ele geçiyor, ağızdan ağıza yayılıyordu.
Günümüzün
kelam ve kalem öncülerinden biri de Şeref Akbaba’dır. Yıllardır aşk ve şevkle
sırtladığı Ay Vakti bir mektep mecmua,
bir okul dergidir. Edebiyat dünyamızı aydınlatan bu has dergide nesiller
yetişti. Gördüğüm bir gerçek varsa o da şudur. Bu irfan ocağı artık mezunlarını
vermeye başladı. Esasen bu tür edebiyat dergilerinden öyle kolay kolay mezun
olamazsınız. Yazmaya başlar ve ömrünüzün sonuna kadar devam edersiniz. Dergi, uzun
müddet devam eden bir sabır yapısıdır. Buna ancak metaneti güçlü olanlar
dayanır. Dergi sadece kuru bir heves ile çıkmamışsa sağlam bir gayeniz, kutlu
hedefiniz varsa mecmua mekânı bir otağ olur, rengârenk çadır hâlinde herkesin
gidip söz dağarcığını toplayacağı bir hikmetli yere dönüşür.
Ay Vakti derginin yanı sıra kitaplarıyla
da temayüz etti. Artık bu mektepten yetişenler, eserleriyle de yazı dünyasına
mütevazı bir selam veriyorlar. Bize düşen vazife, bu selamı geniş yüreklilikle
almak ve onları can-ü gönülden alkışlamaktır. Elime ulaşan on kitabın ilki
mihmandarımız Şeref Bey’indir. Adı Söz
Hâli. Şu satırları okuyoruz:
“Sözü,
anlamlı kılmak, hayatı anlamlı kılmaktır. Sözün özü, sahipsiz olmayanı,
nasipsiz bırakılmayanıdır. Söz bir vaat içeriyorsa, bir umut bağlamında söylenmişse
daha bir ağırdır yükü, daha bir sorumludur söyleyeni. Sözü sorunlu kılmamak
lazım, yamalı bir şekle büründürmemek lazım. Söz, sahibinin kimliği oluyor çoğu
zaman, kişiliği oluyor. Kelam-ı kibar olduğunda yüceltiyor sahibini, sadakat
gösterildiğinde de. Sözünde durmayanın itibarı, sözün itibarını düşürüyor.
Sonrası sükût altın oluyor. Hayatı anlamlı kılmak, iman ve aksiyon eksenli
yaşamaktır elbette. Bu doğrultuda atılan her adım, yapılan her eylem, verilen
her söz daha bir ehemmiyet arz etmektedir. Sıradanlık, mesnetsizlik, yersizlik,
densizlik bu minvalde olmamalıdır. Sözü yere düşürmemeli. ‘Kılıç yarası geçer,
dil yarası geçmez.’ der atalarımız. Her kelamın kime söylendiği, niçin ve neden
söylendiğinin farkında olunmalıdır.”
Bu dizideki kitaplar: Adım Aden’de Saklı (Nuşah Karaca), Üşüyen Ovanın Uykusu (Ali Yaşar Bolat), Yabancı (Yavuz Ertürk), İnsan Sanat ve Edebiyat (Salih Uçak), Duvar ve Râ (Ferhat Öksüz), Yara Söylemeyin (Selami Şimşek), Leyla Bakışlı (Mustafa Küçüktepe), Şirâzed’den Şirâze’ye Saklı Mektuplar (Naz N. Varlı), Ey Ödünç Yaşam (Semra Sarac). Son kitaptan birkaç mısra ile yazımızı süsleyelim: “Zamanı unutmak hepimize iyi gelecek / damarları kesilmiş kentlere de / Yoksa boğulacak dünya kan giyinen çıldıracak / zamanı unutmak iyi gelecek bilhassa insana / Güneşi fişten çekiyorlar, çekiliyor / Saatin kalbi atıyor toprakta / Bir başka renk veriyor ıslak çimler boyu yüzler / Islak çimler boyu hüzünler"
“Ay Vakti Kitapları” bizi güzel iklimlere davet ediyor. Bu samimi davete icabet, yorgun bütün insanlar gibi bize de iyi gelecek. Bir gönül çerağı yakan ve bunu senelerdir taşıyan Şeref Akbaba Beyefendiye teşekkürler. Ay Vakti’nde kutlu yürüyüşlerine devam eden yeni nesil yazar ve şairlerimize selam olsun. Ömrünüze bereket!