Soylu’nun istifa haberi
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifa haberi geldiğinde gündem altüst oldu. Hafta sonu sokağa çıkma yasağı ile ilgili aldığı karar sonrasında, halkın bilinçsizce marketlere akın etmesi gibi bir garabetle karşılaşmıştık.
Kendisi bu vahim tablo karşısında erdemlilik gösterip özeleştirisini de yaptı.
İlk dakikalardan itibaren sosyal medyada bu kararın zamanlamasına dikkat çekerek “keşke bir hafta önceden duyurulmuş olsaydı” demiştim.
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pazartesi günü yaptığı açıklamayla hafta sonu gelecek olan yasağı bir hafta önceden duyurdu.
İstifa haberi için de tepki göstermiş ve PKK yayın organlarında çıkan hakaret içerikli haberlere dikkat çekerek bunun yanlış bir karar olduğunu vurgulamıştım.
Çünkü bilhassa PKK yayın organları bayram ediyordu. Muhalifler de haberi sevinçle karşılamış çoktan fitne ateşini yakmışlardı bile.
Daha evvel hakkında yazılar da yazdığım ve takdir ettiğim Bakan Süleyman Soylu, kuşkusuz çok başarılı bir siyasetçi. Terör örgütlerine nefes dahi aldırmadı. Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olan sadakatini de bilmeyenimiz yoktur.
Böyle kıymetli bir siyasetçinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın haberi olmadan istifa etmesini de açıkçası yadırgamış ve Erdoğan’ı şöyle bir zamanda yalnız bırakmamasını istemiştim.
Neticede Erdoğan’ın takdiriyle istifası kabul görmedi. Kimileri bu durumdan istifade ederek Erdoğan’ı devre dışı bırakmak suretiyle istifa haberini farklı bir yöne çekmeye çalıştı.
İstifa haberinin duyurulmasından reddedilmesine kadar geçen sürede Erdoğan’ın ismini dahi zikretmeyen arkadaşlarımıza hatırlatmak isterim ki bu ülkenin tek lideri Erdoğan’dır.
Kimse alternatif bir lider arayışına girmesin. Soylu’nun liderine olan sadakati, tavrı, duruşu net iken size ne oluyor?
Siyaset sahnesine adım attığı günden itibaren milleti için her türlü riski alarak kelle koltukta mücadele eden, bu uğurda bedel ödeyen, onca darbe ve suikast teşebbüsünden kurtulan gece gündüz uyumadan milleti için çalışan Erdoğan’ın çizdiği istikamette yol almak durumundayız.
Bu her vatanseverin sorumluluğudur.
İstifa haberini fırsata çevirenlerden biri de eski başarısız siyasetçilerden biri olan Ahmet Davutoğlu idi.
“Düşük profilli bakan isteniyor” şeklinde evlere şenlik bir açıklama yaparak yine bizi keyiflendirdi sağ olsun.
Belli ki kendisi yüksek profilli, göze batan, kaliteli bir siyasetçi olduğu gerekçesiyle görevine son verildiğini düşünüyor.
Bakan Süleyman Soylu’nun sorumluluğu üstelenerek istifa metni yazmasıyla Davutoğlu’nun görevine son verilmesi arasındaki fark apaçık ortada değil mi?
Kendisi daha ilk günden FETÖ yayın organlarının “Saraya rağmen kazandı” “Yeni bir lider doğdu” manşetlerine sessiz kalarak işe başlamadı mı?
O günlerde ona yapılan her eleştiri, AK Parti'ye ayar vermek olarak takdim edilip hemen susturulmadı mı?
AB ile vize serbestiyeti karşılığında PKK ile masa kurulması ve CHP ile ittifak girişimlerine hız verilmesi noktasında adımlar atıldığında mı yüksek profilli siyasetçi olunuyordu?
AP Başkanı Martin Schulz'un "Biz Erdoğan'la anlaşmadık, biz Davutoğlu yönetimindeki hükümetle müzakere ediyoruz" sözlerine sessiz kalınca mı yüksek profilli siyasetçi olunuyordu?
Erdoğan’ın haberi olmadan bakanları çağırıp “gidin aklanın” demek midir sadakat? Gezi gibi bir ayaklanmada Erdoğan’ı yalnız bırakmak mıdır sadakat?
Nefsimi ayaklar altına alırım, bir faninin terk edemeyeceği düşünülen her makamı elimin tersiyle iterim ama asla bu kutlu hareketteki hiçbir dava arkadaşımın kalbini kırmam” dedikten hemen sonra satmak mıdır?
O yüzdendir ki görevine son verilirken kimse Süleyman Soylu’ya sahip çıktığı gibi kendisine sahip çıkmadı. Mesele başarısız bir başbakan olmasıydı. Soylu ise başarılı bir bakan olduğu için destek gördü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çizdiği istikamette yol alacağını beyan eden Sayın Soylu’yu tebrik eder, başarılar dilerim.